Merabalar millet resimde gördüğünüz arkadaş Kaan, bu arada sezen Aksunun parçaları nı paylaştım dinleyerek yazıma eşlik edebilirsiniz..:D seviliyorsunuz öpüldünüz..
Arabayı sürmeye devam ediyordu Kaan ve oldukça sessizdi Timuçin. Neyi düşündüğünden emin değildi. Birden direksiyonu sola kırıp evin yönünden sahil yoluna sürmeye başladığında dahi yolu değiştirdiklerini fark etmemişti.
A,oww pekala, demek durum ciddiydi. İlerideki kayalıklara döndüğünde, nihayet yaşam belirtisi göstermişti Timuçin:
"Evin yolundan uzaklaşmadık mı yoksa başka planların mı var." Dedi. Parmaklarını dudaklarına götürüp yoldan gözlerini ayırmadan kolunu pencereye dayamıştı.
"Nasıl ya, sen hayatta mıydın? Ben seni öldün zannedip kayalıklara bırakacaktım."
"Ne kadarda düşüncelidir benim en hakiki yoldaşım." Derken oldukça boş dökülmüştü dudaklarından kelimeleri.
"Pekala... Tamam. Canım bu geceki yemeğe katılmak istemedi ve seninde pek moralin yok gibiydi. Açık hava iyi gelir diye düşündüm." Diyerek sola kırarken arabayı hayıflandı Timuçin:
"Büyüklerden Sonsuza kadar kaçamazsın."
"Kaçabildiğim yere kadar." Diye mırıldanıp arabayı park ederek aşağı indi. Aracın bagajında üç günden kalma biralar vardı. Eh, ani bir karadı sonuçta bu ve kendilerini avutmak için başka bir şeyde yoktu. Arabanın mazotu hariç. Bak o kesin iyi kafa yapardı lakin sonu pek hayra dokunmazdı..
Gelip aracın önüne oturdu. Bir süre sonra nihayet Timuçin de çıktı. Elindekini ona uzatırken Kaan, ikisi de denizin karanlık yüzeyine bakmaya başladı. İlerde ki ışıklar ateş böceklerini anımsatıyordu. Bir dakikalık sessizliğin içinde Kaan radyoyu açtığında sezen Aksu nun parçaları çalmaya başladı. Duyduğunda gülümsedi Kuzgun.
"Eee, yaralı baykuş anlat bakalım." Dedi Kaan usulca yanına yaklaşırken,
"Neyi anlatacak mışım?"
"Seni dumura uğratan kadını. Yüzün turşu satarken her zaman göremiyoruz seni bunlar kıymetli zamanlar. O hatun kimse gidip ellerini sıkıcam."
Sözlerine az kalsın gülecekti Timuçin ama ne diyebilirdi ki? Yavaşça yutkunarak elindeki birasına baktı:
"Hiç olmaması gereken bir duygunun içini kemirmesine izin verdin mi?" Tanrım bu da neydi?
Öylece baktı Kaan: "Nasıl?"
"Dokunmaman gereken bir şeye dokunmayı deli gibi istemek gibi? Aslında olmaması gereken , nefret ettiğin bir şeyi başka birinin yaptığını görsen, geberene kadar dövmek isteyeceğin insanların o delice yaptığı şeylerden birini yapmak istedin mi? Birinden hem nefret edip hemde kendinden nefret ettin mi? Sonra ne yapacağını bilemez bir duruma geldin mi? Böylesine yeni, böylesine karmaşık duyguların seni esir ettiğini ve giderek deliye çevirdiğini hissettin mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümcül Saplantı (+18)
Dla nastolatkówGünahlar ateşe dönüştü diye aşk özgürlükten vazgeçer miydi? O halde hangi bedende olduğunun ne önemi vardı? Lakin önemliydi işte. Derler ki: Uçsuz bucaksız bu gökyüzünün altında her birimiz küçücük birer kum tanesiyiz. O kadar varız ve dah...