Evet millet yeni bölümle daha karşınızdayım.. sizi yazım ve bethoven ın eserinin yanında okyanus sesiyle baş başa bırakıyorum..:d bence bu müziği dinlerken okumalısınız..:D keyifli okumalar sizi seviyore efenim..:))
Zayıflar her zaman sözlere sarılır ve onu elde edemeden güç uğruna ölürler.
Doğru ölüyordu. Ya da ölmek üzereydi. Bu adamın derdi neydi ya? Neden sürekli kendisini bir gölge gibi takip ediyordu? Alper ne yapmıştı da bu durumu onun için bir oyun haline getirmişti? Ama kazanmasını da istemiyordu. O fotoğraf, onu almalıydı. Onu bir başkası görmeden yok etmeliydi. Nasıldı? Nasıl olmuştu? Hala aklı almıyordu. Eren'i öperken nasıl çekebilmişti fotoğrafını? Bunu nasıl yapmıştı? Lanet olası kazulet. Dalgın dalgın okulun bahçesine yürürken kendisine seslenen o korkunç kişiye çevirdi başını.
"Bu kadar dalgın olman için ne olmuş olabilir ki?" Diyerek sırıttığında Kaan, kaşlarını çattı Alper.
"Senin derdin ne? Psikopat mısın? Sosyopat mısın?"
"Bu oldukça garip görünüyor öyle değil mi Sarışın? Hangisi bana daha uygun?" Diyerek duvara yaslanıp, kollarını birbiri içine atmış sırıtmaya devam ediyordu.
"Fotoğrafı verecek misin?"
"Bu kadar çabuk mu?" Derken durdu ve fotoğrafı çıkarıp baktı. Tek kaşını kaldırırken Alper'e döndü: "Sahi sarışın, bunu bir başkası görse insanların gözünde nasıl görünürdünüz?" Dedi ve dudaklarını ısırıp onaylamaz bir bakış attı.
"Ne istiyorsun benden?" Diye dişlerinin arasından söylendiğinde tekrar gülümsedi Kaan.
"Ha şöyle sadede gelelim."
"Küçük bir muhabbetimiz vardı aramızda onu ertelemiştik hatırladın mı?"
Öylece kala kaldı Alper. Zorla yutkundu ve biran için bir şey diyemedi. Ardından kekelemediğine kendiside hayret etti.
"Ne? Hayatta olmaz lanet olası. Aklını mı kaçırdın?" Bir iki adımda yanına gelerek tam önünde durdu Kaan.
"Bilmem, aklımı kaçırmış olabilir miyim?" Diyerek yanından uzaklaşırken Alper hiç kımıldamadı. Fakat bir an sonra mırıldandı.
"Nasıl? Nasıl çektin o fotoğrafı?"
"Bu da benim sırrım"
"SÖYLEE.." Derken hızla arkasını döndü Alper, öyle ki öfkeden gözleri kızarmıştı. Başını çevirip birkaç saniye Alper'in öfkeli gözlerine baktı ve tekrar yanına geldi.
"Sahi, onu öperken bir şeyi fark ettin mi Sarışın? Kalbin patlayacakmış gibi olduğunu mesela? Ah, Evet fark ettin değil mi? En az onun kadar şaşkındın sende. Yaptığın şey şok geçirmene yetmişti. Çünkü izledim. Her saniyeni, tedirgin olduğun her dakikayı. Eğer karşıdaki inşaat alanına bakmayı aklından geçirseydin, ne belli, belki sende beni izliyor olurdun.""Sen, sen bir kaçıksın, aklını kaybetmişsin."
"Hmmm.... Öylemi düşünüyorsun?" Bir adım daha yaklaştı Kaan ve Alper'in çenesini tutarak yüzüne eğildi. "İçimde uyuyan bir canavar var sarışın, sana her baktığımda uykusu bölünüyor. Bu müthiş hislerle ne yapmalıyım dersin?"
Sağ gözü seğirirken bir adım geri attı Alper ve elinden kurtuldu. Kalbi korkudan bir yusufçuk kuşunun kalbi gibi atıyordu. Ne yapacaktı? Bu adamı nasıl atlatacaktı. Eğer kaçarsa kendini ona av yapacağı su götürmez bir gerçekti. Gözlerinde avcıların o ölümcül bakışları gizliydi. Lanet olsun bunu durdurmanın bir yolunu bulmak zorundaydı. Yoksa Eren'inde kendisinin de başını yakacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümcül Saplantı (+18)
Novela JuvenilGünahlar ateşe dönüştü diye aşk özgürlükten vazgeçer miydi? O halde hangi bedende olduğunun ne önemi vardı? Lakin önemliydi işte. Derler ki: Uçsuz bucaksız bu gökyüzünün altında her birimiz küçücük birer kum tanesiyiz. O kadar varız ve dah...