Evet evet, tamam tamam biliyorum..:D Oldukça geç yayınladım affola..:D Ama güzel bir bölümle daha karşınızdayım paylaştığım videonun harika slow parçalarıyla birlikte keyifli okumalar dilerim efenim..:P
Öyle kolay mıydı sahi anıları silip atmak? Yakmak alev alev. O halde yaşanılanlar unutulur muydu? Unutmak kolay olur muydu?
Olmazdı ya. Olsa yapılırdı. Olsa katlanılmazdı bunca ızdıraba. Katlanmak delilik. Ulaşılmayacak birine uzanmak akıl mantık alır iş değil. Ki istediğiniz tüm yasakların ana kaynağıysa. Yasak meyvanın kendisiyse. O halde ne yapmalı? Vicdanın çağırışını mı dinlemeli yoksa sonunu bile bile ateşe mi gitmeli?
Lakin, onun gibilerin sonu zaten cehennemdi.
Birer yıldız gibi parlayan gözleriyle gecenin kasvetli karanlığını izliyordu Ayaz. Buz tutmuştu her yanı, o halde bu ateş te neydi? Neden yalnızca yandığını hissediyordu? İçten dışa bedenini saran bu hislerde neydi? Gözlerini kaparken dudaklarını ısırdığında rüzgar saçlarını savurdu.
"Onu özlüyorsun." Dedi bir ses. "Onu özlediğini biliyorum Ayaz."
"Kapa çeneni." Dedi fısıldayarak.
"Bunu kimsenin anlamayacağını düşünüyorsun. Ama ben anlıyorum. Hislerini anlıyorum. Yanlış ve doğrularının iç içe geçmesinin ne demek olduğunu biliyorum."
Gözlerini açtığında, balkonun pervazına kollarını yaslamış sessizce bekliyordu Ayaz. Terasın tülleri rüzgarla ay ışığında içeriye savrulurken içeriden o nahoş ses gelmeye devam ediyordu.
"Onu deli gibi sahiplenip, arzuladığını görebiliyorum. Ancak, herşeye, herkeze sahip olamazsın. Söz konusu atan bir kalpse parayla yada zorla alamazsın. Dünya yalnızca ondan ibaret değil, birkez baksan göreceksin sevgili."
Derken narin eller karanlıklardan çıkıp Ayaz'ın buz tutan bedenine sarıldı. Tekrar gözlerini kapadı Ayaz. Kendisi gibi sırtına dek uzanan gece mavisi saçları ve ince bedeniyle burada durmuş beline sarılan bu genç kızla tanışalı uzun bir süre olmamıştı. Peki ne ara kendisiyle ilgili bunca şeyi ona anlatmıştı? Kendisi hakkında bunca şeyi bilmesini isteyende kimdi? Nezaman gelmişlerdi odasına? Neden bu haldelerdi?
"Biliyor musun koca adam, ölüm gibi kokuyorsun." Dedi biranda. Ayaz gözlerini kısarak yavaşça arkasını döndüğünde kız ondan ayrılmıştı. İşte şimdi yüzyüzelerdi.
"Bu seni korkutmalı." Derken sesi oldukça ürkütücüydü. Kız bir iki adım öne attığında balkonun pervazına tutunarak önce aşağıya sonra ay ışığına baktı ve tekrar bakışları Ayaz'a kaydı. "Korkmak? Niçin?" Diye sorarken Ayaz'ın diktiği çiçekleri gördü. "Beyaz güller bana her daim ölümü hatırlatır. İşte sende tıpkı öyle kokuyorsun." Dedi.
Gözlerini bir kez daha kısarken aklına gelen anılarını yutmaya çalıştı Ayaz. Bakır saçlı sevgiliyi düşünürken hiç bilmediği bir mekanın barında içmeye başladığını hatırladı. Defalarca içtiğini, onun Kuzgunla birlikte olduğunu öğrendiğinde deliye döndüğünü, hatırladıkça daha fazla kontrolünü kaybettiğini ve kendisini o mekandan arabasına atlayarak evine getiren bu kızı hatırladı. Bu neydi? Bu cesaret miydi? Tanımadığı bir adamın arabasına binmek mantıklı mıydı? Onu tanıyor muydu? Karşısındaki veledi süzdüğünde daha 17 sini bile atlatamamış tuhaf bir ergen olduğu anlaşılmayacak gibi değildi. Ne yapmıştı Ayaz? Herşeyini, herşeyini ona mı anlatmıştı yani? Bu imkansız. Ondan biran evvel kurtulmalıydı. Kendi bakır kedisine bile sahip çıkamazken bir başkasıyla daha yüz göz olmak istemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümcül Saplantı (+18)
Teen FictionGünahlar ateşe dönüştü diye aşk özgürlükten vazgeçer miydi? O halde hangi bedende olduğunun ne önemi vardı? Lakin önemliydi işte. Derler ki: Uçsuz bucaksız bu gökyüzünün altında her birimiz küçücük birer kum tanesiyiz. O kadar varız ve dah...