BÖLÜM 22

2.3K 175 6
                                    

Gökalp, kollarının gücünün tükendiğini hissediyordu, hızlıca arkasını dönüp, kuvvetini ayaklarına vererek bu şekilde kapıyı ittirmeye devam etti.

Didem, bakkalın kasasının bulunduğu masanın çekmecelerini elleri titreyerek, acele acele karıştırıyor, bulabilmesi için içinden dua ediyordu.

O sırada, kapıdaki sesler artmıştı, Gökalp, çoğaldıklarını anlamıştı, çünkü kapıyı tutmak git gide daha zor oluyordu. Daha fazla dayanması zordu. Gene de umursamayıp tüm gücüyle kapıyı ittirmeye devam ediyordu.

Gökalp:

- Hadi Didem! Çabuk ol!

Didem, kasanın içine bakınca nihayet anahtarı bulmuştu.

- Buldum!

- Çabuk getir! Fazla zamanımız kalmadı!

Didem, anahtarı kapıp hızla masadan dolanıp Gökalp'in yanına getirdi.

- Şimdi, ben kapıyı kapatacağım, sen de hemen kilitleyeceksin! Anladın mı?

- Tamam.

Gökalp, kalan son gücüyle kapıyı ittirmeye başladı. Fakat kapanmıyordu, çünkü kapıya yapışan zombilerden biri parmaklarını kapıya sokmayı başarmıştı.

Didem, parmaklardan dolayı kapanmadığını görünce:

- Gökalp! Parmakları sıkışmış, ondan kapanmıyor!

- Didem, sende ittir, hadi! Şimdi onun parmaklarını düşünmeye vakit yok! Parça pinçik olmak istemiyorsan dediğimi yap!

Didem, Gökalp'in dediğini yaparak tüm gücünü vererek kapıyı ittirmeye başladı. İkisi de can korkusuyla var güçleriyle ittiriyorlardı.
O sırada kapı kapanmış, zombinin parmakları koparak yere düşmüştü.

- Didem çabuk kilitle şu kapıyı! Daha da çoğaldılar!

Didem, dönerek omzuyla kapıyı ittiriyor, bir yandan da anahtarı kilide yerleştirmeye çalışıyordu.
Ara ara zorlanıp açılan kapıyı, yürekleri hoplayarak tekrar kapatıyorlardı.

Didem, anahtarları tek tek denemişti, sıra son anahtara gelmişti.

- Hadi bunu da dene!

Didem, son anahtarı da dualar eşliğinde kilide dayadı, ittirdi, girmişti, doğru anahtar buydu.

Didem, soluk bile almadan kilidi çevirirken, Gökalp ise kalan takatiyle son kez kuvvetlice kapıyı ittiriyordu.
Didem, hızlıca anahtarı iki kere sola çevirmişti ve kapıyı nihayet kilitlemeyi başarmışlardı.

Gökalp, kendini yere bırakmıştı, can havliyle ittirdiği kapı takatini kesmişti. Didem ise ellerini dizlerine koyup, eğilip, derin nefesler alıp, üzerindeki korku ve gerilim ağırlığını atmaya çalışıyordu.

O esnada kapıdaki zombiler çoğalmış ve büyük sinirli homurtuları da beraberinde artmıştı. Delice kapının camını yumrukluyorlardı. Bu kapı fazla dayanamayacaktı. Dayanacak bile olsa tedbir kaçmayı emrederdi.

Didem, Gökalp'in yaslandığı kapının camının çatırdadığını görünce çığlık attı:

- Gökaalp! Gitmemiz lazım, kalk oradan!

Gökalp, yerinden fırladı ve Didem'in yanına geldi, kapıya baktı, gerçekten de cam çatlamıştı. Çatlamış cama ağzını yüzünü sokmaya çalışan zombiler, oldukça aç görünüyordu.

Gökalp:

- Çantam, dışarıda kaldı, içinde önemli şeyler vardı!

- Sen çantayı unut Gökalp! Hadi buradan defolup gidelim artık!

- Peki o nasıl olacakmış? Bir fikrin var mı? Şu kapıdaki yaratıklara, zombilere veya adı her neyse... Onlardan mı rica edelim çekilmelerini?

Didem, Gökalp'in elinden tuttu ve hızlı adımlarla bakkalın küçük lavabosuna soktu.

- İşte buradan kaçacağız!

- Anlamadım?

Didem, tuvaletin üzerindeki pencereyi parmağıyla işaret ederek:

- Buradan! Pencereden!

Pencere parmaklıklı değildi, ya kapalı olsaydı ? Olması sonları olabilirdi. Önceki parmaklıkları kesen hırsıza teşekkür etmek lazımdı, tuhaftı fakat şu an için öyleydi. Fakat geçip geçemeyecekleri meçhuldü, pencere dara benziyordu.

Gökalp:

- Şu kapıyı da kapatayım da ne olur ne olmaz.

- Tamam.

Gökalp, plastik kapıyı kapattı ve arkasındaki hazır kilidini çevirdi. Çok tedirgindi. Emniyette olmak istiyordu.

Camı incelemekte olan Didem'in yanına tekrar geldi:

- Haydi, ilk sen çık.

- Peki.

Didem, klozetin üzerine çıktı, pencereyi açmaya çalıştı fakat açılmıyordu:

- Kahretsin Açılmıyor! Tam da zamanında!

- Neden?

- Bilmiyorum. Heh, işte, çivilemiş bu ya!

- Camı parçalayacak bir şey bulmamız lazım.

Gökalp'in gözleri hızlı hızlı, sert bir şeyler aramaya koyuldu. Kapının yanında, yerdeki yangın tüpünü görünce düşünmeden hemen kaptı ve Didem'e uzatarak:

- Bunla dene!

- Tamam.

Didem, yangın söndürme tüpünü Gökalp den alırken, içeriden büyük bir ses işitildi. Cam kırılmış, kırılan camdan zombiler Rıza Bakkala doluşmuştu.

- Didem çabuk ol, postu deldirmeden hadii!!

Didem, pencere camına, yangın tüpüyle hızlıca vurmasıyla birlikte cam tuz buz olup dökülmüştü.

O esnada Gökalp:

- Didem geldiler acele et!

Demişti, çünkü zombiler lavabo kapısına dayanmıştı.

Gökalp, klozetin üstüne çıktı ve dışarıya baktı, caddede fazla zombi yoktu, her halde kenar zombileri de Didem ve Gökalp ile ziyafet çekmek için kırık kapıdan içeriye hücum ediyordu.

- Fazla yoklar, zaten şu an yapabileceğimiz en iyi şey bu! İnince, hızlıca arka sokağa geç, üstteki apartmanın girişi oradan. Apartmana gir, kapısının camını indir! Hadi!

- Tamam! Yardım et bana!

Gökalp, Didem'i tutarak kaldırdı. Didem, kafasını dışarı çıkardı ve elleriyle pencereden destek alarak bacaklarını çıkardı, batan camların acısını hissetmeye zamanı yoktu. Didem, pencereden dışarıya atlamıştı. Gökalp de arkasından çıkmak için davranıyordu ki korktukları başına gelmiş, bakkal Rıza Ağabey'in kıytırık kapısı daha dazla dayanamamış, yerinden çıkmıştı:

- Hass.ktir!

Gökalp, olabildiği en hızlı halini şimdi yaşamalıydı. Böyle düşünerek hızlıca dar pencereden sağ bacağını çıkardı, tam sol bacağını da çıkarıyordu ki, bir zombi ayağından tutmuştu.
İçeride bir terslik olduğunu anlayan Didem:

- Gökalp iyi misin?

- Yardım et! Çek beni, ayağımı yakaladı!

Didem, Gökalp'i hızla kendine doğru çekmeye başladı.

O sırada sokaktan boş gezen bir kaç zombinin dikkatini cezbettiklerinin farkında değillerdi...

YAŞAYAN SON ÖLÜLER "Zombi"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin