KİTABIMI OKUMAYI BIRAKMAYAN, DESTEK OLAN OKUYUCULARIMA SONSUZ TEŞEKKÜRLERİMLE.
ARTIK GERİ DÖNDÜM, ELİMDEN GELDİĞİNCE, YAŞAYAN SON ÖLÜLER MACERASINA HIZ KESMEDEN DEVAM EDECEĞİM. BEKLEYEN ARKADAŞLARA TEKRAR TEŞEKKÜR EDİYORUM.YENİ BÖLÜME BAŞLARKEN TERÖRE LANET OLSUN DİYORUM. KİMSE BÖYLE BİR ÖLÜMÜ HAK ETMEDİ. BÖYLE BİR DURUMUN ÜSTÜNE BÖYLE BİR BÖLÜMÜ VERMEK İSTEMEZDİM. HİKAYENİN AKIŞI GEREĞİ YAYINLADIM.
BAZILARI ZOMBİLERDEN KAT VE KAT DAHA TEHLİKELİ, VİCDANSIZ, KARAKTERSİZ VE KANA DOYMAZ!
MİLLETİMİZİN BAŞI SAĞ OLSUN.
ALLAH BİR DAHA YAŞATMASIN...İyi Okumalar dilerim...
Hafiften titreyen elleri ve bacakları, sese doğru gittikçe daha çok titremeye başlamış ve elindeki gitarı yavaşça, kendini mantıksız içgüdüsüyle, titrek elleriyle sımsıkı kavramış, sağ yöne doğru yukarıya kaldırmıştı.
Gökalp, bir an jenarötör binasına tek başına girmesinin mantıksız olduğunu düşünürken bir yandan da merakına ve diğerlerine bağımlı gibi gözükme takıntısından dolayı, içeriye kendi göz atmak, gerekirse elindeki gitarı o zombinin kafasında paramparça ederek dağıtmak istiyordu. Her ne kadar titrek elleri ve hafiften terleyen başı buna gölge düşürecekmiş intibasın uyandırsa da.
Gökalp birkaç adım daha yaklaştığında, içeride, yerde bir adamın sırtı dönük bir şekilde yere oturmuş ve homurtular çıkararak, ellerinde ne olduğunu seçemediğş falat anlamanın zor olmadığı üzre ceset parçalarını elleriyle ağzına götürüp, korkunç bir şekilde dişleye dişleye yediğini gördü.
Bir an şaşkınlıktan gözleri büyümüş, gene kan ve ölüm vuku bulduğunu anlayınca bir an kederle yüzünü ekşitmiş, ardından son derece ciddileşmeye kendini zorlayarak kapının önüne varmıştı.
Artık içerisini daha çok seçebiliyordu. Yerde, kanlar içerisinde bir ceset, onun yanı başına çökmüş, bağırsaklarını tırnaklarıyla avuçlaya avuçlaya çıkartıp yiyen bir zombi!
Gökalp'in bir an bu vahşeti gördüğünden olsa gerek, gözleri kararmış, bir an kendini boşlukta gibi hissetmiş, o an ne yapacağını şaşırmış hale girmiş ve yerdeki cesedin kime ait olduğu hakkında endişeleri tavan yapmıştı. İçeride bir insan ölmüştü ve bu insan onun sevdiği insanlardan biriydi, tabiki öyleydi. Her ne kadar kim olduğunu şu an göremese de öyleydi... Olacaktı...
Zombi bir anda yüzünü hızlıca Gökalp'e doğru çevirmiş, korkutucu çehresiyle, kanlı yüzüyle. sinirli sinirli ve yüksek sesli homurtularla ayağa kalkmaya başlıyordu. Bu zombi yaklaşık 45-50 yaşlarında gibi görünen orta yaşta bir adam olduğu zor olsa da seçiliyor, üzerindeki pantolon ve kanlı hademe önlüğü bunu ele veriyordu.
Zombi, artık baştaki gibi sakin değildi. Hızlana hızlana Gökalp'in üzerine doğru geliyordu. Gökalp, tam o sırada yerde yatan cesede kısa bir süre baktı. Bu, bu bir kadın cesediydi. Sadece bunu algılayabilmiş, yüzünü daha çok inceleme fırsatı bulamadan zombi kapının önünde, soluğu Gökalp'in yanında almıştı.
Gökalp, artık ondan korkmadığını hissediyor, öfkeleniyor ve öfkeden adeta kuduruyordu!
Olduğu yerden geriye doğru birkaç adım geldikten sonra, zombi de yönünü kapının sağına doğru yöneltirken, Gökalp saniyeler içersinde elindeki gitarı, öfke ve hışımla, hızla ve oldukça sert bir biçimde zombinin kafasına doğru öyle bir geçirdi ki, gitarın telleri, zombinin başının içine geçmiş, ön kısmı çatlamış, tahta parçaları içinde kalmıştı. Zombinin kafasını duvara yapıştıran Gökalp, zombinin sesinin kesilip kesilmediğini kontrol etmeden gitarı zombinin başından hızla çıkartmıştı, öyle ki gitarı çekerken zombinin kafasının darbe aldığı sol taraf paramparça olmuş, beyninin parçaları gitarın telleriyle dışarı saçılmıştı. Gökalp, daha o yere düşmeden tekrar tekrar daha da hızlanarak gitarı defalarca zombinin başına indiriyordu. Duvar ve kendi elbiseleri kana bulanmıştı.
Zombi yere yığılacak zaman bulamazken Gökalp, kendine gelmesinin farkına varınca paramparça olmuş gitarı ve zombiyi bıraktı. Parçalanmış gitarı yete fırlatıp kapıya yöneldi. Adımları oldukça ağırdı ve tedbirliydi. Aynı zamanda çok korkuyordu. Her türlü üzülecekti...
Gökalp, kapıdan içeriye korka korka girdi, soğukkanlı olmaya çalışsa da başaramıyordu.
Hafif eğilerek yerde kanlar içersinde yatan cesedin yüzüne bakmaya çalıştı. Eğildikçe miğdesi manzarayı kaldırmıyor, açılmış karnını ve saçılmış bağırsak parçalarını gördükçe gittikçe kötü olmaya başlıyordu. Ama artık kendini toparlayıp cesede bakmalıydı. Onun için yapacak bir şey olmamasına karşın diğerlerini de buraya çağırmalıydı.
Vücudunun kalıbından, elbiselerinden az çok kim olduğu ortaya çıkmaya başlamıştı ve solmuş yüzüne baktığında, yerde yatanın Perihan Hanım olduğunu anlamıştı.
Peki onun burada ne işi vardı ve bu zombiyi önceden bu bahçede olduğunu kimse bilmiyor muydu?
Gökalp tabi ki bunları şu an için analize kuvvet bulamıyordu. Tek hissettiği acıydı. Daha az önce kanlı canlı karşısında duran bu temiz, iyi yürekli kadın, şimdi vahşice öldürülmüştü! Bu onu kesinlikle hak etmemişti. Kim hak ederdi ki ?Perihan Hanım gözlerini açmıştı. Fakat bu kez dönüşmüş olarak. İlk başta yerinden kıpırdamadı, ardından anlamsızca sağa sola bakınıp hırıltılar çıkartarak yavaşça kalkmaya başladı. Kalktıkça içindeki organları yerlere saçılmaya başlamış, bunu gören Gökalp, hızla kendini binadan dışarı atmış, Perihan Hanım ona doğru yaklaştığında onu zorlanarak ittirmiş, ilk seferinde elini kaptırma tehlikesi atlattıktan sonra güçlü bir şekilde tekme atıp onu içeriye doğru savurmuştu. Gökalp, hızla içeriden açılan demir kapıyı çekerek kapattı.
Gökalp, gördüklerine inanmak istemese de gerçekti. Ve gerçeğin ta kendisiydi. Uzun zamandır ne ölüm ne vahşet ne kan? hiç birine tanık olmadan huzurla yaşadıktan sonra ilk defa tanık oluyordu böylesine bir manzaya ve bu onu oldukça sarıyordu.
Gökalp'in yüzü hissiz bir hal almış, bacakları onu daha fazla taşımayarak olduğu yere (yaslandığı kapının önüne) diz üstü çökmüştü. Gökalp, az önce öldürdüğü zombiye baktı, ardından demir kapıyı kırarcasına yumruklayıp, sinirle homurdanarak bağıran Perihan Hanım'ın sesini aldırış etmezcesine, kapıya yaslandı ve dizlerini kırarak dikti, kollarıyla dizlerini sarmaladıktan sonra bir müddet aynı şekilde, kıpırdamadan durdu.
Tam o sırada Gökalp'in olduğu bahçeye doğru ayak sesleri geliyordu, ki onun bile farkına varamamıştı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAŞAYAN SON ÖLÜLER "Zombi"
AdventureRutin işlerinizle meşgulsünüz, hayat dışarıda her zaman ki gibi akıp gidiyor. Mezun oldunuz, bir iş bulmak, bir aile kurmak hedefiniz. Bir gün hayatlar alt üst olup, her şey tersine dönse, ölülerin her gün dirileri de kendine kattığı bir dünyada bul...