BÖLÜM 56

1.4K 124 1
                                    

Serpil, Gökalp'in evinden kapıyı kapatmadan çıktı ve merdivenleri orta hızda inip apartman kapısına doğru ağır adımlarla yürüdü. İlk önce, eskidiğinden boyaları dökülen apartman kapısının demir desenlerle korunmuş buğulu, kristal camından dışarıya baktı, ardından, bassa bile açılmayacağını bildiğini otomatik kapının kırmızı iri düğmesini es geçip, yanındaki küçük kapı kolunu sağa doğru çekip kapıyı açtı. Yavaşça ayağını dışarıya çıkardı, bir eliyle de kapıyı tutuyordu. Amacı, karşıdaki evinde kalan babasını, çoğunluğun bulunduğu bu apartmana getirip güvenliğini sağlamaktı. Aslında fazla ilgilenmiyordu ve çok da umuruna takınmak istemiyordu, en azından bunun için kendini zorluyor, gaddarlaşmak istiyordu. İstiyordu, ama insanlığı ağır basıyordu, her zaman öyleydi. Onun evden dışarıya çıkmaya niyeti yok gibiydi, eğer bir tehditle karşılaşırsa tek başınaydı. Her ihtimale karşı burada olmalı, apartmana girmeliydi. Ölüm görmek istemiyordu.

Serpil, tam kafasını çıkarmıştı ki kendini durdurdu, çünkü sokak boş gezen cenazeler ile doluyordu. Özellikle sokağın son kısmında yoğundu.

Serpil, buradan gitmeden önce kendi çaplarında kurdukları engellerin etkisiz kaldığını anlamış, şaşırmıştı. Çünkü uzun bir süreden sonra buraya gelmişlerdi ve sokakta bu denli zombi yoktu. Buraya, evlerde kalan ilaç ve gıda malzemesi götürmek için gelmişlerdi ve adeta bir gölge gibi sessizce ve görünmemeye gayret ederek, karşılarına çıkan birkaç zombiyi haklayarak gelmişlerdi.

Serpil, bu görüntüyü gördükten sonra, burada yaşamadıklarına şükretti çünkü burası diken üstü sayılabilirdi. Nereden çıkacakları belli olmuyordu ve en ufak bir falsoyu affetmeyeceklerdi. Özellikle buradayken, yapılacak en ufak bir hata, onların sayısını arttırabilir, yoğunluğu ve ilgiyi bir anda buraya çekebilirdi.

Serpil, yavaş yavaş kafasını içeriye sokup kapıyı kapatacakken, sokağın başından yaklaşık bir düzineden fazla zombinin, dik vaziyette direklerin kenarlarına sıkıştırdığı koltukları devirerek girmeye çalıştığını gördü, diğerleri ise tellerden yüzünü gözünü içeriye sokmaya çalışırken suratları parçalanıyordu, bir diğeri onu arkasında ittirirken istemsizce yere düşürüp kafasını yere çarptırıp öldürüyor, kalanlardan bir kısmı telleri aşmak için çırpınıyor, yüzlerine batan telli hissetmeksizin sakin homurtular ve hırıltılar çıkararak, ellerini tellerin üzerinde gezdirerek ara ara sinirlenip ara ara tuhafça sakinleşiyordu.

Serpil, çok korkmuştu, on an düşen koltuğun çıkardığı gürültü onun yerine mıhlanıp, kalbinin ağzından fırlayacak gibi atmasına ve kenardakilerin ilgisinin buraya yönelmesine sebep olmuştu. Şimdi sesi duyanlar buraya yönelecek, canları tehlikeye girecekti.

Serpil'in artık dışarıya çıkıp, karşıya geçip, babasını buraya getirmesine imkan yoktu. Çaresizce karşıya baktı. O anda babası, çıkan gürültüyü duymuş, evlerinin ikinci katındaki pencereden dışarıya kafasını uzatmıştı.

Serpil, babasını görünce onun orada tek ve savunmasız kalışına başta hayıflansa da, yapabileceği bir şey yoktu. O an yapabileceği en iyi şey, el işaretleriyle içeriye geçmesi için onu uyarmak olacaktı ve öyle de yaptı. Biraz geç gören babası hemen kızının uyarısını anlayıp dışarının durumunu da görünce kafasını içeriye sokup, pencereyi kapattı.

Babasının içeri girdiğini gören Serpil, ilginin oraya çekilmediğini ama biraz daha kapıyı kapatmazsa buraya yöneleceğini sezip, usulca kapıyı kapattı. Birkaç saniye babasının hayatı için duyduğu kısa endişenin verdiği yüksek korkuyu perçinleyen kalbinin hızlı atışını ve gördüklerinin şokunu üzerinden hafifletmek için kapıya yaslanarak derin derin nefesler almaya başladı. Kısa bir süre kapıdan uzaklaşıp, apartman koridorundan sola döndü ve kapıcı dairesine giden merdivenlerin başında durdu, elindeki telsizi açtı.

"Seçil abla, orada mısın?!"

cümlesini tamamladıktan sonra basılı tuttuğu düğmeden parmağını ayırdı, fakat telsizin cızırtısından başka bir ses işitmiyordu.

"Sesimi duyan yok mu?!"

"Var canım! Her şey yolunda mı?"

"Heh, sonunda! Abla biz gelemeyeceğiz sanırım ya!"

"Neden?"

"Sokaklar dolmaya başladı, saat muhtemelen daha öğleden sonraları olduğu halde yoğunluk git gide atmaya başladı... Biz bunlar azalmadıkça hayatta dönemeyiz!"

"Serpil sakın oradan çıkmayın! Bu arada herkes iyi mi?"

"Abla herkes gayet iyi, sıkıntı yok ama sayılarının çoğalmasından korkuyorum, biz sabah gelirken bu kadar yoğun değildi buralar, nereden çıktılar, onları buraya ne çekti anlamıyorum (!)"

"Saatlerdir oradasınız Serpil, neden bir an önce terk etmediniz?!"

"Edemedik işte, sabah geldiğimde, ben kardeşimle karşılaştım. Geldiğimden beridir onun evindeyim."

"Nasıl yani? Kim kardeşin?"

"Gökalp."

"Aaa!"

"Evet, görünce evden çıkamadık, saatlerce annemler ile onun evinde oturduk, halleştik."

"İnanmıyorum! Gökalp hayatta mı?"

"Evet abla, ben de onu karşımda görünce aynı senin verdiğin tepkiyi verdim işte, hatta daha da fazlasını!"

Telsizin öbür ucundaki kız, şaşkınlığını atarak tok ve rahatlatıcı bir ses tonu ayarlayarak:

"Serpil, bu gibi durumlarda, yapılacak en iyi şey; kaçmaktır, yapamıyorsan öldürmektir, eğer hiç birini yapamıyorsan, yapacak tek bir şeyin kalır. O da gizlenmek! Sakın paniğe kapılmayın, dışarısı seyrelene kadar evden çıkmayın! Dikkatlerini çekecek hiçbir şey yapmayın yani. Kapılarınızı, pencerelerinizi de sıkı sıkı kapatın ve asla gürültü çıkarmayın! Kısacası ölü gibi olun! Beni anladın değil mi?!"

"Anladım Seçil Abla, ama ya hiç, hiç eksilmezse?! O zaman ne yapacağız?"

"Eksilir ablacığım, onlar sürekli hareket halinde, muhakkak orada durmayacak, duydukları bir sese veya ilgilerini çeken başka bir şeye doğru gideceklerdir... Siz gönlünüzü ferah tutun. Azalmazsa bu geceyi orada geçirin, duruma göre sen bana tekrar ulaş, biz bir çaresine bakarız."

"İnşallah, şimdi kapatmam lazım, yukarıya çıkacağım."

"Tamam canım, Gökalp'i mutlaka görmek istiyorum, kendinize dikkat edin. Dediğim gibi, kapanın eve ve gürültü çıkarmayın. Tamam?"

"Tamam ablacığım, inşallah tekrar görüşürüz... Kendinize iyi bakın!"

"Sizde canım."




YAŞAYAN SON ÖLÜLER "Zombi"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin