Hastahanenin girişinde bekleyen o kişi
Yiğit miydi? Evet oydu. Sinan abi ona eliyle gel işareti yaptığında adım adım bize doğru gelmeye başladı. Yaklaştığı her an kalbim daha hızlı çırpındı, vücudum bir anda terleyip, ardından buz kesti. Beni nasıl bu kadar etkileyebiliyordu? Üstelik hiçbir şey yapmadan.
Sonunda yanımızdaydı.
Sinan abi:-Gençler, benim bakmam gereken hastalar var. Siz konuşun.
diyerek ayrıldı.-Merhaba Niray.
-Merhaba Yi- yiğit.
Niye kekeliyordum ki. Bir an önce kontrolleri elime almalıydım. Yoksa sarhoş olup saçmalayabilirim.-Nasılsın?
-Bilmiyorum ama iyi olmaya çalışıyorum.
-Seni öyle ağlarken görünce açıkcası korktum. Ama üzülme sen de biliyorsun ki gecenin takipçisi yine güneştir. Cebinden bir peçete çıkarıp bana uzattı.
Yüzündeki bandaj dikkatimi çekiyordu Yarası büyük müydü acaba? Canı çok yanmış mıdır?
-Teşekkür ederim.Bu arada asıl sen nasılsın? Yaran çok mu derin?
-Yok, derin değil. Sadece bir kaç yerden yara aldığım için fazla kan kaybetmişim. Ama şimdi iyiyim.
- Geçmiş olsun. Böyle bir olay yüzünden yaralandığın için çok üzüldüm.
- Demek ki olması gerekiyormuş. Hem belki daha büyük bir yaralanma da olabilirdi. Onun için üzülme.
- Peki sen ne zaman taburcu olacaksın ?
-Ben bugün çıkış yapacağım. Dersleri çok aksattım zaten bu aralar biraz kafa yormam gerek.
Dersten bahsedince benim de aklıma tekrar yurt olayı gelmişti. Acaba Yiğit ne okuyordu?
-Sen hangi bölümü okuyorsun Yiğit?
-Ben hukuk okuyorum. Bir ay sonra sınavlar tekrar başlayacak. Sen ne okumak istiyorsun, bir hayalin var mı?
Nasıl yani? O da mı hukuk okuyordu? Bu çok hoşuma gitmişti. İçimden sevinç çığlıkları atmak geliyordu. O değil de biraz önce salya sümük ağlayan ben şimdi nasıl da mutluydum. Bu genç adam bana farkında olmadan neler yaşatıyordu. O bakmaya çekindiğim yeşil gözler , benim yolumda ışık gibiydi. Tünelin sonunda benim kurtuluşum olan güneş gibiydi. Onun yanında kendimi özel hissediyordum. Bana o kadar iyi geldi ki bu konuşma. Hem aylar sonra tekrar böyle bir olayla buluşmuştuk. Bu tesadüf olamazdı çünkü ben tesadüflere inanmam. Gerçekleşen her olayın bir nedeni ve sonucu vardır. Hiçbir şey öylesine olmaz, olamaz.
-Evet. Aslında ben de hukuk okumak istiyorum. Kendimi ileride görmek istediğim bir yer. Hem bana çok gerek olacak.
-Nasıl yani? Ne anlamda yardımcı olacak.
-Eğer bir avukat ya da hakim olursam. Annem ve babamın katillerini bulup cezalarını kendi ellerimle vermek isterim. Sonra...
Sonrası bende kalsın. Hesap vermesi gereken biri daha var. En çok da onun için çabalayacağım zaten.-Niray, peki abin giderse nerede kalacaksın. Yoksa sen de mi gideceksin?
Bu soruyu sorarken gözlerimi gözlerine bakarken buldum. Endişe vardı o gözlerde. Korku vardı. Ama neden olsun ki? Başındaki yara acıyor olmalıydı. Ben ona özlemle, hasretle bakıyorum diye. O da bana öyle hissedecek değildi ya. Kendi kurgularıma kaptırmamalıyım gönlümü.
Yoksa yine ben üzülürüm diye korkuyorum. Artık güvenmekten , sevmekten , insanlardan korkuyordum. Elimde olmayan sebeplerden dolayı korkuyordum.
Tekar gözlerimi gözleriyle buluşturdum. O zaten benden başka hiçbir yere bakmıyordu ki. Utancımdan bankın altına bile oturabilirdim ama şu an bir cevap vermem gerekiyordu.-Hayır. Ben hiçbir yere gitmiyorum. Bir yurt varmış burada. Üniversite sınavlarına hazırlanmamıza yardımcı oluyorlarmış. Sinan abiyle konuşacağım, o tanıyormuş yurdun müdürünü.
- Evet. Biliyorum orasını. Bence çok iyi yaparsın. Oraya giden herkez memnun. Hem senin yokluğunda ben evinize bakarım. Sonra belki tekrar oturursun.
-Belki ama ilk önce şu sınavları düşünmeliyim. Ben şimdi gidip Sinan abiyle konuşayım. Eve eşya toplamaya geldiğimde belki tekrar görüşürüz.
-Tabi, görüşürüz. Telefon numaramı veriyorum o zaman.
Ne? Bana ? Kendi telefon numarasını? Verecek? Ve benim ki de onda mı olacak? Allahımmm seni çok seviyorum. Beni unutmadın biliyorum.
-Tamam o zaman sen söyle ben yazayım. Sonra da seni çaldırayım. Olur mu?
-Olur tabi. Yaz o zaman
505 *** 2242.- Tamam kaydettim. Ben seni çaldırıyorum...
Şimdi gitmem gerek. Sonra görüşürüz . Kendine iyi bak. Beladan da uzak dur olur mu?-Tamam dururum. Görüşürüz.
O bana mı gülmüştü öyle.Aynı anda böyle bir karizmatik, tatlı, çekici, cool bir gülüş olamazdı . Bu gülüşün bir kimliği bile olmalıydı bence. Şu an erimemek için tek sebebim vardı o da ona bu hislerimi çaktırmamak.
Ben hastahaneye doğru ilerlerken gözleriyle hâlâ beni seyrettiğine yemin edebilirdim. Kapının önüne geldiğimde tekrar dönüp oturduğumuz yere baktığımda o da bana bakıyordu. Elimi ağır çekimde kaldırıp el salladım. O da aynı şekilde karşılık verdi. İçimdeki bütün organlar parti veriyor olmalıydı. Yoksa bu his başka şekilde açıklanamaz ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Girdap Şehir
Teen FictionKaybolmak... Neredeyse hepimizin yaşadığı en sık şeydir aslında. Olayların ,Hayallerin,Korkuların, İnsanların ve hayatın içinde kaybolmak. Kaybolmak neyse de her şeyini kaybetmiş olmak, yaşadığın her an için ölümden hesap sormak gibi. Çok zor yaşana...