–Niray, üzgünüm ama çok... çok kötü...
dedikten sonra gözlerini aşağıya çevirerek, duraksıyor. İçimi kaplayan korkunun nedenini sorgular hâlde tüm odayı dolanıyor gözlerim. Tekrardan Sinan abinin üzerinde kilitlenince, kafasını kaldırıp bana baktığında biraz öncekinden daha farklı baktığını algılamam gecikmiyor. Dudakları da kıvrılınca, dayanamayarak haykırıyor.
–Kurtulmuşun be kızım. İlaçlar işe yaramış.
Şu anda heyecandan dizlerimin bağı çözülüyor. Ardından da ayaklarım yerden kesiliyor. Ama bunun sebebi Yiğit. Beni kucaklamış, hızlıca döndürüyor. Tekrar yerle buluştuğumda ilk önce olanları hazmetmeye çalışıyorum. Sonra tek kaşımı kaldırıp, ellerimi de belime koyarak
–Alacağın olsun Sinan abi. Böyle yapılır mı ya, ben neler düşündüm, sen biliyormusun?
Dememle gülümsemem bir oluyor. Sonra,Kader, Yiğit ve Sinan abiyle birer kez sarılıyorum. Mutluyum, henüz öğrendiğim hastalığımdan kurtulduğum için mutluyum. Tek bir şey geçiyor o an kalbimden.
Ali'nin de bir an önce iyileşmesi dileğim.
Birkaç diyoloğun ardından eve gitmek için izin istiyoruz Sinan abiden. Ayrılmadan önce bana bir hafta sonra tekrar gelmemi söylüyor. Son kez kontrol için.Kaderle hastanenin önünde Yiğidin arabayı getirmesini bekliyoruz. Kader şu an benden bile mutlu. 'Bilemessin, diyor. İyileştiğini duyunca ne kadar sevindiğimi bilemessin.' Beni böyle seven bir dostumun olması güven veriyor bana. Sanki sevgi aşılıyorlar damarıma. Kendimi Kaderle sımsıkı sarılıyken buluyorum. Gözlerimi kapatıp omzuna kafamı yatırıyorum ki tam o anda bir korna sesi geliyor arkamdan. İrkilerek dönüp bakıyorum. Bakmamla gözlerimi devirmem bir oluyor zaten, Yiğit yaptı yine yapacağını. Sinirlenmiş gibi yaparak, hışımla arabaya biniyorum.
–Aferim, ne güzel bir iş başardınız Yiğit bey?
Arabanın dikiz aynasında
göz göze geliyoruz. Cam gibi parlıyor yeşili. Muzip bir ifade hakim yüzüne.–Elim yanlışlıkla değmiş ya. İnan hiç farkında değilim. diyerek beni gıcık etmeye karalı gözüküyor. Gözlerimi aynadan , dışarıya çevirerek konuşuyorum.
–Evet evet. Kesin öyle olmuştur. Daha üç yaşındasın ya. Neyse hadi arabayı çalıştır artık.
–Hemen tavır alma be Niray. Diyerek arkasını dönüyor. Tüm şirinliğini yüzünde ve bakışlarında toplayıp "küsmüyüz" diyerek göz kırpıyor.
Ne küslüğü? Bu bakışlara küs kalınır mı hiç? Şu yüze bakarmısın. Bir insanın her şeyi böylesine mi özgün olur? Belki herkez için harika değildir ama bence o herşeyiyle eşsiz. Gülümsememle beraber kaşlarımı yukarı kaldırınca cevabını alıp. Arabayı sürmeye başlıyor. Beş dakikanın ardından Yiğidin sesi dolduruyor arabanın içini. Heyecanla
–Kutlama yapsak nasıl olur? diye sorunca Kaderle aynı anda cevap veriyoruz.
–Ne kutlaması?
–Hastalığının sona ermesi dolayısıyla, yemek kutlaması.
Aslında kötü fikir değil. Hem farklı şeyler yapmış oluruz diye ben kabul ediyorum. Kader ise iki gün anneannesine gideceğini söyleyerek gelemeyeceğini belirtse de, ben bizi yalnız bırakmak istediğini anlıyorum. Biraz ısrar da etsek kabul etmiyor. O arada evin önüne gelmiş oluyoruz. Hep birlikte arabadan inip, evlerimizin önüne kadar yürüyoruz. Tam ayrılmak için Yiğide sarıldığım sırada kulağıma fısıldayarak.
–Heyecandan unuttuğunun farkındayım. Ne zaman buluşacağımızı sormadın. Ama ben söylüyorum. Yarın bir gibi alırım seni diyerek, yanağıma kendisi küçük , etkisi mega büyük bir öpücük bırakıyor.
Anlaşılan bu gece güzel geçecek. Neler olabileceğini düşünerek uyumak iyi gelecek gibi.
***
Göz kapaklarımı araladığımda üzerimde bir baskının olduğunu hissetmem gecikmiyor. Yok artık. Kader resmen üzerime çıkmış, beni uyandırmak için şarkı söylüyor.
–Tamam ya uyandım artık. diyerek üzerimden atıyorum. Ya hiç insan böyle uyandırılır mı? Demeden.
–Hadi kalk artık saat 12 oldu. Yoksa gitmeyecek misin?
Diyince gözlerim kocaman açılıyor.–Ne saat 12 mi oldu. Neden daha erken kaldırmadın?
–Ne yapayım, kıyamadım.
–Hee kıyamadın, onun için mi üzerimde geziniyodun?
–Neyse Niray. Bırak şimdi bunları, kahvaltı hazır. Hemen yiyip hazırlanman gerek demesiyle yataktan fırlayıp banyoya koşuyorum. Yüzüme buz gibi suyu çarpınca biraz daha açılıyor uykum. Kendimi bir dakika içinde masada buluyorum. Kader de karşımda.
–Ne güzel de hazırlarmış kahvaltıyı diyerek. Takılmadan da yapamıyorum. Biraz atıştırdıktan sonra kapının zili çalıyor.
Kader:
–Sen devam et ben bakarım. Diyerek kapıyı açıyor. Niray nerde diye bi ses duyuyorum ve Yiğitin babası Rıfat amca kapıdan içeriye , Kaderin sağa çekilmesiyle beraber giriyor. Arkasında da Yiğit beliriyor.İkisinin de yüzünde endişeyle karışık, heyecan var. Onlar bir kaç adımda yanıma gelene kadar benim kurgulamadığım olay kalmıyor. Rıfat amcanın Niray demesiyle gerçek dünyaya dönüş yapıyorum.
–Niray! Sana söyleyeceklerim var. Katil, abinin katili bulunmuş.
Duyduğum bu cümleler içimde fırtınalar estiriyor. Yerine zorla yerleştirdiğim parçalar, sızlamaya başlıyor. Her şey bir anda tekrardan yaşanıyor beynimde. Ve tüm bunları yaşamama sebebiyet veren o kişi şu anda yakalanmış. Ama tüm bunların aksine içim nefretle dolu değil. Tam tersi tuhaf bir duygu bu yaşadığım. Abimin katili bulunursa hep onu öldürmek isterim diye düşünüyordum ama şu an içim bi nebze de olsa rahat. Çünkü ne olursa olsun cezasını çekecek. İçimden geçirdimlerime yanıt arar gibi soruyorum.
–Nerede? Nasıl bulmuşlar?
–Galiba parmak izinden bulmuşlar. Yani nasıl desem. Anne ve babanı da öldüren adam aynı adammış. Onların üzerinden çıkan parmak izinden bulunmuş. Yakalanınca da her şeyi itiraf etmiş. Ben sadece bu kadarını biliyorum. Daha fazla ayrıntı için polis merkezine gitmemiz gerek. Polis arabası dışarıda bizi bekliyor. Sen panikleme diye onların yerine ben konuştum seninle. Hadi hazırlan da gidelim.
Rıfat amcanın sözlerini bitirmesiyle gözlerim önce Yiğitle ardından Kaderle buluşuyor. İkisi de biz senin yanındayız der gibi bakıyorlar. Şu an yaşadıklarım için herhangi bir kelimenin türediğini sanmıyorum. Aklımdaki tek soruyle merdivenlere yöneliyorum. " Bunu bize kim yapmış olabilir."Koşar adımlarla merdivenleri tırmanıp geceliğimi değiştirerek yeniden aşağıya iniyorum. Bir an önce merkeze ulaşma fikri var içimde. Bunları kim yapabilir ya. Hem abimi hem de anne ve babamı kim öldürmüş olabilir? Yol boyunca tırnaklarımı birbirine geçirmeye Yiğidin ellerimi tutmasıyla son verdim. Yiğit şu an yanımda polis arabasının arkasında benimle beraber oturuyordu. Kader ise benim isteğimle evde kaldı. Biraz önceki sakinliğim şu an yoktu. Çünkü bildiğim tek bişey var. O da bunu yapan şerefsizin hepsini bilerek ve isteyerek yapmış olmasıydı. Şu an değil ona nefret, karşımda dursa öldürmemem için geçerli bir sebep bile bulamıyorum. Polis merkezinin önüne gelmemizle kendimi dışarı atıyorum. Her şeyi öğrenmeme sadece dakikalar kaldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Girdap Şehir
Teen FictionKaybolmak... Neredeyse hepimizin yaşadığı en sık şeydir aslında. Olayların ,Hayallerin,Korkuların, İnsanların ve hayatın içinde kaybolmak. Kaybolmak neyse de her şeyini kaybetmiş olmak, yaşadığın her an için ölümden hesap sormak gibi. Çok zor yaşana...