Bir kolumda serum, ağzımda solunum aletiyle yatıyordum. Bir anda yaşananlar kare kare geçti gözümün önünden. Yine hüzünlendim. Ama bu sefer ağlayamıyordum. Gözlerimin tüm suyu çekilmiş olmalı, kapatıp açtıkça acıyor, yanıyor içi.
Peki gördüğüm, o beyazın hakimliğindeki şey, neydi? Rüya desem değil, gerçek desem imkansız. Bedenimin yorgunluğunu hissettim düşününce. Bir et yığını gibi yatıyordum yatakta.
Kafamı hafif sola doğru çevirdiğimde baş ucumda Kader, duvara bitişik ikili koltukta da Yiğitle , tanımadığım bir genç vardı. Şaşkınlığımı gizleyememiştim.-Senin ne işin var burda?
Merakla bakan gözlerle Yiğite sormuştum sorumu. Çaktırmamaya çalışsa da endişeli olduğunu anlamıştım.
-Biz hanımefendinin saatlerdir başucunda bekleyelim. O bize senin ne işin var burda desin. Olacak iş mi bu Kerim.
diyerek solunda oturan sarışın, küçük mavi gözleri olan. Kol kasları oldukça göze çarpan gence doğru baktı ve devam etti.
Hüzün ses tonuna istemsizce işlemeye başlamıştı.Sen tam ambulansa binerken, gördüm seni. Çok üzgündün. Koştum ama yetişedim. Niray diye bağırınca, Kader geldi yanıma. Sonra da burdayız işte. Ben çok korktum Niray. Sen bilmiyosun ama saatlerdir , gözlerinden yaşlar akarak uyuyorsun. Bir şey olacak diye...
Anlaşılan devamını getirmek istemiyordu kurduğu cümlenin.
-Bana ne olmuş peki? Hem kaç saattir burada yatıyorum ki?
Sorgular bir hâlde Kader ve Yiğit'in arasında gidip geldi gözlerim. En sonunda Kader'in dudakları aralandı ve büyük bir görevi üstlenmişçesine, anlatmaya başladı. Ama ben yine de Bunlara ne olmuş? diye sorgulamaktan alamadım kendimi.
-Şimdi sana ambulansta sakinleştirici iğne yapmışlar ya. Onun etkisi en fazla 2 saat felanmış. Ama sen tam 12 saattir uyuyorsun. Birazdan senin Sinan abi dediğin doktor da gelir. Zaten yarım saatte bir durumunu kontrol etmek için uğruyor.
-Abim... abim nerede?
Kader ilk önce bir yutkundu. Sonra endişeli hareketlerle devam etti sözlerine. Ama bir yandan da ustaca bir ses tonuyla giriş yaptı cümleye.
-Şu anda morgda, yarın cenazesi kaldırılacak. Ona çarpan o şerefsizi de her yerde arıyor polis.
Onu sonsuzluğa mı uğurlayacaktım yani. Belki de kurtuluşdur ölüm. Bu dünya hayatının sıkıntısından , derdinden, acımasızlığından ötede vuslattır belkide. Burada yorulan ruhlar, orda can bulup ,dinleniyordur belkide. Hem usta Şair Necip Fazıl , iki satırına dökmüş bu düşündüklerimi
Ölüm güzel şey; budur perde arkasından haber...
Hiç güzel olmasaydı, ölür müydü peygamber?..Özetlemiş işte bize. Dosdoğru yaşadığın hayatta, korkmassın perde arkasındaki haberden. Şair başka bir dizesinde de ölümü bayrama, tabutu tahta ata benzetmemiş mi?
Ölüm ölene bayram, bayrama sevinmek var;
Oh ne güzel, bayramda tahta ata binmek var!..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Girdap Şehir
Teen FictionKaybolmak... Neredeyse hepimizin yaşadığı en sık şeydir aslında. Olayların ,Hayallerin,Korkuların, İnsanların ve hayatın içinde kaybolmak. Kaybolmak neyse de her şeyini kaybetmiş olmak, yaşadığın her an için ölümden hesap sormak gibi. Çok zor yaşana...