Sohbet sırasında da biraz birbirimizi tanımış olduk. Mesela Yiğit ve Kerimin ilk okuldan beri hep aynı sınıfta okumaları beni şaşırtmıştı. Bu arada hep birlikte sofrayı toparlayıp, kaldırdık. Ve sıra, film seyretmeye gelmişti. Hepimizin ortak kararı olarak romantik komedi seçmiştik. Kaderin mısırları getirmesi üzerine filmi başlattık. Arada bir dediğim gibi, film karakterleriyle konuşmama Yiğit haricinde herkez kızmıştı. Ama o tam tersine gülümseyerek bakıyordu bana. Hatta Yiğit filmin sonlarına doğru bana takıldı ve beraber kötü karakterlere sayıştırıp, kendimizce olması gerekenleri söyleyip durduk. Çok eğlenceli dakikalardı.Bu durum onun da hoşuna gitmiş olacak ki. Film bitince
-Filmin tadı konuşunca çıkıyormuş da benim haberim yokmuş. Bir şey daha öğrenmiş olduk.
demesiyle beraber yüzündeki benzersiz tebessümle, hoşnutluğunu da belirtmiş oldu. Filmin ardından Kaderle Kerim ormanda gezintiye çıkmak için evden ayrıldılar.Yiğit:
Senin yapmak istediğin bir şey varsa yapalım. Yoksa ben sana odamı felan göstereyim.Odasını görme fikri hoşuma gitmişti. Acaba düzenli mi, hangi renkte, ondan ne gibi izler taşıyor. Bunların hepsini öğrenmek için can atıyordum.
-Senin odana gidebiliriz. Ortalıkta eşyalarını bırakmadın değil mi? Ona göre girelim yani.
-Yok ,ben senin bildiğin erkeklerden değilim.
derdemez ikimiz birden kahkahalara boğulduk. Onunlayken her şey o kadar farklı ki.
Hayat bile onun yanında başka bir yüzünü gösteriyor bana. İlaç gibi geliyor yaralarıma. Benzersiz bir his onun yanında durmak. Bana hayatımın en güzel dakikalarını yaşatmasını hadi bir kenara koysak.
Kendimi ,değerli ve özel hissetiğim tek yer. Ben kendimi sadece onun yanında prensesmişim gibi hissediyorum. Belki, onu kendimden uzak tutmaya çalışarak yanlış yapıyorumdur. Hem benim gerçek sevgiyi tatmaya, mutluluğu sevdiğim adamla taçlandırmaya hakkım hiç yok mu?
Bu cevabını aradığım sorulara içimden iki ses arka arkaya yanıt verdi.İlk cevap veren kızgın,kötümser ve yüksek bir ses tonuyla
-Yok tabi. Neden olsun ki. Senin çevrendeki herkezin yaşamları senin yanındayken son buldu. Belki de senin yüzünden öldüler. Senin daha fazla insanların hayatına karabasan gibi çökmeye hakkın yok. Sen Yiğit gibi birini asla hak etmiyorsun.
Edemessin de...Bu sesi bastırır bir tarzla söylediği her şey kanayan kalbimi okşayan cinsten, yumuşak bir ses tonu girdi devreye
-Sen onu dinleme Niray. İyi niyetli her insan mutluluğu da ,onu istediğiyle yaşama hakkını da elde eder. Yaralarını sarıp, denizine açılma zamanı. Kendine acı çektirmeyi bırak. Böyle olmasını sen hiçbir zaman istemedin. Bunlar yaşaman ve yaşanması gerekenlerdi.
Yiğitin endişeli ses ve bakışlarıyla kendime geldim.
-Niray, Niray beni duyuyormusun? Kapıyı açıyorum bak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Girdap Şehir
Teen FictionKaybolmak... Neredeyse hepimizin yaşadığı en sık şeydir aslında. Olayların ,Hayallerin,Korkuların, İnsanların ve hayatın içinde kaybolmak. Kaybolmak neyse de her şeyini kaybetmiş olmak, yaşadığın her an için ölümden hesap sormak gibi. Çok zor yaşana...