Tutulma

72 21 6
                                    

Yiğit boylu boyunca karşımda duruyordu. Gülmesi de cabası yani. Sanki çok komik bir şey ya. Yani komik ama gülmesi gerekmiyor. Hep sakarlıktan başıma geliyor bunlar. Kaşlarımı olabildiğince çatıp sinirle sordum.

-Ne gülüyorsun be? Hiç mi düşen insan görmedin? Yardım edeceğine bide kahkaha atıyor beyefendi. Ne olmuş yani havaya bakarken düştüysem. Utanmasa kameraya çekecek.

- Tamam tamam kızma geliyorum. Ama önce şu elindeki taşı bırak ne olur ne olmaz. Kafamı felan yararsın da şimdi , zaten hâlâ eski yarıklar acıyor. Bu arada kamera fikri çok iyimiş ama şimdi almıyım. Can güvenliğim yok sonuçta.

Salak ya bu çocuk ben ona hiç zarar verebilirmiyim. Ama o bunu bilmiyo tabi. Neyse bilmesin de zaten.
Taşı yere bıraktım ve nasıl bu kadar süper zeka sakar olduğumu düşününürken ,Yiğit saçılan taşlarımı toplaya toplaya yanıma kadar gelmişti. Taşları pantolonunun cebine koyup.

İki elini de hafif eğilerek önüme uzattı. Ben de ellerimi birbirine çarpıp temizledim. Ardından ellerine doğru uzattım. Şu anda ellerimiz birbirine kenetlenmişi. Ne kadar sıcak elleri vardı. Onun eline dokunmak benim için bir mucize gibiydi. Resmen tutmuştu ellerimi. Sonra kaldırmak için çekince ayaklarımın üzerine basmıştım. Bu sırada sağ dizim çok acımıştı. İniltiyle karışık ' ahhh' diye bir ses çıktı ve düşer gibi oldum. Tam o anda bir çift kol bedenimi sararken , bir çift ennn koyusundan o buğulu gözler de gözlerimi sardı. Allahım şu dünyadaki en huzurlu yer burası olmalıydı. En güzel manzaraya sahip , en huzurlu yer. Kalp atışlarım, kulağımdan anons yapmak istiyor gibiydi. Gözlerim,onun gözlerinde keşfe çıkmıştı adeta. Nefes alışını hissediyordum. Tüm vücudum etkisi altında kalmadan ayrılmalıydım bu kollardan. Dizime bakmak ister gibi eğildim. Ayrılmam tahmin ettiğimden zor olmuştu. Çok sıkı sarmıştı beni ama hiç de incitmemişti oysa. Demek ki korktuysa düşerim diye ondan sıkıca tutmuş beni.

Dizim kanıyordu. Kot pantolonum yırtılmış dizim ortaya çıkmıştı. Kanı görünce içimde bir şeyler oldu.Yeniden ayağa kalkmaya çalıştım.

-Dur sen zorlama ben taşırım seni.
Derken kucağına almıştı bile beni. Bu nasıl bir kokuydu böyle, parfümden öteydi , bambaşka kokuyordu. Çok şaşırmadım açıkçası çünkü o baştan aşağı bambaşkaydı. Kendimi kaybetmemek için bir soru sormalıydım...

-Hiç normal bir zamanda gelmez misin sen? diye soruverdim.
Hiç ummadığım bir cevapla karşılık vermişti.

- Sanki sen çok normalsin ya? Normal bir zamanmış.
Diyerek sırıttı.

Oradan bakınca anormal mi gözüküyordum. Biraz ukala mıydı ne. Hem de fazlaca zeki.Normalde ben kimseyle böyle konuşmaz ve davranmazdım ama onun yanında her şey tepetaklak oluyordu.

- Gevezelik etme de cebimden anahtarı alayım. Dedim ama anahtar cebimde yoktu. Niye ki ya, onu da mı düşürdüm yoksa derken kapı açılma sesi geldi.

-Merak etme , yakışıklı , zeki, yardımsever ve becerikli kahramanın kapıyı açıyor. dedi.

Demek ki taşlar düştüğünde anahtar da düşmüştü cebimden.
Gülümsemiştim.

-Amma da abarttın haa. Ne kadar övdün sen kendini öyle.

-Haketmiyor muyum yani?

Ne yalan söyleyeyim çok daha fazlasını hak ediyordu bence. Ne kadar tatlı ve eşsiz bir yüzü olduğunu düşünürken.

-Yeriniz rahat galiba Niray hanım. Daha ne kadar güçlü kollarımda duracaksınız? İnmeyi düşünmüyor musunuz acaba?

Haklıydı. Farketmeden iyice salmışım kendimi. Yavaşça salondaki koltuğun üzerine indirdi beni.Hiç bitmesini istememiştim o anların ama toparlanmam gerekiyordu.

-Kusura bakma, dalmışım. Bu arada teşekkür ederim beni buraya kadar taşıdın.
İstersen sen gidebilirsin. Ben gerisini hallederim.

-Olmaz, yaralı bir hanımefendiyi öylece bırakmak bi kahramana yakışmaz. Sen bekle ben buz alıp geleyim dolaptan.

Ağzımı açamadan buzları alıp gelmişti bile. Gelirken de ecza dolabından tentürdiyot ve pamuk almıştı.

-Bak bağırmak yok. Yoksa dayanamam bırakıp giderim haa.

'Aman gidersen git be' demek vardı şimdi ama diyemem ki. Gitme dememek için zor tutuyordum kendimi.
Kafanı yavaşça salladım.

-Tamam bağırmak yok.
dedim sessizce.

Uzandığım koltuğun yanına, ortadaki sehpayı çekip oturdu. İlk önce yırtılan pantolonumu biraz daha yırtıp dizimi tam olarak ortaya çıkardı.Ardından tentürdiyotu pamuğa döküp dizimin üstüne bastırdı. Can havliyle yanımdaki yastığı dişlerim arasına alıp ısırdım gözlerimi de sımsıkı kapattım.
Elini yanağımda hissettiğimde.

'Tamam bitti gözlerini açabilirsin' diyip bir yandan da yanağımı okşuyordu. Onun yüzü de buruşmuştu. Diğer elindeki buz poşetini salladı.

-Bak bunu sürebiliriz artık. Seni rahatlatacaktır. dedi

Yüzüme mi dokunmuştu o biraz önce , ne kadar şefkatle bakıyordu o baharı andıran gözleri.
O yavaş hareketlerle dizimde buzu gezdirirken farketmeden bana doğru eğilmişti. Alnındaki yarık izleri dikkatimi çekti. Bandajı çıkarmıştı çünkü. Sonra elim istemsizce alnına gitti. Baş parmağım yarasında diğer parmaklarım yüzünde öylece duruyordu. Elimi yavaşça çektim. Yanlış anlamaması gerekiyordu. Gerçi öyleydi ama anlamaması gerekiyordu işte.

-Senin yaran nasıl? İyileşiyor mu biraz daha?

-Evet iyileşiyor. Merak etme sen.

Bu çocuk beni utandırmaya mı çalışıyordu. Zaten o yanımdayken hiçbir şey kontrolüm altında değildi. Bir de böyle şeyler söyleyerek daha zor durumda bırakıyordu beni.Bide hoşuna gidiyor gibi sırıtıyordu.

Bir yüz bu kadar mı mükemmel olur ya. Her ifadesinde bütün mimikleri ve yüzü ahenk içinde hareket ediyordu. Gözleri ve kirpikleri zaten yangın yeri. Nasıl bir şeysin sen böyle anlamadım ki. Yine aptal aptal baktığıma emindim. Güya çaktırmıcam.

-Aman ne desem cevabın hazır. Benim hazırlanmam gerek. Yarım saattir dizimle uğraşıyorsun çok saol ama yurda gitmeliyim.

-Tamam o zaman sen hazırlan ben seni beklerim. Sonra bırakırım oraya.

Ayağa kalkıp yürümeye çalıştım ve dizim bayağı iyiydi. Yarım saat sürmedi gerekli tüm eşyalarımı toparlayıp evden ayrıldık. Son kez bakar gibi baktım odalara , neler yaşattı bu ev bana , neler gösterdi. Ama ben yine buraya gelecektim. Çünkü artık bir sebebim vardı ve şu anda beni dışarıda bekliyordu. İçeri terliklerimi de valizimin üzerine yerleştirip , anahtarı aynanın önünden aldıktan sonra kapıyı araladım.

Girdap ŞehirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin