Yiğit 'in ağzından

108 38 3
                                    

  Çok farklı şeylerdi bu düşündüklerim. Daha önce hiç tatmadığım bi histi onun yanındayken
Yaşadıklarım.
Ne oluyor bana??
Her anımda onu düşünüyordum artık,
Gidip bi daha ziyaret etmeliyim onu. Ama hâlâ anlamadığım şeyler var. Nasıl bi insan ilk kez gördüğü, adını bile hastahanedeki bi görevliden öğrendiği bi insanı bu kadar özleyebilir? Arabada oraya gidene kadar bunları düşünmüştüm.
Tam hastanenin kapısından girerken o eşsiz yüzle karşılaştım.
Aman Allahım! Ne kadar da temizdi. Dokunmaya korkardı insan, peki o gözler. Olabildiğine anlam ve duygu yüklüydü.
Ne kadar da farklıydı...
–Nereye .diyebildim sadece.
–Yetiştirme yurduna.
diye yanıtladı.
Doğru, gidebileceği tek yer orasıydı. Ama yine de ısrar ettim.Biz varız dedim, sana yardımcı oluruz.
Ama o da ben de çok iyi biliyorduk ki bu imkansızdı.
Kapıdan çıkarken öylece bakakaldım arkasından.
Herşey ama herşey yıkılmıştı içimde.
Gitme! Diyebilmeyi çok isterdim. Keşke daha önceden tanısaydım onu o zaman sarılırdım belki. Teselli ederdim. Ama olmadı yapamadım öylece gitmesini bekledim, sessizce, çaresizce...

1 hafta geçti üzerinden ama bi an olsun çıkmadı aklımdan. Anne ve babasının katilinin  peşine düşmeye karar verdim.Belki bulurdum bunu yapan şerefsizi, hem o zaman yanına gitmek için bi bahanem olurdu. Aksi takdirde gidemezdim yanına, ne diye gidecektim ki. Daha iki kez gördüğüm birinin yanına.
   Gecemi gündüzüme katıp araştırmaya koyuldum. Ama bi yandan da üniversitem vardı. Onu ihmal etmemeliydim. Diye düşünürken uykuya dalmışım.
    
  
Bu kendinden nefret ettiren ses de neydi. Tanıdıktı aslında. Olamaz alarm çalıyo olmalı. Atik bi şekilde telefonu elimle kavrarken saatin 10:30 olduğunu görmem bir oldu.
Hemen evden çıkmalıydım çünkü öğleden önce 2 saat dersim vardı.
Hızla kalkıp hazırlanmaya başladım. Saat 11.00 gösterdiğinde bölüm binasına girdim . Hukuk  fakültesiydi okuduğum bölüm. Ders başlamak üzereydi hızla merdivenleri çıkıp sınıfa doğru yöneldim.Arkamdan da bize dersi olan bölüm başkanı Fikret hoca geliyordu. Ard arda girmiştik sınıfa. Gözüm en yakın arkadaşım Kerim'i ararken onu 2 sıra arkada otururken buldum ,hızla gidip yanına oturdum.
–Selam dostum.
–Oooo Yiğit beyler gelmiş. Yüzünü gören cennetlik abi.
–Yok  be olum.Biraz işim vardı bi kaç gün.
–Sakın kız işleri deme inanmam valla. Seni en son bi kızla konuşurken gördüğümde, yanlış hatırlamıyosam bi cafe de garson bi kızdan kahve istiyodun ikimiz için.
– Off abartma be. Bak sırıtma çakarım şimdi bi tane.
demeye kalmadan Fikret hocanın sesi yankılandı.
– Ooo beyler muhabbet koyu herhalde , biz  çıkalım istiyosanız.
derken bi yandan da elindeki kalemin kapağını hiç ritim şaşırtmadan masaya vuruyordu.
Mahcup bi ses tonuyla
–Kusura bakmayın hocam, bi daha olmaz. diyebildim.

Kendime geldiğimde ders bitmek üzereydi.Ne düşünmüştüm ben bu kadar zaman?? Ne olucak Niray 'ı tabiki. Sonunda ders bitti. Ama ben hâlâ rahatlamamıştım.Sonra aklıma tek bi yer geldi.

  Birden kendimi deniz kenarında buldum.Huzur bulduğum , dalgasını izlerken kendimden geçtiğim deniz kenarında.
Tek tek anlattım ona içimi kemiren her şeyi. O iyi bir sırdaştı çünkü , anlatmasını bilene. Eğer anlatılanlar ağır gelirse hırçın dalgalarla vururdu onları kıyıya. Ama tek bi iz bırakmazdı geride.
Yürümeye başladım kıyısında metrelerce yürüdüm. Bi banka oturdum sonra, her şeyden soyutlanıp öylece seyre dalmıştım ki  yanımda bi karaltı hissettim. Ardından bilgelikle karışık o sözler işledi beynime.

–Bak evlat!
Senin gibi onlarcası gelir her gün buraya. Bir nebze olsun rahatlamak için çırpınıyorlardır belki de.
Ama ne çare...
Kalp bırakmaz savaşını , beynin söylediklerine boyun eğmez kolay kolay. Bırak kendine acı çektirmeyi . Kalbini hoşnut etmeye bak sen , bak ki ritmi hızlanıp deli gibi  atsın. Ardından da seni rahatlatsın,  yaşatacaklarından korkma, sımsıkı sararsan sevdiğini ,bir bakmışın parçan  oluvermiş.

Sözleri bitince yanımda duran bu yaşlı adam ,zafer kazanmış havasında gülümsüyordu bana.

– Sağ ol be bey baba. Su gibi serinlettin yüreğimi. Eyvallah.

diyip ayrıldım oradan.
Doğruca yetimhaneye sürdüm arabayı. Bahçe genç, çocuk bir sürü kişiyle doluydu. Gözlerim onu aradı ve buldular işte. Bahçenin köşesindeki koca ceviz ağacının altında oturmuş birileriyle konuşuyordu. Cesaretim yetmedi yanına gitmeye ama bu günden sonra her gün gitmiştim oraya. Öylece seyrettim uzaktan, öylece sevdim onu.

Evet hiç çıkamadım karşısına çünkü geçen bir sene içerisinde ne polis bulabilmişti katili ne de ben rastlayabilmiştim bir ize.

Girdap ŞehirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin