İtiraf

48 10 9
                                    

Yiğit, ben ve Rıfat amca hemen olayla ilgilenen komserin yanına gidiyoruz. Rıfat amca bizi tanıştırdıktan sonra. Kır saçlı, çakır gözlü ve hafif tombul olan komser sözü devralıyor.

–Bak kızım, biliyorum çok geç ortaya çıktı bu olay ama inan çok iyi kamufle etmişler kendilerini. Tüm ipuçlarını yok etmişler , tek bi şey hariç. Babanın pantolonun cebinde bir parmak izine rastlanmış, galiba çalmak için bir şeyler aramış. O anlık bunu düşünememiş, ama biraz önce her şeyi itiraf etti. Bizi asıl şaşırtan olay ise, katilin kiralık oluşu. Şu anda bunu esas yaptıran adamın peşindeyiz, bulunması an meselesi çünkü katil ifadesinde aynen şu kelimeleri sarf etti.

" Bana hatrı sayılır miktarda para verip, bu insanları öldürmemi istedi. Bunu neden yaptırdığını sormadım, sonuçta benim için önemli olan sadece paraydı."

Dedikten sonra bize adamın tarifini verdi. Şu an şehrin her yerinde aranıyor. Emin ol en kısa zamanda bulunacak ve adalete teslim edilecek.

Bundan sonrasında komserin söylediği her şey buğulanmaya başladı. Aklımdaki tek soruyla
baş etmeye çalışıyordum. 'Kim bu??'

Tam o sırada bir haraketlilik oldu. Kapının açılmasıyla bir sürü polis memuru içeriye girdi ve aralarında da elleri arkadan kelepçelenmiş bir zanlı. Polis memurlarından biri koşarak komserin yanına geldi ve

–Komserim cinayet için aranan zanlı bulundu. Şu an onu sorgu odasına alıyoruz.

Duyduklarımla büyük bir şokun esiri hâline geliyorum. O , insanlıktan nasibini alamamış pislik, şu an burada mı yani? Vücudumda sahip olduğum her hücre şu an titremeyle meşgul. Sahip olduğum tüm güç bacaklarımdan aşağıya inmiş durumda. Kafamı yavaşça, zanlı olarak getirdikleri adama doğru çeviriyorum. Tam o anda o da bana bakıyor. Yüzündeki her ifadeye küfretmek geliyor içimden. Ta ki onun tanıdığım bir simaya sahip olduğunu çözene kadar. Hayatım boyunca bu kelimeyi belki de defalarca kullandım ama şu an tam yeri.

"Olamaz!!!"
Yaşadığım onca şey yetmiyormuş gibi şimdi bi de bu olamaz. Senelerce ailem yerine koyduğum insanların katili, küçükken belki de tek arkadaşım diyebileceğim 'bakkal Tarık amca' olamaz. Senelerce kandırılmış, arkasından sürekli işler çevirilmiş olan biri olmak bana fazlasıyla ağır geliyor. O anda Yiğit'in koluma girdiğini hissediyorum.

–Hadi gel, biraz oturalım diyerek beni duvarın yanındaki koltuklara doğru çekmeye çalışsa da. Ona direnerek.

–Hayır, istemiyorum. Ben vereceği savunmayı izlemek istiyorum. diyerek yüzümü komsere çevirdim. Cevap arayan gözlerle,yüzüne  bakıyorum. Yere vuruşların bilmem kaçıncısını yaşıyorum şu an. Niye? Neden? O bu kadar pislik biri değildi. Bunu neden yaptı? Ben onları  hâla annem ve babam olarak anıyorum. Çünkü bilmiyorum, gerçek babam kim? Aslında gerçek annem de ölmüş müdür? Bilmiyorum. Öyle olduğuna inandım. İnandım çünkü, diğer ihtimaller daha ağır geldi. Beni terk etmiş olmaları, istememiş olma ihtimalleri. Bunları düşünmek bile istemedim. Şu an ağlamamak için sarfettiğim çabam ise takdire şâhan. Komserin dudaklarını aralamasıyla tüm gücümü dediklerini dinlemeye veriyorum.

–Bu yapacağım şey belki de suç ama ben senin gerçekleri bilmenin en büyük hakkın olduğunu düşünüyorum. 15 dakika sonra sorgu odasının oraya gelebilirsin. Koridorun sonunda sağdaki oda.

Söylediği her kelime
biraz da olsa içimi rahatlatmıştı. Yiğit' in babası Rıfat amcanın önerisiyle Yiğit beni bahçe katındaki kantine indirdi. Yuvarlak bir masada yan yana oturduk. Masanın üzerinde duran ellerimi elleriyle buluşturdu, gözlerini, göz bebeklerimin en derinine sabitleyerek:

Girdap ŞehirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin