Yağmur

53 15 7
                                    

Dışarıya çıktığımda yağmur hafifçe çiseliyordu. Ve o muhteşem koku ciğerlerime kadar doldu. Toprak kokusu...
Yağmurun damlalarının toprakla buluşmasıyla sarıyordu her yanı. Gözlerimi kapattım ve iyice içime çektim bu kokuyu.
Gözlerimi araladığımda Yiğit de tıpkı benim yaptığım gibi içine çekiyordu bu kokuyu. Onu böyle izlemek ne kadar güzeldi. Sonra tam Yiğit'in arkasından bir gökkuşağı belirdi.

-Yiğit bakarmısın ne kadar güzel.

İşaret ettiğim yöne doğru döndü.Kaç yaşına gelmiştim ama böyle şeyler bana hâla mutluluk ve huzur veriyordu. Ki bence iyi ki de veriyordu.
Saçlarımdan su damlaları yere damlarken Yiğit bana söylenmeye çoktan başlamıştı. "Erkek milleti işte canım, hepsi aynı" demem gerekiyor ama değil işte ,hepsi aynı değil. Şu karşımda duran genç adamdan değil milyon tane, bir tane bile olması mümkün değil. Bağırmasıyla kendime geldim.

- Hayırdır Niray hanım ,tren mi bekliyor gibi görünüyorum oradan? Biraz acele et hem hasta olmak istemiyorsan gel artık, bin şu arabaya.

Bu araba onun arabası mıydı? Porsche carrera 911... Sürmeyi en çok hayal ettiğim araba.
Ve şimdi attığım her adımda, hayranlık duyduğum iki varlığa yaklaşıyordum. Yiğit benim kapımı açmış bekliyordu. Bu arada o bana bir ton laf mı söyledi? Arabaya bakarken onun söyledikleri yeni dank etti beynime.

-Ne var sanki biraz beklediysen? Hem zorla binmiyorum ki. Sen git ben taksi çağırırım.

-Ne dedim ben şimdi? Seni düşünmek de mi suç?
Tamam, yağmurun altında mı durmak istiyorsun?
Hadi gel duralım. Hem ıslanırız böyle ne güzel. Banyo da yapmamıza gerek kalmaz. Ohh miss doğal banyo.

Kendimi tutamadım ve kahkahayı patlattım.

-Tamam, ya gel gidelim. Her şeyi abartmayı ne çok seviyosun.

Hemen benim bineceğim kapıya koştu ve

-Buyrun Niray hanım. diyerek koltuğu gösterdi.
Hayır sanki ben arabanın üstüne oturacam. Hâlâ artist hareketler yapıyo.

-Teşkkür ederim Yiğit bey.

-Görevimiz.
diyerek sırıttı ama arkasından bir şeyler daha mırıldandıysa da duyamadım. Ne dedi ki acaba? Neyse şimdi bunu düşünme zamanı değildi. Gözlerimle ona çaktırmadan arbanın her yerini inceledim. İçini deriyle döşetmiş olmalı. Direksiyonu bile harika. Dokunmamak için zor tutuyorum kendimi. Bu arada Yiğit telefonundan bir tuşa bastı ve müzik başladı. Bu çalan Adele' nin Someone like you şarkısı değil miydi? Ben yabancı müzik çok dinlemezdim ama Sezan aksu ve bi kaç hiphop' çıyı severdim. Bu arada 'Ses sistemi harikaydı.

-Yiğit normalde Adele' yi dinler misin? diyerek bi soru yönelttim.

-Yok ben anormalde dinlerim , daha heyecanlı oluyor.

Yaa düzgün cevap verse olmaz demi. İlla gıcık edecek. Sen de saçma saçma ne soru soruyosun Niray. Ama yine de böyle mi yapması gerekiyo. Ben onu samimi buldup ,hiç kimseye davranmadığım gibi davranıyım. Onun enerjisine ayak uydurup içimdeki nazik, kırılgan kızın yanına ,konuşkan , samimi , içten bir kız çıkarayım. O beni gıcık etsin. O zaman oyunu kuralına göre oynayacağım.

-Bana böyle davranmak hoşuna mı gidiyor? Ne var yani düzgün cevap versen.

-İyi de o an içimden öyle geldi. Samimi olmadığı sürece sana " Evet ben Adele ' yi günlük hayatımda da dinlerim." desem daha iyi mi olacak? Bence hayır. Onun için yanlış anlama ben sana takılıyorum. Hem sana olduğum gibi davranıyorum. Kıymetini bil.

Haklı aslında. Kendini daha farklı tanıtabilir, sırf gösteriş için ama yapmıyor. Kendi gibi, olduğu gibi konuşuyor benimle.

Araba zamanla yavaşladı ve ardından durduk. Burası bir benzinciydi.

-Şimdi , sen istersen otur ben benzin alıp döneceğim. Bir ihtiyacın varsa da alalım.

-İhtiyacım yok, ben seni burada bekliyorum.

Biraz sonra ödemeyi yapmak için market gibi yerin içine girdi. Ben o arada önümüzde yıkanan arabayı izlemeye dalmışım. Küçük bir anım vardı bunla ilgili.
Bir gün babamla bir araba yıkamacıya gittiğimizde ben arabanın içinde durup, olanları izlemek için babamdan izin almıştım. O renkli dönen şeyleri merak ettiğimden camın birini birazcık açmıştım. Aklımca onları elliyeceğim, nasıl bir şeyler diye ama hiç su fışkırttığı aklıma gelmiyor. Sonra ben de arabanın içi de bi güzel yıkanmıştık. Çok korkmuştum ama babam bana hiç kızmamıştı. Çünkü ağlamaktan bana kızmasına fırsat vermemiştim. Şimdi gülerek hatırlıyorum derken camdan kucağıma bir kuş düştü. Oyuncak masmavi peluş bir kuş.
Kafamı kaldırdığımda yine o mükemmel yüz bana sırıtıyordu.

- Korkma ısırmaz. Ne güzel sana benzeyen bir şey buldum.

Narin ama ,güçlü kanatları var.
Ürkek ama herkezde olmayan bi kalp var ki ,o kadar yüksek uçuşlara dayanabiliyor.
Yanına yaklaşmaya çalışandan ilk önce uzak durur , ama onun zararsın olduğuna inanırsa kimseye davranmadığı gibi davranır ona. Hatıram olsun.

Bu bahar gözlü genç beni bu kadar kısa sürede nasıl da tanımıştı. Ağzım açık dinledim söylediklerini. Beni bana anlattı resmen. Ben bunları hazmederken o da ,yanımdaki sürücü koltuğunda yerini almıştı.

-Teşekkür ederim Yiğit. Bu hayatım boyunca aldığım ilk ve en anlamlı hediye oldu.

-Teşekkür etmene hiç gerek yok.

Mutluydum. Hiç olmadığım kadar da heyecanlı. Onunla birçok şeye ilk adımımı atıyordum. Daha yeni yeni tanımama rağmen senelerdir onunlaymışım gibi hissettiriyordu bana.
Huzurluydum, ve en önemlisi onunla beraber kendimi de tanıdım ben.

Yaklaşık 10 dakika sonra bahçeli bir binanın önünde durduk.

-İşte Niray. Yurt burası. Şu eşyaları taşıyayım. Ondan sonrası senin işin.

-Yok. Sen zahmet etme ben taşırım. Zaten bir tane valiz değil mi. Haa bi de bu tatlı kuş. Beni buraya kadar getirdiğin çok saol.

- Bunu ben istedim zaten. Yardım etmek güzel bir şey sonuçta. Bu arada Niray sana bir şey soracağım.
Acaba hafta sonları buluşsak olur mu? Tabi sen de istersen.

Bu bir teklif miydi? İyi fikirdi ama her zaman olmazdı.

-Şey.. her hafta sonu olmasa bile olur. Buluşuruz.
derken valizimi yerden alıp yurdun kapısına doğru yürüdüm.

-Tamam o zaman haberleşiriz.
diye seslendi arkamdan.

Ben de küçük bir gülümsemeyle karşılık verdim ona. Önüme dönüp bahçe kapısını araladım ve içeriye doğru bir adım attım.
Bu adım
geleceğime, hayallerime, isteklerime ve yaşayacağım yeni bir hayata attığım adımdı.

Girdap ŞehirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin