EMİLYBen nasıl bir şeyin ortasında kalmıştım. Onun canı bu derece yanarken içime engel olamadığım bir ağırlık çöktü. Ona nefret ettiğimi söylemek hayatımdaki en zor şeylerden biri olmuştu. Bana yalan söylemesine rağmen ondan nefret edemiyordum. Uzak durmak zorundaydım. Onun bir nişanlısı vardı ve yakında evlenecekti. Ona doğru hızla yürüdüm. "Pusat sen ne yaptın? Kolun kanıyor." Dedim. Elimi ona uzattım. Pusat bir iki adım geri gitti. Neden dokunmamı istemiyordu. Ben onun acı çekmesini istemiyordum.
"Emily sen git işine geç kalma. Sorun yok. Anlık bir öfkeydi." Böyle öfke mi olurdu? Bu çok tehlikeli bir hareketti.
"Kolun kanıyor. Dikiş gerekebilir. Hastaneye gitmemiz gerekir. İnat etme." dedim. Pusat hala uzak duruyordu. Suçlu benmişim gibi davranması doğru değildi. Yalan söyleyen oydu.
"Nefret ettiğin insanı düşünmen saçma değil mi?" Dedi. Derdi belli olmuştu. Ondan nefret ettiğim hissine kızmıştı. Bu doğru değildi. İlk kez bir yabancıya farklı duygu beslemiştim. İki günlük de olsa bu duygu çok özeldi. Ondan nefret etmiyordum. Beni korumak istediğini biliyordum. Tek sorun kendisinden korumayı başaramamıştı.
"Saçmalıyorsun, çok kan kaybettin." dedim.
"Pusat koluna ne oldu?" Bahadır hızla yanımıza geldi.
"Önemsiz." Dedi. Adam gerçekten inatçıydı. Bu durumda bile inat edebiliyordu.
"Saçmalama Pusat hemen hastaneye gidiyoruz. Emily sen işine git onu merak etme." Dedi. Bir şey söyleyemeden arabasına bindirip uzaklaştı.İşe geldiğim de biraz geç kalmıştım.Savaş Beyle karşılaştım.
"Geç kaldın Emily."dedi. Bakışları çok soğuktu.
"Ben özür dilerim, Savaş Bey önemli bir durumdu ve arkadaşımı bırakıp gelemedim."dedim.
"Dikkat et herkese böyle müsemma gösteremem."dedi sert bakışlarıyla adam haklıydı. İkinci günden geç kalıyordum.
"Haklısınız bir daha olmayacak."dedim.
"Güzel işinin başına dönebilirsin. Bu son olsun. Diğer çalışanlara haksızlık yapamam."dedi.
"Peki Savaş Bey." diyerek yanından uzaklaştım. Bugün çok yoğun geçmişti.Saat akşam sekiz olmuştu. Geç geldiğim için işleri anca bitirmiştim. Dışarı çıktığımda görevliden bir taksi çağırmasını rica ettim.
"Efendim tüm taksiler dolu yarım saati bulur gelmeleri." dedi ne yapacaktım ben Beren de merak edecekti. Mecburen bekleyecektim.
Bir araba önümde durdu.Savaş Beydi.
"Emily evine bırakayım saat geç oldu." dedi.
"Gerek yok teşekkürler." dedim, Pusat görürse yine bir olay çıkartabilirdi. Bugünkü öfke patlamasının sonucunu görmüştüm. Daha fazla olay istemiyordum.
"Hadi tek başına burada bırakamam sana özel bir şey değil atla." dedi etrafıma baktım taksi de yoktu başka çarem kalmamıştı. Mecburen kabul edecektim. Pusat görmeden inerdim.
"Peki." diyerek arabaya bindim ve evi tarif ettim. On dakikanın sonunda eve gelmiştik. "Ben teşekkür ederim, Savaş Bey."dedim. Hızla kemerimi açtım. Hemen eve gitmeliydim.
"Bey demene gerek yok, şirket dışındayız."dedi. Rahatsız olmuştum. O benim patronumdu. Adı ile seslenmem hoş değildi.
"Böyle iyi." dedim ve indim. Savaş Bey de arabadan inmişti. Neden inmişti şimdi, yine olay çıkacaktı. Pusat gelirse olay çıkarırdı. Hemen gitmeliydi.
"Evin güzelmiş." dedi, bu kadar uzatması saçmaydı. İçeri bir araba girdi ve tahmin ettiğim kişi gelmişti. Tepkisinden korkmaya başlamıştım. Bugünkü öfkesi umarım azalmıştır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
P.U.S.A.T
Teen Fiction-Benim hesabımdan ablam tarafından yazılmış olan hikâyedir- Her şey Amerikalı Emily'in ülkesinden Türkiye'ye gelmesiyle kendisini büyük bir aşk hikâyesinin içinde bulmasıyla başlar.. © TÜM HAKLARI ŞAHSIMA AİTTİR. HERHÂNGİ BİR KOPYALANMA DURUMUNDA YA...