-2 yıl sonra-
BRUNO MARS IT WİLL RAİN LÜTFEN DİNLEYİN...
GRİ..bu rengi açıklayabilir misiniz?...
beyaz desek değil...siyah desek değil..gri nötrdür..ne siyah olur ne de beyaz ikisinin karışımı bir tondur daha çok siyahın bir tonudur..
İşte bende bir zamanlar öyleyim.. biliyorum bu gün kendime baktığımda en koyu siyah yanımda toz pembe kalıyor... ama buna beni zorladılar..
Bende beyaz olmak istemedim ama siyah kötü..insanı yutuyor..bitiriyor..öldürüyor..ve ben ölüyorum.
evet bende öleceğim ne zaman bilinmez ama bu benim elimden olacak ben ecelimi beklemeyeceğim o beni bekleyecek..
Ben ölümden korkmuyordum ki sadece yaşarken ölüyor olmak en kötüsü..
bilmiyorum belki ölümle oynardım..yatmadan önce bileklerimi keserdim yaşarsam ne mutlu bana..ölürsem ne mutlu diğer insanlara..dünya'dan bir psikopat eksilecek...
Şu anda karşımda bana ihanet eden bir adam vardı..burada ki haberleri başka yerlere uçuruyordu..
haberi aldığımda nedense şaşırmadım..elbet aradan çürükler çıkacak ama o çürük diğerlerine bulaşırsa sıkıntı büyük..
"söyle bakalım ziya neden öttün"
"siyah yemin ederim beni öldüreceklerdi...ölmek istemediğim için söyledim."
"peki hiç düşündün mü?ben ötersem de siyah beni öldürür diye"
"lütfen bana merhamet et"
"benden merhamet dilenmeyin"dedim ve masadan silahımı alıp boynuna nişan alıp ateş ettim.
adamı şah damarından vurmuştum ve her yer kan olmuştu..yüzüme adamın kanları püskürmüştü..
"çünkü merhamete alerjim var"bütün salondaki adamlar normal ifadelerle beni izliyordu..
çünkü artık alıştılar..her ay bir adamı eğlencesine öldürüyordum..benden korktukları için hiç biri yan çizemezdi bana yoksa ben çizerdim onları..
"ali cesetten kurtul odayı temizlettir akşama blue moon 'a gideceğim"dedim ve silahımı belime koyup lavaboya gittim.
sizin de anladığınız gibi delirmiştim..insan öldürmek artık normal bir şeydi benim için..robin hood değildim..ama öldürdüğüm insanların %99 sarhoş,hırsız,tecavüzcü,mafya,serseri,ve poyraza benzeyen adamlardı..
bir anda yine aklıma geldiği için kendime bir küfür savurdum..tam çıkarken..oğuzu gördüm..
"Abla sana çok önemli şeyler anlatmam lazım"dedi telaşla oğuz..
"ogi noluyo sakin ol gel odama gidelim"dedim ve oğuzu alıp odama çıktık..
"abla şu odaya girince yemin ediyorum akşam oldu zannediyorum.her taraf siyah yaa"
"siyah renk değil mi oğlum"
"siyah giyilir,takılır,,sürülür abla ama senin siyah'ın çok başka sanki o siyah seni öldürüyor gibi"
"yok oğlum bir şeyim domuz gibiyim hala ne söyleyecektin"..
"abla artık bana silah verme zamanın gelmedi mi? abla silah ver seni korumak istiyorum ben"
"bak ogi o silahı sana yedirtirim haa eline dahi alamayacaksın.."
"neden abla neden yani ben 17 yaşındayım artık büyüdüm..ve arabam bile yok"
"seneye oğlum veririm altına tofaşı görürüsün sen Lamborghini'yi ha"
"tamam ya tamam neyse ben eve gidiyorum pelin beni özlemiştir"
"pelin kim lan"
"yan komşu'nun kızı yok bana aşık olmuş yok ya onunmuşum ya kara toprağın salak işte yaa"
"bu sana siktir git diyen yan komşunun kızı pelin değil mi?"
"evet o kız bana bakmıyor bile off napcam abla ben ya"
"ee oğlum kucağına atlasaydı sende aşık olmazdın zaten hadi işlerim var benim git eve sen "
"kovuyosun yani beni"
"evet"
"taam gidiyorum ama dönüşüm mütüş olcak hıı"
"siktir git ogi"
oğuz odamdan çıktığında bende işlerimi bitirdim.ve asansöre bindim..yavaş yavaş katları iniyordum..asansörde benim olduğumu gören binmeye cesaret edemiyordu..
en alt kata indim..ve siyah bebeğin kapısını açtım ve rahat koltuğuna oturdum..
belimdeki silahı torpidoya koydum ve son gaz villama sürdüm..
arabamı kapıda bırakıp odama çıktım..siyahlarla dolu olan odama dolabımı açıp yne yırtık bir pantalon ve beyaz t-shirt giydim postalları giydim..ve saçlarımı açıp omuzlarımdan dökülmelerine izin verdim..
telefonumu alıp kapıya çıktım..siyah bebeğe atladığım gibi blue moon bar'a sürdüm..kendi mekanım dı..
arabadan inip ve kapıya doğru yürüdüm kapıdaki izbandutlar beni görünce hemen eğilip kapıyı açtılar..
"hoşgeldiniz siyah hanım"
"hoşbulduk"
"emir beyi çağıralım mı ?"
"hayır gerek yok"
"peki iyi eğlenceler"
adamlara bir şey demeden kendi masama doğru gittim..kimse bu masaya oturamazdı..herkes bu masanın benim olduğunu ve bu barın da benim olduğunu bilirdi..
gittim ve masama oturdum cebimden sigaramı telefonumu çıkardım.ve masaya koydum..
hemen yanıma barmen geldi..
"hoşgeldiniz her zamankinden sert değil mi?"
"evet"
"peki hemen hazır olur"..
barmen gidince bende sigaramdan bir dal çıkarıp ucunu tutuşturdum..ve derince içime çektim..
ayaklarımı önümdeki masaya koydum ve kafamı geriye attım..ama ses çok yüksekti..
barmene kaş gözle hemen buraya gelmesini söyledim..yirmi saniye sonra elinde biralarımla yanımdaydı..
"neden ses bu kadar yüksek izin vermediğimi bilmiyor musunuz?"
efendim çok ama çok özür dileriz hemen kıstırıyorum."
"gerek yok ben kendi işimi kendim yaparım"elime bir bira bardağı aldım..
ayağa kalktım ve sahnenin yanına gidip merdiveni çıktım ve elimdeki bardağı hopörlere fırlattım..
"ben size çok yüksek müzük ben gelince istemiyorum demedim mi lan dağılın kafamı dağıtmak istiyorum.."
hala bana anlamayan bakışlarla bakan insanlara bende belimdeki silahı kaldırıp havaya ateş ettim..ve hepsi sürü gibi dışarı doğru çıktılar..hepsi gidiyordu..bu benim yüzümde bir gülümseme oluşturdu..insanları korkutmayı seviyordum..
aşağı indim..ve masama oturdum..bir elimde sigara bir elimde bira vardı..ikili ölüm harika bir şeydi..sonuçta vücudum toprağın altında sürünecekse sağlıklı girmesine ne gerek var değil mi?
"neden kendini öldürmeye çalışıyorsun karanlık"dedi biri kafamı kaldırdığımda o tanıdık sima karşımdaydı..ama sen...gittin..
arkadaşlar vote verdiğinizde çok mutlu oluyorum birde sizle bir konuyu tartışalım sizce hikayenin adı değişsin mi?
yorumla belirtin lütfen ya da mesaj atın..D.K
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık
AksiyonBu Hikaye Ateş ile Barutun Hikayesidir... Uçak biletime tekrar bakıp uçağa doğru hızla yürümeye başladım.Ama güçlü bir kol kolumdan sertçe tutup kendine çevirdi.. "Beni bırakıp nereye gidiyorsun.."diye tısladı. "Bak biz olamayız anladın mı?Sen ateşs...