(2.4)-Tetik

2.8K 266 28
                                    

Dahası yokmuş sonların. Her sevgi yalanmış ve her acı, koca bir iz bırakırmış, ölü bedenlerin peşinde. Bunun adı finalmiş, son sayfası kopuk bir kitabın eskimiş satırlarında. Ve sen yeni bir başlangıç değil, bir elvedaymışsın yalnızca.

🍁

Doğu Yazgın

Doğu, parmaklarımı ustaca gitarın tellerinde gezdirirken gözü birçok kez tam karşısındaki masada oturan kıza kayıyordu. Cemre, üstüne giydiği siyah elbisesi ve gözlerini açığa çıkaran makyajıyla onlarca kişilik kalabalığın içinde adeta parıldıyordu. Genç adam, bu hislere acemiydi. Onun için aşk kendisini bulamaz gibi geliyordu. Doğu, çok yükseklerden uçan bir adamdı eskiden. Ama şimdi... Her şey değişmişti. O artık en dipteydi ve oraya edindiği dostluklarla birlikte kazandığı bir sevgi de vardı. Henüz sırılsıklam aşık değildi belki fakat kendini kıza kaptırdığını inkar edemezdi. Bunun için çok geç kalmıştı. Bir altı ay kadar.

Mavi gözlerini kızdan çekip kapıya çevirdi. Yeni patronları hala teşrif etmemişti ve saat gece yarısına gelmek üzereydi. Belki de yine son dakikada bir aksilik çıkmış ve adam gelmekten vazgeçmişti. Bilemezdi.

"İzninizle," dedi şarkısını bitirip kalabalığa döndüğünde. "Bu gecelik benden bu kadar. Herkese iyi eğlenceler."

Alkış sesleri kulağına dolarken dudağını kıvırarak sahneden indi. Bu sırada Tunç ile elini tokuşturmayı ihmal etmemişti. Arkadaşlarının bulunduğu masaya yöneldiğinde Emre ve Ege hararetle bir şeyler konuşuyordu. Cemre elindeki alkolsüz kokteyli yudumlarken Cihan ve Nil de kendi aleminde takılıyordu. "Harikaydın," dedi Nil, Doğu masaya ulaştığında. Genç adam başını hafifçe eğerek teşekkür etti. Emre de ona dönüp kısaca tebrik ettiğinde gülümsemekle yetinmişti.

"Ee," dedi. "Patron gelmeyecek mi yine?"

Emre, dudağını büktü. "Bir saat önce gelmesi gerekiyordu. Sanırım bu gece de tanışma işi iptal oldu." Cemre dudağını araladığında Emre, cebindeki telefonun titrediğini hissetti. İzin isteyerek masadan ayrılıp daha sessiz olduğu için bardan çıktığında ekranda patronunun ismini görmesiyle duraksadı. Muhtemelen dediği gibi bu işi ertelemek üzere arıyordu. "Efendim patron?"

Telefonun diğer ucundan duyulan silah sesiyle kaşlarını kaldırdı. Batı'nın küfrünü işitirken kafası karışmıştı. "Emre!" dedi nefes nefese Batı. "Hala şu mekanda mısınız?"

"Evet patron, bir sıkıntı mı var?"

"Büyük sayılmaz ama var," dedi Batı. Bu sırada bir kurşun kolunu sıyırmıştı. Öfkeyle bağırdı. "Duygu geride kal!"

Genç kız, elinde ustaca tuttuğu silahı saklandığı duvarın ardına çıkar çıkmaz ateşledi ve tekrar geri çekildi. Başını soluna çevirip etraflarını sarmaya çalışan adamlarla uğraşan Batı'ya göz ucuyla bakıp yeniden kafasını çıkardığında göğsü hızla inip kalkıyordu. "Patron?"

Emre'nin meraklı sesi Batı'yı kendine getirirken "Mekanın birkaç sokak ötesinde kıstırıldık." dedi Batı. "Çocukları da alıp hemen yardıma gelmelisiniz. Bir hayli kalabalıklar."

Emre telefonu hızla kapatıp masadakilerin yanına döndü ve onlara durumu açıkladı. Doğu, duyduğu cümlelerle adeta beyninden vurulmuşa dönmüştü. Yanlarından ayrılıp barın boş odasına bıraktığı çantasını aldı ve çantanın içindeki silahı çıkarıp beline yerleştirdi. Hırsızlık, bir zamanlar ona asla bulaşmayacağı kadar ütopik ve saçma geliyordu peki ya cinayet? Gözünü kırpmadan birini vurabilecek miydi? Diğerlerinin iyi olduğunu biliyordu ama daha önce gerekli durumlarda silah kullandıklarını anlayabiliyordu genç adam. Ama ya kendisi? Tereddütü ona zaman kaybettirirken başını iki yana sallayarak odadan çıktı. Bunu yapacaktı, yapmak zorundaydı. Ama bir cana kıymak, bu kadar kolay olabilir miydi? Boğazına yerleşen yumruyla gözlerini kırpıştırdı. Bu işe kendi rızasıyla girmişti, şimdi geri adım atmak için çok geçti. Her şeyi kabullendiğii söylediğinde o arkasındaki tüm kapıları kapatmıştı kendi elleriyle. Artık kaçış yoktu.

Zamanın Üçüncü TekiliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin