(6.0)-Kuşkunun Kırıntısı

1.6K 147 19
                                    

Şaşalı bir hayat, kibir gözlüğünü çıkardığımızda geriye kalan kimsesizliktir.

🍁

Doğu Yazgın

Doğu, oturduğu piyanonun başında parmaklarıyla hüner sergilerken gözlerini yummuş gülümsüyordu. Kendisini yalnız hissettiği o eşsiz anlardan birinde değildi bu kez. Kalbinde bir kalabalıkla çalıyordu piyanoyu. Huzur, etten bir bedene bürünmüş göz kırpıyordu kendisine usulca. Gözlerini yeniden araladığında ona güzel gözlerle bakacak birkaç kişinin olduğunu biliyordu. Hayatına aldıklarını ve hayatından attıklarını kıyasladığında keşke ve iyi i arasında çoğu zaman bocalasa da bazı şeyleri kadere bırakmanın verdiği huzuru da yaşıyordu aynı zamanda. Hayat hakkındaki dersi netti Doğu'nun. İnsanlar doğardı, yaşardı ve ölürdü. Yaşarken iz bıraktığı kalpler ve başka hayatlar onların mirası olurdu. Doğu için esas mirası tam olarak neydi bilmiyordu ama gözlerini açıp evindeki insanlara bakarken dünyanın en değerli hazinesine sahip olduğundan emindi: sevgiye.

Cemre gülerek boynuna atlarken Doğu kolunu beline sararak arkadaşlarıyla yeni evinin salonuna geçti. Çok büyük bir yer sayılmazdı burası. Üç odası vardı. Biri ona ve Cemre'ye aitti, diğeri kız kardeşi Sedef'e ve sonuncusu da henüz olmayan ama bir gün belki doğacak olan çocuğuna.

Düğünlerinin ilk haftasını geride bırakmanın verdiği rehavetle koltuğa çöktü Doğu. Duygu için hazırlanan sürprizden sonra yeni evlerini görmek için hep birlikte ona gelmişlerdi. Doğu bu durumdan fazlasıyla memnunken Batı ıslık çalarak evi dolaşmış ve yüzünü buruşturarak evin sinir bozucu derecede tatlı olduğunu iddia etmişti. Duygu da ona katılarak sinirlerini iyice zorladığındaysa onlara kulak tıkamayı seçmişti Doğu. Kardeşi, tam da kendine göre birini bulmuştu neticede. Onlara alışması zor olmazdı.

"Ben bir çay doldurayım," Cemre ağabeyine göz kırparak mutfağa gittiğinde Nil, Sedef ve Duygu da peşinden gitti. Erkekler salonda oturup sohbet etmeye başlamışken içeri girer girmez "Bak sen," diyerek kollarını göğsünde birleştirdi Duygu. "Cemre Hanım, hayat nasıl?"

Cemre gözlerini büyüterek "Muhteşem," dedi. "Ben hayatımda bu kadar mutlu olduğum bir zaman hatırlamıyorum." Güldü. "Bir peri masalında, bulutların üstünde yürüyormuş gibiyim. Ayaklarım çoktan yerden kesildi."

Duygu tek kaşını kaldırarak Nil'e döndüğünde kız "Al benden de o kadar," dedi. Sedef kalçasını tezgaha yaslarken Cemre de bardakları doldurmaya başlamıştı. "Tamamlanmış hissediyorum."

Duygu tebessüm ederek "Bunun için evlilik şart mı peki sizce?" diye sordu. Parmakları usulca boynundaki kolyeye tırmandı. "Yani mesela biz de evli gibiyiz. Aynı evde yaşıyoruz, ev alışverişlerini birlikte yapıyoruz, kavgalar ediyoruz..."

Sedef gözlerini irileştirdi. "Ne yani siz-"

"Tabi ki hayır," Duygu çenesini dikleştirdi. "Sınırlarımızı biliyoruz ikimiz de. Nasıl anlatsam..." Elini dudaklarına bastırdı. "Beni hiç öpmedi bile." Serserice güldü. "Bizim kötü çocuk, sanırım benimle öpüşmekten utanıyor." Cemre kahkaha attı. Nil ve Sedef de ona katılırken Duygu gülmekle Batı'ya saydırmak arasında kalıyordu. "Kendimi sapık gibi hissettiriyor." diye devam etti Duygu. "Tam romantik bir an yaşayacağız, sırıtıp tüm atmosferi bozuyor." Boynundaki yüzüğü çıkarıp kızlara gösterdi. "Bunu takmamı bekliyor."

"Çok tatlı bence," dedi Sedef. "Sabrına hayranım. Biri beni böyle sevecek var ya, düşünmeden evlilik teklifini kabul ederim." Cemre ensesine vurdu hafifçe.

"Doğu da ikinizi öldürür. O yapmasa Batı yapar."

"Sahiden," dedi Nil. "Neyi bekliyorsun Duygu?"

Zamanın Üçüncü TekiliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin