Yalnız başına bir kalabalıksın sen. Sağımdasın; solumda, önümde ve arkamda. Sen her yerdesin ama bir o kadar da hiçbir yerde değilsin.
🍁
Batı Poyraz
Batı, elindeki şiir kitabını okurken bacağını dizine sarmış olan Duygu da romanını okuyordu. Tüm günün yorgunluğundan sonra bir şeyler okumaya karar verdiklerinde Duygu'nun tahmin ettiği gibi Batı ilk iş şiire atmıştı kendini. Kendisi de öylesine bir roman kapıp okumaya başlamıştı ama arada gözü kitaba dalmış Batı'yı bulduğunda gülmekle kızmak arasında bocalıyordu. O, Batı'nın göründüğü gibi biri olmadığını onu gördüğü ilk gün anlamıştı. Sertti, huysuzdu, arsızlıklarıyla insanı çıldırtırdı belki ama Batı'nın bakışlarında öfkesinden dolayı nadiren görünen bir his daha vardı: durgunluk. Böyle insanları iyi bilirdi Duygu, ya sessizliğin arkasına sığınarak canlarının yanmasına göz yumarlardı ya da acıdığı kadar acıtır; yandıkları kadar yakarlardı. Batı'yı takip etmeye başladığında bundan emin olmuştu da zaten. O, acısını bağırarak atmaya çalışanlardandı çünkü. Aynı durgunluğa ikinci kez şahit olduğunda Onur ölmüştü. Batı için bu dönüm noktası olsa da genç adam umursamazlığıyla bunu gizleme konusunda oldukça başarılıydı ve şimdiye kadar kırıklarını taşımakta tek hata yapmamıştı lakin çöküşü yakındı. Duygu, bunu babasının da en az kendisi kadar iyi bildiğinden ve bu yüzden dönmek için bu zamanı beklediğinden emindi. Kenan akıllı bir adamdı, insanları yenmenin duyguları kullanarak daha kolay olacağını biliyordu. Eğer döndüyse, adı gibi emindi ki sevdiklerinden birine zarar verecekti. Ancak sorun şuydu; Batı'nın Doğu'dan başka sevdiği biri gerçekte var mıydı?
Duygu, hala kitabı okuyan Batı'ya baktı. Onu okumaya ikna etmek zor olsa da gördüğü kadarıyla genç adam inatlaşan kendisi değilmiş gibi kitaba kaptırmıştı kendini. Kız ayağa kalktığında bile fark etmedi onu Batı. Duygu gülerek mutfağa gidip yoruldukları için yerleştirmeyi erteledikleri alışveriş poşedinin içindeki ıvır zıvırları çıkarmaya başladı. Dudağında bir ıslık vardı. Birkaç biber ve patlıcan çıkarıp gözünü kırpmadan kestiği etle birlikte sosladı ve fırına attı. Tezgaha yaslanıp ıslığını sürdürürken rahat görünüşünün aksine içi içini yiyordu. Hedef Doğu ise onu nasıl kurtaracaktı? Kenan'ı gördüğünü henüz Batı'ya söylememişti çünkü genç adamın öfkeyle hareket etmesinden korkuyordu. Bazen, itiraf etmek gerekirse anlayamıyordu o da Batı'yı. Adam onca düşmanı yetmezmiş gibi ona gerektiğinde yardım edebilecek son insanları da bir bir gözden çıkarıyor ve karşısına alıyordu. Buna o masadakilerin aksine Doğu da dahildi. Duygu'ya kalsa burada bir dakika bile durmaz, hiç var olmamışçasına izini yok ederdi ama gitmek istemiyordu işte. Öyle alışmıştı ki bu insanlara ve Batı'ya, gitse bir de o genç adamı terk etmiş sayılacaktı adeta.
Yemek olduğunda başını mutfak kapısından çıkarıp "Batı!" diye bağırdı içeri doğru. "Yemek hazır!" Batı burnuna gelen kokularla kitabı kapattığında eş zamanlı olarak Duygu'nun sesini işitmişti. Ayağa kalkıp mutfağa geçtiğinde kız kendi masalarını hazırlamış, kedileri Badu'nun ve kuşları Duba'nın mamasını ayrı ayrı kaplara boşaltıyordu. "Biliyor musun ben olmasam ikisi de aç kalacak, yakışıklı." Güldü. "Belki sen bile."
"Her gün yemek yapıyor gibi konuştun," dedi Batı sandalyeyi çekip otururken. "Hem sen nasıl becerdin bunu? Ben, senin elin sadece silah tutuyor sanıyordum."
Duygu kaplardan birini kedi yüzünden yukarı koyduğu kafesin yanına çıkardı ve bir miktar yemi kafese serpti. Kuşuna ismini söyletmeye çalıştığı birkaç seferden sonra bunu yine beceremediğinde yüzünü asarak koltuktan indi ve yerde kıvrılan kedinin başını okşayarak onun da mamasını önüne bıraktı. "Çok sinir bozucu değil mi Badu?" dedi kısık sesle. "Uyurken yastıkla mı boğsam acaba? Elimin sadece silah değil yastık da tuttuğunu anlamış olur, aptal!" Kedi ona cevap vermediğinde gözlerini devirdi. "Ben de kime ne anlatıyorsam, Duba bile benle konuşmazken senin konuşman garip olurdu ufaklık. Hadi, afiyet olsun." Mutfağa geri döndüğünde "Afiyet olsun." diye yapmacık bir şekilde güldü. Ona doğru ilerleyip uzun saçlarını aniden kavradığında genç adam şaşırmamıştı. Kızın eline hafifçe vurarak saçını ondan kurtardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zamanın Üçüncü Tekili
ActionBatı için hayatındaki en değerli varlık, ikizi Doğu'ydu. Doğu, ikizine en az ismi kadar zıt bir karaktere sahipti ama onun deyimiyle diğer yarısıydı ve o olmadıkça bir yanı hep buruktu. Ancak beraber verildikleri yurtta bir gece çıkan yangın her şe...