(1.1)-Ruhun İlk Zelzelesi

3.6K 296 21
                                    

Hayal kırıklıklarıyla nefes almanın adını, yaşarken ölmek koymuşlar.

🍁

Batı Poyraz

Her zaman her şey istediğimiz gibi olmaz. Bazen bocalarız, bazen tüm emeklerimize rağmen karşılaştığımız sonuçları kabullenmez; serzenişte bulunuruz. Hayat böyledir. Bize rağmen, bizimle devam eder. Ne kadar istemesek de Tanrı'nın kader diye alnımıza yazdıklarının ötesine geçemeyiz. Belki hayırlısı öyleymiş der geçeriz belki de her şeye lanet ederiz. Ama yine de geçeriz işte. Çünkü elimizdeymiş gibi görünse de doğmak veya ölmek, bizim tercihimiz değildir.

Batı, Tanrı'ya olan inancını kaybedeli uzun yıllar olmuştu. Ona göre eğer Tanrı yanında olsaydı, çığlıklarını duyar ve onu diğer yarısından ayırmazdı. Evet, bir yerlerde yaratıcı ve onun adaleti vardı ama Batı, orada değildi. O, bizzat Tanrı tarafından kovulan bir şeytanla büyümüştü iç dünyasında. Çünkü, ona yardım eli uzatan kimse olmamıştı.

Mekanın önüne geldiğinde elini pantolonunun arka cebine koyup sigara pakedini çıkardı. Paketten aldığı bir dalı dudaklarının arasına yerleştirirken dalgındı. Aklı, geride bıraktığı Gece'deydi. İyi olmasını umarak kapıdaki izbandutlara ters birer bakış attı ve yanlarından geçip içeri girdi. Bar henüz boştu. Kendinden emin adımlarla barın arka kısmındaki gizli odaya ilerlerken dudağı kıvrıldı istemsizce. Kendini, bir aksiyon filminin ortasında hissettiriyordu bu gizem. Kilitli odanın önüne geldiğinde kendisinde bulunan anahtarı alıp kapıyı açtı. Oda sadeydi. Duvarı boydan boya kaplayan bir dolap, çift kişilik sıradan bir yatak ve tekli bir koltuktan başka hiçbir şey yoktu odada. Gözlerini devirip kapıyı kilitleyerek dolabın kapağını açtı ve elbiseleri kenara itti. Dolabın arka kısmı kaldırılmış, yerini bir geçit gibi duran kapı almıştı. Kapıyı açıp içeri geçtiğinde ciğerlerine yayılan hava kasvetliydi. Uzun, karanlık bir holden geçti. Telefonunun ışığıyla önünü aydınlatıyordu. Holü tamamlayıp sola döndüğünde karşılıklı iki kahverengi kapıya bakıp kendi girmesi gereken yere yöneldi. Kapıyı açıp çenesini dikleştirerek içeri girdiğinde gözüne direkt olarak yedi adam takıldı. Ukala bir bakışla adamların toplandığı masaya yöneldi ve kendi sandalyesini çekip hiçbir şey demeden oturdu. Şimdi tüm sandalyeler doluydu. Baş köşede oturan Memduh, Batı'nın gelmesiyle boğazını temizledi. Batı ise etraftaki yüzlere bakıyordu.

Bu masada sekiz kişilik yer vardı. Her kişi için özel bir iş ve bölge vardı. Bir nevi iş bölümü yapılmıştı. Örneğin, karşısında oturan kırklı yaşlardaki Serhat Bey, piyasadaki dolandırıcılık işlerinden sorumluydu. Daha çok şirketleri batırmak için uyguladıkları taktik sayesinde kaldırılan para, onun işiydi. Normalde yardımsever bir iş adamı olarak gündemde yer alırken onun bu karanlık yanıysa her iyinin içinde bir kötü olduğunun ispatı gibiydi. Çaprazında, Serhat Bey'in yanında oturan Ayhan Bey de en az onun kadar iyi bir izlenime sahip kaçakçıydı. Onun yanındaki Ergün Bey ise yasadışı dövüşlerden sorumluydu. Diğer baş köşede oturan Kerim Bey, ikinci patron olarak tüm bu işlerin başındaki Memduh'a yandaşlık ediyordu. Kendi tarafındaki iki adamdan Diyar Bey, uyuşturucu işiyle ilgilenirken diğer adam, Mümtaz Bey mekanlardan haraç kesen ve şehrin tehlikeli bölgelerini yöneten bir mafyaydı. Batı'nın oturduğu yerin esas sahibi Onur Bey, hırsızlık çetelerinden sorumluydu. Bu işlere mümkün olduğunca bulaşmamaya çalışsa da en riskli işlerden biri kendisine aitti.

Memduh, "Toplanma sebebimiz bildiğiniz üzere uzun yıllar bu genç adamın oturduğu yere sahip olan Onur'un ortadan kaybolması," diye söze başladığında herkesin gözü Batı'ya kaymıştı. "Veliahtı olarak Batı'yı bıraktığını zaten biliyorduk ve biz de bu sandalyenin boş kalmasını istemediğimizden bugün Onur'un koltuğunu ona devretmeye karar verdik. Batı'yı uzun yıllardır tanıyoruz, ona güvenebileceğimizi de hesaba katarak buraya davet ettim. Bir itirazı olan var mı beyler?"

Zamanın Üçüncü TekiliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin