Herkesi kendi katili olmakla suçladılar ama en acımasız cinayetin, birinin hayallerini öldürmek olduğunu anlayamadılar.
🍁
Batı Poyraz
Batı, dudaklarının arasına yerleştirdiği sigarasından derin bir nefes alırken yanında dizlerini kendine çekmiş oturan genç kıza bakmıyordu. Motoru şehrin en yüksek tepelerinden birinde durdurmuş, dışarıyı izliyorlardı saatlerdir. Kız, kendisinden beklenilmeyecek ölçüde sessizdi. Batı ise her zamanki gibi iç dünyasına çekilmiş, geçmişle gelecek arasınds sıkışıp kalmıştı. Bir yandan da ustasını merak ediyordu. Onur arkasında hiçbir iz bırakmadan ortadan kaybolmuş ve Batı her ne kadar istemese de onun korktuğu için kaçtığını gösterip ustasına az da olsa zaman kazandırmıştı. Onun yerini almak isteme sebebi koltuk hırsından ziyade, ustasının ikinci emanetine sahip çıkmaktı.
Henüz bitmemiş sigarasını dudaklarından ayırıp ucunu toprağa bastırarak söndürdü. Uçurumun kenarına yerleştirdiği bedenini kaldırıp ayaklandığında elini kıza uzattı. Gece, ağır hareketlerle bir Batı'ya bir de kendisine uzatılan ele baktı. Batı, bunun üzerine elini havada salladığında Gece kendine gelerek parmaklarını iri avcuna teslim etti. Ayağa kalkıp pantolonunun arkasını temizlerken "Bir pansiyona gideceğiz," diye mırıldandı Batı. Elini kızdan tamamen çekmişti. "Otel için birkaç hün beklememiz lazım ama gideceğimiz yer pek tekin değil ufaklık." Güldü. "Aslında benimle olduğun sürece hiçbir yerntekin değil. Bu yüzden yanımdan ayrılmaman gerekiyor."
Gece, "Tamam." demekle yetindi. Motora binip uzun bir yol kat ettikten sonra eski bir binanın önüne geldiklerinde ikisi de indi. Soğuk, genç kızın cılız bedenini titretirken Batı bunu fark ettiyse de tepki vermedi. İçeri girip bir masanın önünde oturan adama baktı uzunca. Orta yaşlı, hafif kel ve göbekli bir adamdı karşısındaki. Arsız ela gözleri, yanındaki kızı süzüyordu. Avuçlarını masaya yaslayıp "İki oda," diye tısladı. Kızın arkasında huzursuzca dikildiğini hissedebiliyordu. "Yan yana olsun."
Adam, başını aşağı yukarı salladı. "Gecesi yüz lira."
Batı elini kotunun arka cebine atıp siyah cüzdanını çıkardı ve birkaç yüzlük çıkarıp "Bir hafta buradayız." dedi. Adamın gözleri fıldır fıldır dönmeye başlarken Batı bakışlarındaki şeytaniliğe aşina olmuştu bile. Adam ikisine de birer oda gösterdi. Kendi odasının yanındaki odalar boş olduğundan genç kıza karşısındaki oda kalmıştı. Batı önce onun odasına girip etrafı kontrol etti. Tek kişilik bir yatak, eski bir televizyon ve kirli perdelerden başka hiçbir şey yoktu odada. Konforlu değildi ama iş görürdü. Adam çoktan onları yalnız bırakıp gittiği için Batı, kıza bakıp gülümsedi. "İdare edersin değil mi ufaklık?"
Gece, kaşlarını çattı hafifçe. "Sorun değil."
"O zaman ben karşıdayım. Bir şey olursa seslenmen yeter." Arkasını dönecekken duraksadı. "Benden başka biri kapıyı ne sebeple çalarsa çalsın açma."
Gece, son uyarısıyla istemsizce gülümsedi. Çok belli etmese de kendisini önemsiyormuş gibi hissettiriyordu bazen. Biliyordu, o sadece ustasının emanetiydi Batı'nın gözünde ama yine de umuttu kalbini göğüs kafesine çarptıran. "İyi geceler," diye mırıldandı. "Teşekkür ederim."
Batı göz kırpıp kendi odasına gitti. Kız kapıyı kapar kapamaz iç çekerek odadan tekrar çıkıp aşağı indi. Pansiyonun görevlisi olan adam, halinden memnun bir şekilde elindeki paraları sayıyordu o sırada. Merdivenlerdeki adım seslerini duyar duymaz kafasını kaldırdığında Batı tereddütsüz uzanıp adamın boynunu kavradı ve sırtını sertçe duvara yaslayıp "Bir daha," dedi dişlerinin arasından. "O kıza," Başını iki yana salladı. "Hatta sadece ona değil, bu pansiyondaki herhangi bir kıza öyle bakarsan seni öldürürüm." Adam, tırnaklarını etine batırırken umursamazca ellerini daha da sıktı Batı. "Anladın mı beni?" Adam, korkuyla kırpıştırdı gözlerini. Batı onu bir pislikmiş gibi bırakıp bir adım geri atarken adam nefes almak için derince soludu. Batı karşısında tüm heybetiyle dikilirken korkmaması imkansızdı. Adamın yanında kızı süzmesine hiçbir tepki vermediği için keyfi yerine gelmişti ama bu hamleyi beklemiyordu Batı'dan. Doğrusu, Batı da bunu neden yaptığını bilmiyordu. Sadece kızın gözlerindeki korku hoşuna gitmemişti ve o da bunu yapmıştı. Aynı evi paylaşsalar da Gece'yi tanımadığını bugün daha iyi anlamıştı Batı. Kız, her zaman güler yüzü ve sevimliliğiyle insanın içini ısıtıyordu ama şımarık değildi mesela. Başına büyük bir olay gelmediği için korku nedir bilmiyordu ve o kadar saftı ki en basit şeyde bile gözlerindeki korku tohumu büyüyor, bir çınar haline geliyordu. İnsanları tanımak için yıllar gerekmiyordu. Bazen bir gündür tanıdığınız insan, bir ömür yan yana olduğunuzdan daha yakın gelebiliyordu. Kafasını iki yana sallayarak elini öne uzattı ve "Yedek anahtarları ver." dedi. "İkimizinkini de istiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zamanın Üçüncü Tekili
ActionBatı için hayatındaki en değerli varlık, ikizi Doğu'ydu. Doğu, ikizine en az ismi kadar zıt bir karaktere sahipti ama onun deyimiyle diğer yarısıydı ve o olmadıkça bir yanı hep buruktu. Ancak beraber verildikleri yurtta bir gece çıkan yangın her şe...