Sen geri dönemeyecek kadar uzaktın bana. Ben ise seni görüp de dokunamayacak kadar sana tutsak.
🍁
Batı Poyraz
Hayat bir kandırmacaydı. Zeki olan, hamlesini doğru yapanın kazandığı bir kumardı. Batı'nın hamleleri netti, kendinden emin oluşu onun için kilitleri açan bir anahtar niteliğindeydi.
Batı, Neo'nun arkasındaki odaya girip gizli geçitten geçerek kendi tabiriyle moruklar topluluğunun yanına giderken dudaklarında keyifli bir ıslık can buluyordu. Duygu ve Melih, diğer bara gitmişti. Her ne kadar Duygu'ya henüz tam olarak güvenemediği için onu Gece'nin yanına yollamasa da kızın nefretini gözlerinden apaçık okuyabiliyordu. Eline tutuşturulmuş kağıdı okuduğundan beri aklında tek bir soru dolanıyordu: Neden?
Bir insan, öz babasından neden nefret ederdi? Bu soruya güldü Batı. O da hiç tanımadığı anne ve babasından nefret etmiyor muydu sahi? Normalde Gece'nin yanında olması gerekirken aniden telefonuna gelen çağrıyla rotasını değiştiren Batı, sandalyesine oturduğunda tüm gözler üstündeydi. O ise her zamanki lakaytlığıyla sağ ayağınının bileğini sol dizinin üstüne attı. "Ee beyler, bu kadar acil olan mesele nedir?" Eliyle yüzünü işaret etti. Sakalları iyice uzamış, yüzünün birçoğunu kaplamıştı. Aynı şekilde saçları da olmadı gerekenden daha uzundu ve en kısa sürede kestirmesi gerekecekti. "Uykumu bölmenizin makul bir açıklaması olduğunu umuyorum."
Diyar Bey, Batı'nın ukala konuşmasına daha fazla dayanamayarak elini sertçe masaya vurdu. "Sen benim bölgeme nasıl izinsiz girersin?" diye bağırırken öfkeden gözü dönmüş gibiydi.
Batı'nın suratı yavaşça ciddileşirken "Öyle bir şey yapmadım," dedi. "Saat gecenin bilmem kaçı ve beni bu saçmalık için mi rahatsız ettiniz yani?" Ayağa kalktı. "Ben gidiyorum."
Geldiğinden beri sessizce oturan Memduh, "Hiçbir yere gitmiyorsun." diye gür bir sesle konuştu. "Otur yerine."
Batı gözlerini devirdi. "Kulağımı da getireyim mi, belki çekmek istersin?" Avuçlarını masanın kenarlarına yaslayıp öne eğildi. "Amacınız ne sizin? Beni öldürmek için böyle saçma bahaneler mi uyduruyorsunuz?"
"En iyi adamlarımdan Talat aradı beni," diye konuştu Diyar. Diğerleri sessizce onu ve Batı'yı izliyordu. "Bugün mal almak için gelmişler. Geri döndüğündeyse kasası bomboşmuş."
Batı bir elini ensesine atıp esnedi. "Ee ne var bunda?" dedi sinir bozucu bir sakinlikle. "Talat mıdır nedir o da uyanık olup parasını korusaymış."
Memduh, gözleri seğirirken "Batı!" diye haykırdı. "Bu masanın kuralları var. Kimse, kimsenin alanına izinsiz giremez."
Batı elini kaldırıp telefonunu çıkardı ve Melih'i arayıp "Bizim çocuklardan kimin Talat," Gözlerini kısarak Diyar'a baktı. "Soyadı ne bu herifin?" Adam, öfkeyle homurdandı. "Ancay." Batı yüzünü buruşturarak "Ancay," dedi. "Talat Ancay'ın mekanını soyduğunu hemen öğren." Melih bir dakika izin isteyerek bilgisayarın başına geçti ve kaydettiği görevlerin arasından aradığı ismi bulduğunda "Emre," diye mırıldandı. "Emre Aksel'in çetesi," dedi. "Demin Nil görevi bildirip parayı sizin büyüklerin hesabına yatırmış."
Batı hiçbir şey söylemeden aramayı kapattı ve "Bizim çocuklarmış harbiden," dedi sırıtarak. Bu kez telefondan Emre'nin ismini bulup onu ararken Onur'un işlerini idare etmenin zor olduğunu daha iyi anlamıştı. Emre telefonu ikinci çalışta açtığında arkadaşlarıyla evinde oturmuş keyifle sohbet ediyordu. Ekrandaki 'Patron' yazısını gördüğünde yüzündeki tüm neşe anında silinirken Doğu ve diğerlerinin meraklı bakışları altında telefonu kulağına götürdü. Batı'yı hiç görmemişlerdi. Batı onlar arasında Onur'un sağ kolu olarak biliniyordu. Bir de inanılmaz derecede sinir bozucu olmasıyla tanınıyordu ki bu ünü, onu tanımayan herkesi ondan soğutuyordu. Adam, sivri diliyle bir insanı öldürebilecek donanıma sahipti. Elbette bir uyuşturucu tacirinin bölgesine girdikleri için bu heriften azar işiteceklerini biliyordu Emre ama bu kadar erken olmasını beklemiyordu. Önceki gün, Batı onu arayıp kendisine herhangi bir mekanı soymasını söylediğinde Emre oldukça şaşırmıştı. Çünkü eski patronları Onur, onlara oldukça uzun bir liste vermiş olmakla beraber listedeki herkesin pis işleri olduğunu söylemiş ve asla temiz bir parayı çalmayacağını dile getirmişti. Her görevden önce onları uyararak isimleri teyit ettiği de bir gerçekti. Buna dayanarak Onur artık başlarında olmasa da o listeye uygun mekanı soymuşlardı ama anlaşılan Batı, ustası gibi düşünmüyordu. "Patron?" dedi telefonu hoparlöre alarak. Batı da kendi telefonunu hoparlöre alıp "Emre?" diye tısladı. "Diyar'ın bölgesine girmişsiniz, doğru mu?"
Emre, sırayla arkadaşlarının üzerinde gezdirdi gözlerini. Doğu, duyduğu yumuşak sesle içinde tuhaf bir huzur hissetse de bu o kadar kısa sürmüştü ki gerçekliğinden emin olamamıştı. "Doğru patron," dedi Emre.
Bu sırada Diyar, takım elbisesinin ceketinin cebinden buruşturulan bir kağıdı çıkarıp Batı'nın eline tutuşturdu. "Bir de utanmadan bu notu bırakmışlar." Batı bu kağıt tutuşturma olayını son zamanlarda çok sık yaşadığını düşünerek kaşlarını çattığında derin bir nefes alarak sordu. "Onur Bey'in size kuralları hatırlattığını sanıyordum, Emre."
"Patron," dedi Emre. "Onur ağabey," Yutkundu. "Yani eski patron bize nereyi soymamız gerektiğini söylerdi. Sen söylemeyince biz de kendi kafamıza göre bir mekan seçmek zorunda kaldık."
Batı notu okuduğunda gülmemek için dudağını ısırırken "Size büyük bir ceza vereceğim." dedi. "Nasıl benden habersiz böyle bir şey yaparsınız?" Kafasını hiddetle iki yana salladı. Memduh ve diğerleriyse tatmin olmuş bir şekilde kendisine bakıyordu. Hepsinin özür dilemesini beklediğini görebiliyordu Batı ama o bunu yapmaya niyetli değildi. Emre, sinirlerinin gerildiğini hissederken her zamanki nazik tavrıyla "Ama-" diye araya girecek oldu. Fakat Batı derhal sözünü kesmişti. "Kulaklarını aç beni dinle, Emre. Eğer bir daha bensiz böyle bir eğlence düzenlersen, basit bir ceza vermekle kalmam." Masadakilerin ifadeleri şaşkınlığa döndüğünde Batı dayanamayıp kahkaha attı. "Bu arada orijinal fikir için tebrik ederim."
Batı telefonu suratına kapattığında Emre şaşkınca ayakta dikildi bir süre öylece. Arkadaşları da en az onun kadar şaşkındı çünkü onlar kuralı çiğnedikleri için muhtemelen tehlikeli birkaç soygun cezası alacaklarını sanıyorlardı ama Batı, onlara bu işi yaptıkları için değil ona haber vermedikleri için kızmıştı. Bu adam, ne değişik bir şeydi böyle?
Ege kahkaha atmaya başlarken diğerleri de ona katıldı. "Bu çocuğu sevdim," dedi Cemre. "Sanırım söylendiği kadar ucube değil."
Emre de şoku atlatıp kardeşinin yanına geçerek gülmeye başladığında işler Batı'nın cephesinde tamamen farklıydı. Masadakiler şaşkınlığı atıp öfkeyle ona bakarken her zamanki gibi onları umursamayan Batı "Ne?" diye homurdandı. "Kabul edin ki gerçekten yaratıcı bir plandı."
Memduh hışımla ayağa kalktı ve işaret parmağını karşısındaki şımarık gence doğru salladı. Karısının doğumunda hem çocuklarını hem de karısını kaybetmiş bir adam olmasaydı kesinlikle çocuklarını karşısındaki kendini bilmez heriften uzak tutardı. "Sen ne yaptığını sanıyorsun? Hemen özür dile!"
Batı gözlerini kıstı. "Yalnız o parmağı indirseydin iyi olurdu Memduh efendi," Sırıttı. "Ayrıca ben pişman olmadığım veya yapmadığım şeylerden dolayı özür dilemem." İhtiyara doğru tehlikeli bir adım attı. "Ha, eğer öfkenizi benden alamadığınız için adamlarıma sararsanız da bu kez Talat denilen herifin mekanına ben girerim." Başını salladı. "Ve sizi temin ederim ki bu sessiz bir giriş olmaz."
"Bu ne hadsizlik!" Diyar da ayaklandı. "Bana bak, çocuk! Onur'a olan saygımızdan sana ses etmemiş olmamız seni tepemize çıkaracağımız anlamına gelmez. Bu masadakiler gibi dokunulmaz olabilirsin ama bu şimdilik geçerli. Haddini bil."
"Saygı," diye tekrarladı Batı. "Hangi saygıdan bahsediyorsunuz, Diyar Bey? Bildiğim kadarıyla ustamın arkasından kuyusunu kazıyordunuz en son." Bu kez o işaret parmağını kaldırdı ama hedefi onlar değil kendi göğsüydü. "Ben ustama benzemem, onun kadar kibar veya sabırlı değilim. Haddi mi de duracağım yeri de bilirim ama sınırlarıma yaklaşanlara ağzının payını vermeyi de ihmal etmem. Bu masadaki herkes kendince ölümsüz olabilir ama bu, sizi hapse tıktıramayacağım anlamına gelmiyor. Daha önce de söyledim. Yanmaktan korkmuyorum ama eğer ben yanarsam, hepiniz yanarsınız. Eğer kirli işleri ortaya dökmek gerekirse inanın bana siz benden daha zararlı çıkarsınız." Derince soluyup elini tişörtünün yakalarına götürdü ve tek kaşını kaldırıp yakasını düzelttikten sonra esnedi. "Her neyse, konuşma bittiğine göre ben uyumaya gidiyorum beyler." Saçlarını karıştırıp arkasını dönecekken vazgeçip gözlerini sırayla hepsinin üzerinde gezdirdi. "Unutmadan, eğer bir daha bu durumla karşılaşmak istemiyorsanız adamlarınızı iyi seçin ve arkanızı kollayın. Zira ben, adamlarımın yanında olacağım. Kendine güvenen varsa, hodri meydan."
Diğerlerini dehşet içinde bırakıp geçitten çıktığında odaya baktı ve eve gitmeye üşendiği için kendini odadaki yatağa atıp tavana bakarak kıkırdadı. Diğerleri onu burada gördüğünde iyice delirecekti. Sırıtışı daha da genişlerken kendi kendine konuştu. "Vay canına, çok havalıydın oğlum Batı. Bu işleri baya baya kaptın sen."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zamanın Üçüncü Tekili
AcciónBatı için hayatındaki en değerli varlık, ikizi Doğu'ydu. Doğu, ikizine en az ismi kadar zıt bir karaktere sahipti ama onun deyimiyle diğer yarısıydı ve o olmadıkça bir yanı hep buruktu. Ancak beraber verildikleri yurtta bir gece çıkan yangın her şe...