Bugün tam 1 ay olmuştu. Mutluyu görmeyeli ise 1 ay 2 hafta olmuştu. Pişmandı. Keşke hiç gitmeseydi. Elinde ki fotoğrafa baktı. Mutlunun gülümseyerek baktığı bir kareydi. Kızıl saçları ve mavi gözleri beyaz teni ile oldukça uyum sağlıyordu. Fazla güzeldi. Bu kör gelin fazla fazla güzeldi. Oturduğu yerden kalkıp mutfağa doğru ilerledi. Masanın üstünde Leyla hanımın bıraktığı yemek vardı. Dokunmadı. Zaten bir aydır doğru düzgün yemek yememişti. Buz dolabını açtı Mutlu'nun en sevdiği yemeği yapmak için malzemeleri çıkardı. Bunu Leyla hanımdan öğrenmişti. Çıkardığı malzemeleri tezgaha koydu ardından yıkamaya başladı. Sebzeli çorba yapacaktı. Bunun için işe koyuldu.
****
Dizlerini kendine çekti. Bu canını acıtmıştı. Oldukça zayıflamıştı. Doğru düzgün yemek yiyemiyordu. Su içemiyordu ve lavaboyu bile doğru düzgün kullanamıyordu. Yüzü ve vücudunun bir çok yeri morarmıştı. Kim di bunları yapan bilmiyordu ama mutlaka öğrenirdi ya. Kapının uğursuz sesi kulaklarına dolunca bacaklarına daha çok sarıldı. Bu defa ne olacaktı acaba.?
"Ayağa kalk! " dedi genç adam. Ayağa kalkamadı. Bu yüzden durdu. Yanına gelen adam kolundan tutmuş ve hızla ayağa kaldırmıştı." Ah! " diye inledi. Umursamamaya çalıştı genç adam . Oda bunu yapmak istemiyordu ki. Ama mecburdu. Bu güzel kadının canını acıtmak için buna mecburdu. İki saniye gözü kapattı adam ardından kadının kulağına fısıldadı.
" Terim, tenin de ki imzam olacak! "
Titredi. Korkudan. Bunun anlamı neydi böyle! Ne demek istiyordu bu adam.
" Ne demek istiyorsun. !? "
Ve genç adam ilk defa bu kadının naif sesini duydu. Sesi bile güzeldi. Mutlu'nun kolunda ki elini beline indirdi ve hızla kendine çekti. Korku ile güçsüz bir çığlık attı. Anlamıştı.
" Bana lütfen dokunma! " dedi.
" Bunu yapmalıyım. " diye fısıldadı tekrar adam.
" Bunu yapmak zorundayım. "
" Hayır, hayır lütfen. " dedi ağlamaya başlayan Mutlu.
Ani bir hareket ile Mutlu'ya sarılan Kerem dudaklarını genç kadının boynuna bastırdı. Çırpınan Mutlu ise yalvarıyordu. Kolları ile Mutluyu sabitleyen Kerem kulağına yaklaştı." Özür dilerim. " dedi. Çaresiz kalan Mutlu ise göz yaşlarını adamın gömleğine akıtıyordu. Ve sessizce fısıldadı.
" Dokunursan bana ölürüm. "
Kendinden ayırdı kadını ve kolunu sıkıca tuttu." Zaten öleceksin aptal! " diye bağırdı.
" Görmüyor musun? Zaten ölüyorsun. "
Haklıydı adam. Kolunun acısını unutmaya çalıştı. Ama bu pek mümkün değil di.
" Kolum acıyor. " dedi güçsüz sesi ile.
Neşeden yoksun pişmanlıkla güldü." Sence sadece kolun mu acıyor.? " dedi Kerem.
Ayakta bile durmaya gücü olmayan Mutlu olduğu yere düştü. Onunla eğilen Kerem ise çaresizce izledi ve elini kolundan çekti. Neydi bunlar? Şimdi de acıyorlar mıydı?
" Ne zamandır buradayım? " sordu.
" Bir ay. "
Bir ay mı? Bu kadar zamandır burada mıydı? Hadin bulmamıştı demek. Belki de hiç hatırlamıyordur. Bebeği kaç aylık olmuştu. Bir buçuk aylık. Karnı daha şişmemişti. Adamı umursamadan elini karnına götürdü. Aç olduğu düşündü bu hareketi ile Kerem.
" Aç mısın? "
Güldü Mutlu. Hamileydi sadece. Ama bunu onlara söyleyecek değildi. Çünkü o zaman en büyük acıyı yaşatırlardı. Bebeği aldırırlardı.
" Evet. " dedi. Bebeği için yemeliydi. Doğru düzgün yemek vermiyorlardı ama istiyordu. Karnında ki küçük şey için.
" Tamam. " dedi Kerem çıkarken. Bugün dokunmamıştı genç kadına. Bunun için Mutlu sessizce fısıldadı.
" Teşekkür ederim. "
Çıkacakken durdu." Neden? "
Yanağına doğru bir damla düşerken cevapladı.
" Bugün beni dövmediğin için. "
****
" Lütfen. " dedi titreyen sesi ile. Oğluna baktı. Onaylamaz bakışlar eşliğinde konuştu." Hadin sen bu işe karışmış dedim. " dedi soğuk kanlılık ile.
" Baba! " dedi bağırarak." Karım nerede! "
Yaşlı adam kararlı ifadesi ile oğluna bakmış ve çıkmıştı.
Yalnız başına kalan Hadin sinirden deli olmak üzereydi. Kahretsin babası karısını nereye götürmüştü böyle. Cebinden telefonunu hızla çıkardı ve Sameti aradı. Bir kaç çalıştan sonra açılan telefon ile "Samet odama gel lütfen." dedi.
Bir kaç dakika sonra hızla odasına giren Samet "Bir şey söyledi mi?" dedi. Olumsuzca cevap veren Hadin masanın üzerine oturdu.
"Geberteceğim lan onu! " diye bağırdı Samet. Ki haklıydı.
" Sen nasıl adamsın lan! " diyerek Hadin'in yakasına yapıştı.
" Ulan moruk karını kaçırmış sen hala burada oturuyorsun. Kalk lan. " diyerek kükremiş ve Hadini tuttuğu gibi odadan çıkmıştı.
****
Sırtını soğuk duvara yasladı. Yalnızlık onun için artık alışılmış bir durum olmuştu . Demek bir aydır burada esir hayatı sürüyordu. Burukça gülümsedi. Hala gülümseye biliyordu yaşadıklarına rağmen. Elini karnına attı. İlk defa bebeği ile konuşacaktı. Hissediyordu ki bebeği kızdı. Bu yüzden kızım diye hitap ederek konuşacaktı.
"Şey merhaba kızım. " dedi utangaçlık içinde.
" Ben annen. Sana iyi bakamayan kötü bir anne.. " göz yaşları usulca aktı.
" Canın yanıyor mu bebeğim? İnşallah acımıyordur. Sakın sende baban gibi terk etme olur mu? Artık yalnız kalmak istemiyorum. " dedi kafasını duvara yaslarken.
"Sabredeceğim. Senin için Asel."
Ve kızına adını vermişti. Çok seviyordu bu ismi.
"Buradan kurtulduğum ilk anda o ameliyatı olacağım ve bunları ödeteceğim. "
Olacaktı. Ona değer vermeyen ailesi artık umurunda değildi. Belki yokluğunu bile fark eden yoktu.
" Sen gitme.. Burada bende kal. Ben hep sendeyim bebeğim. "
Hızla açılan kapı Mutlu'nun konuşmasını bölmüştü. Tedirgin bir şekilde kıpırdadı. Görememekten nefret ediyordu.
" Nasılsın? "
Alayla sordu.
" Hep morarmışsın ama yine de güzel gözüküyorsun. "
Mutlu nefretle dinledi.
"Bugün ne yapacağız biliyor musun ?" dedi yaşlı adam keyifle.
Dudağını dişleri arasına alan Mutlu ağır bir şey olmaması için dua ediyordu.
"Sırtına dövme! " dedi adam.
Dövme mi!? Korku ile" Hayır lütfen" dedi.
"Sırtına kocaman bir kelebek resmine ne dersin güzelim. "
Bölüm bitti sanki eksik kelime var gibi valla kontrol edemiyorum. Neyse siz okuyun ben sonra bir kontrol edeyim. . Umarım beğenirsiniz. Ayrıca yeni yazdığım hikayeye bir bakın lütfen. Desteğinizi bekliyorum. Sonra ki bölüm görüşürüz. Sizi seviyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kör Gelin. 1. (Zor Evlilik Serisi 2)
General FictionKelimelerin ağırlığı omuzlarına düşünce eli gevşedi bir iki adım geriledi. Acıtmıştı küçük kadın. Tam kalbinin ortasından. Önüne düştü bir iki tutam sarı saçı. O beyaz ve yakışıklı yüzü şimdi acı dolu bir ifade ile kör geline baktı. Gidecekti. En az...