Babası çıktıktan hemen sonra eline telefonu almış ve evi aramıştı. Ama açan yoktu. Korku ile bir kez daha çıldırdı fakat tekrar açan olmadı. Hızla odasından çıktı. Koşarak asansöre gelmişti fakat katta olmayan asansör yüzünden küfür ederek merdivenlere yöneldi. Koşarak indi her bir merdiveni. Kahretsin babası neden öyle demişti ki. Nefes nefese indiği merdivenleri umursamayarak arabasına doğru koştu ve hızla binip sürmeye başladı. Zaten 2 haftadır görmüyordu onu. Bir de şimdi babasının gelmesi ve söyledikleri nasıl büyük bir hata yaptığını gösteriyordu. Bitmek bilmeyen yol Hadinin deli olmasını sağlarken oldukça güzel küfürler söylüyor bir yandan da arabayı hızla sürüyordu.
~~~~
Nihayet yetiştiğinde hızla arabadan inmiş ve koşmaya başlamıştı. Tek duası Mutlunun sağ salim evde olması. Kapıya geldiğinde kapının hafif açık olduğunu gördü ve bir hıçkırık sesi duydu. Hızla içeri girdi ve yerde dağılmış bir şekilde ağlayan Leyla hanımı gördü. Hemen diz çöktü önüne yaşlı kadının. Yüzünü avuçları arasına alıp ''Leyla anne Mutlu nerede? Ne oluyor burada? '' dedi. İlk defa anne demişti genç adam. Şefkatle sarıldı kadına ardından ''Hadi Leyla anne söyle Mutlu nerede? ''dedi. Ağlayan kadın güçlükle ''Götürdüler. '' dedi. ''İki tane adam gelip onu alıp götürdüler. ''
Sinirle çenesi kasılan genç adam kadını kaldırıp elini yüzünü yıkamış ve oturtmuştu. Biraz olsun iyi olan yaşlı kadın Mutlunun hamile olduğunu söylemek için ağzını açtı fakat kızına verdiği söz geldi aklına. Sustu.
''Peki Mutlunun üstünde ne vardı? '' ah aptal adam kıskanmanın zamanı değil ki!
''Çiçekli bir elbise. '' dedi kadın. Dudağını ısıran Hadin hızla yerinden kalkmış ve evden ayrılmıştı. Babası dahi olsa ona kimse zarar veremezdi. Hele ki zarar görecek kisi Mutlu ise. Sevmiyordu ama ona kimse dokunamazdı. O Hadinin kör geliniydi. Burukça gülümsedi. Doldu gözleri. Vicdan sızısı yavaş yavaş bedenine yayılırken babasının Mutluya bir şey yapmamasını diledi.
~~~~
Neredeydi böyle bilmiyordu. Görmüyordu ki! Ne olduğunu bile anlamadı. En son kapı çalmıştı ve Leyla annesi kapıyı açmaya gitmişti. Sonra birileri içeri girmişti. En son buraya kadar hatırlıyordu. Bundan sonrası yoktu işte! Elleri ve ağzı bağlıydı ve bir yerde oturuyordu. Muhtemelen bir sandalye. Bir kaç mırıltı çıkardı. Korkuyordu. Ama bu korku kendisi için değil bebeği içindi. O daha yeniydi. Tek dileği kötü şeyler olmaması.
''Mutlu. '' kendi adını duymasıyla durdu. Demek onu tanıyan biri.
''Mutlu. '' bir kez daha tekrar edildi adı. Ses çıkarmadı zaten istesede çıkaramazdı. Ama yaşlı bir adamın sesiydi ve tanıdık. 'Kahretsin ne çok tanıdık sesler duymaya başladım böyle ' dedi Mutlu içinden.
''Üzgünüm kızım. Her daim günahların bedelini çekecek biri vardır sanırım bu günah keçisi sensin. '' dedi adam sonlara doğru gülümserken. ''Eğer seni sevseydi bunu yapmayacaktım. Sordum ona sevmiyorum dedi. '' dedi adam. Karşısında ki kadının okyanus gibi parlayan gözlerine baktı. Ve o an bağıran vicdanını susturdu. Kardeşini hatırladıkça daha da nefret ediyordu bu kadından. İşte planı kusursuz işlemiş ve Mutlu şuan da buradaydı. Başından beri Mutlu ve Hadin evliliği koca bir intikam üstüne kurulmuştu. Ve ikisi de bundan bir haberdi. Kaşlarını çattı. Ne diyordu bu adam. Hiç bir şey anlamadı. Soramadı da. Sadece dinlemek ile yetindi. Ama biliyordu ki burada başına çok kötü şeyler gelecekti. Belki de ölecekti. Belki de bebeği ölecekti. Bu düşünce ile beraber dolu gözlerinden yaşlar döküldü. Bebeği olacaktı! Daha onun. Onu sevecek ve bebeği de onu sevecekti. Gözlerini kusurlu bulmayacaktı. Anne diyecekti. Bir hıçkırık koptu boğazından ve boğuk hıçkırıklar onu devam ettirdi. Birşey bilmiyordu fakat acı çekecekti. Bu yaşlı adam ona ne yapacaktı bilmiyordu. Tanıyor muydu acaba?
''Ve Mutlu'nun sonu mutsuz bitecek. '' diye mırıldandı yaşlı adam çıkmadan önce.
~~~~
''Kahretsin! '' diye bağırdı. Ardından masanın üzerinden duran ne varsa yere devirdi. Tam 3 gün olmuştu. Bakmadığı yer kalmamıştı. Babasına yalvarmıştı fakat aldığı tek cevap 'Onu sevmiyorsun ve bu işe karışma!' olmuştu. Önünde durduğu masanın önüne çöktü. Ellerini uzun saçlarına daldırdı. Kafasını geriye masaya yasladı gözlerini kapattı. Alt dudağını dişledi. Babası ne işler peşindeydi. Mutluya ne yapmak istiyordu bilmiyordu. Tek bildiği Mutlunun acı çekeceği. Açılan odanın kapısını baktı. Bu lanet kapı ne zaman açılsa kötü şeyler getiriyordu peşinden.''Hadin? '' Samet sorarcasına ona baktı. Bu odanın hali neydi böyle.
Hadin dağılmış duruyordu. Hızla yanına gitti. ''Ne oldu sana böyle. '' dedi. Dolu gözlerini arkadaşına çevirdi. ''İyi değilim Samet. '' dedi yorgunca. Ardından ''Ne olacak böyle onu da bilmiyorum. '' dedi. Hadin'in ne dediğini anlamadı sadece çok kötü gözüktüğünü biliyordu.
"Kalk hadi " dedi Samet." Gidelim biraz kendine gel. "
****
Ağzından küçük bir inleme daha kaçtı. Ardından bir göz yaşı daha. Geriye doğru çekilen saçı ve yüzüne yediği kaçıncı olduğunu bilmediği bir tokat daha yedi. Zaman kavramanı unutmuştu. Ama geldiğinden beri bilmediği adamlar tarafından dövülüyordu ve buna rağmen bir kez bile konuşmadı. Aniden öne doğru itilince elleri ve dizlerinin üstüne düştü. Bu ona acı verirken sadece ağladı ve inledi. Binlerce kez dua etti içinden. Bebeğine bir şey olmasın diye. "Bugünlük yeter" dedi genç adam ardından çıktı odadan. Tek başına kalan Mutlu oturuşunu düzeltti. Ve dizlerinin kendine çekti. Elinin tekini karnına bir diğerini de dizinin üstüne koydu. Ardından başını dayadı. Neler oluyordu bilmiyordu. Hadin neredeydi? Kimse fark etmemişmiydi? Karnında ki elini sızlayan burnuna götürdü. Akan kanın sıcaklık hissi bedenine temas edince irkildi. Hissetmemişti kanadığını. Eğer şuan ki halini görseydi genç kadın daha kötü olacaktı. 3 gün de defalarca bu anı yaşamıştı ve yaşayacaktı da.
Kaç saatten beridir böyle oturuyordu bilmiyordu. Moraran yerleri sızlamaya başlamıştı. Katlanılmaz bir acı kendini belli ederken tepinmek istedi. Fakat ağrıyan ve ezilen bedeni buna engel oldu. Soğuk betonun üstünde ayakları ve bacakları çıplak bir şekilde oturmuştu. Üstünü değiştirmişlerdi. Kısacık bir şort ve askılı bir tişört giydirmişlerdi. Buna izin vermemişti ve bu yüzden onu bayıltıp giydirmişlerdi. Bunu da elleyerek anlamıştı.
Aradan geçen 4 saat boyunca Mutlu yorgunluktan yere uzanmış ve uyumuştu. Fazla yorgundu. Yapmadığı şeylerin bedelini ödüyordu sadece. Ve onunla beraber bebeği. Uykunun için de bedenini izleyen bir hisse kapıldı. Evet görmüyordu ama hisleri kuvvetliydi.
Göbeğinde oluşan büyük sızı ile beraber çığlık atarak uyandı. Göbeğin de ki acı bedenine yayılırken o bebeğini düşündü. Onun bu acıyı hissetmesini istemiyordu. "Hayır!" diye bağırdı. Her ne yapıyorlarsa yapmamaları için bağırıyordu.
"Ona dokunmayın"
Yaşlı adam bir hiç bir şey anlamamış şekilde Mutlu'yu izledi. Karnına bastırdığı şey ise damgaydı. Yıllar öncesinin damgası. Mutlu'nun babasının kardeşine yaptıklarını yapıyordu şimdi oda. Zaten Mutlu'nun kör olmasınıda sağlayan bu adam değil miydi? Şimdi ise Mutlu göbeğin de bir damga taşıyordu. Bundan oldukça keyif almıştı. Huzur ile baktı kadına. Ah bir bilse ilerde pişman olacağını hiç yapar mıydı bunları?
Elini karnına bastırdı. Yanık tenini bu daha çok acıtırken bağırarak ağlamaya başladı.. Eğer bebeğine bir şey olursa Mutlu bu adamları öldürdü. "Ahımı bırakma Allah'ım." dedi çaresizce. Acıyan bedenine şimdi bir de ruhu eklenmişti. Eriyordu ve gün gün eriyecekti. Her gün ölecek ve dirilecekti. Ama sonun da acıdan beden bulmuş olan ruhu yapılan bu işkenceleri misli misli ödetecekti. Sadece zamanı bekleyecekti. Kendisine değil ama bebeğine yapılanların hesabını soracaktı. Dayanacaktı. Elbet buradan kurtulurdu. İşte o zaman Mutlu'nun da devrimi başlayacaktı. Bayılmadan önce tüm gücüyle bağırdı.
"Bunu yanınıza bırakmayacağım! "
WhatsApp grubunu kurduk! Vee Hadin'de grupta! Alımlarda devam edecektir. Özelden numaralarınızı atın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kör Gelin. 1. (Zor Evlilik Serisi 2)
General FictionKelimelerin ağırlığı omuzlarına düşünce eli gevşedi bir iki adım geriledi. Acıtmıştı küçük kadın. Tam kalbinin ortasından. Önüne düştü bir iki tutam sarı saçı. O beyaz ve yakışıklı yüzü şimdi acı dolu bir ifade ile kör geline baktı. Gidecekti. En az...