Selam arkadaşlar...
Yeni bölüm geldi...
Fazla uzatmayacağım, yaptığınız yorumlar için teşekkürler, sizler sayesinde hikayelerim sıralamada güzel yerlere geliyor tekrardan sağ olun. Ve desteğinizi eksik etmeyin.
Keyifli okumalar...
Sevgi'yle kalın :)
Hani aşık olunca benliğinden çıkarsın ya kendin değilsindir artık. Tek başına olan yaşamın sadece o olur. Sen, sen değil o olursun. Onun için hazırlanır, onun için giyinir, o beğensin diye süslenirsin. Yeri gelir inandığın değerlerden onun için vaz geçersin. İnandığında, sevdiğinde tek değerin o olur. İşte bir haftadır ben böyleydim. Aşk karşılıklı yaşanınca güzelmiş, güzeldi. Daha önce iki ilişkimde de bu kadar sahiplenildiğimi hissetmemiştim. Ama anlıyorum sorun onlar değil benmişim. İlişkilerimde 'ne yapıyorsun, evden çıkınca haber' ver diye attıkları mesajların hiç birine dönmezdim. Üstüne üstlük böyle çocukça kıskançlıklar yapıp ilişkimizi yıpratmayalım diye çemkirirdim. Ama şimdi Mert'in her teneffüs arayıp ne yaptığımı sorması, Kemal dışında çok kişiyle muhatap olmamamı hatta sonuncu sınıf erkek öğrencilerine karşı fazlada anlayışlı davranmamamı söylemesi hoşuma gidiyordu. Hani nerede kalmıştı benim savunduğum değerlerim. Ve nerede kalmıştı o okula ucu ucuna yetişmemi sağlayan uyanma saatlerim.
Sınav haftası yaklaştığından ve soru hazırlamam gerektiğinden Mert'le geçen hafta Pazar gününe kadar hiç dışarıya çıkamamıştık. O da her gün biraz olsun yüzümü görmek istediğinden beni okul çıkışları alıp eve bırakıyordu ve bu ondan alışkanlık haline gelmişti. Çünkü Pazar günü Misket'e gidip koca gecemi orada onunla ve ah tabi ki Nilgün'le geçirmeme rağmen dün okul çıkışına yine gelmişti. Bu nedenle artık sabahları normal uyanma saatimden neredeyse bir saat daha önce kalkmaya başlamış, kıyafet seçip makyaj ve saçlarımı özenle yapıp okula öyle gitmeye başlamıştım. Yani anlayacağınız hayatım M.Ö. VE M.S. yani Mert'ten önce ve Mert'ten sonra diye iki ayrılmıştı. Hayır, bazen içimden yahu bu adam seni geçen yıl pembe ayıcıklı pijamalarınla bile görmüş hatta öpmüş adam ne bu özen diye bağırmak geçse de yapamıyordum.
Ve işte yine bugün öyle bir sabaha uyanmıştım. Akşamdan hazırlayıp dolabımın üzerine astığım siyah kışlık pantolon ve kazak kombinime baktığımda bunları hangi kafayla seçtiğimi düşünüyordum. Saatimi kontrol edip hızlıca dolabımı geri açtım ve içerisinden geçen yıl sezon indiriminden aldığım boğazlı yaka, diz üstü, gri elbisemi alıp üzerime geçirdim. Altına siyah opak çoraplarımı giydikten sonra, uyurken elektriklenip karışmış saçlarımı düzleştirmeye başladım. Ne olurdu benden bir tane daha olsaydı da oda makyajımı falan yapsaydı.
"Şu içimde konuşan sesler neredesiniz ha, çıkıp biriniz de makyajını biz yapalım Aylin demezsiniz! Bundan sonra hiç birinizin sesini duymayacağım, özellikle Mert'in yanında!" Kendi kendime yaptığım günlük kavgamı ve son olarak makyajımı da bitirip montumu alarak evden çıktım.
Aralık ayının soğuğu, dışarı çıkar çıkmaz içime işlemişti. Üstüne üstlük bir de hafif hafif çiseleyen yağmur yakın bir süre sonra buraları sele döndüreceğinin sinyalini vermeye başlamıştı. İçimden lütfen ben dışarıdayken yağmasın Allah'ım diye dua ederken, durağın kenarında olan su birikintisini dikkatsiz şoförler üzerime sıçratmasın diye geride duruyordum. Ayağımı yerden kesecek bir araba almam şarttı benim.
Okulun içerisine girer girmez yüzüme vuran sıcaklık, önümde yatak olsa kıvrılıp uyumamı sağlayacak duygular uyandırıyordu içimde. Ta ki yine benle uğraşmak için kahvesini almış öğretmenler kapısının önünde dikilerek, yüzüme bakıp sırıtan Kemal'i görene kadar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sana Güvenmiyorum
Romance"Aşk..." diyerek onu ardında bırakıp giden kadının, içinde açtığı yarayı kapatamamış. Bu yüzden kadınlara tüm güvenini yitirmiş Mert Karaaslan... Namı diyar Merdo... Yaşadığı iki ilişkisinde de aldatılmış, son olarak düğününe bir hafta kala, yatağın...