Bölüm 30: Yüzleşme...

14.4K 989 84
                                    

Haklısınız Haklısınız Haklısınız! Çok geç kaldım :(

Ama valla yılda toplasanız üç kez gittiğim ailemin yanında bilgisayarımı çıkarıp bölüm yazsaydım annemden yıllar sonra popoma terliği yerdim :D

Her neyse arkadaşlar, geç olsun güç olmasın değil mi?

Bu arada finale son iki bölüm duyurulur :( :(

Benden bu kadar çok tutmayayım sizi, keyifli okumalar...

Sevgi'yle kalmaya devam edin ( Bu hikayemiz bitse bile yenileri gelecek unutmayın )

Seviliyorsunuz... :*


Aylin'den...

Her gün daha da zorlaşıyor bu adamın koynundan çıkmak ya! Duyduğunuz ses iç sesimin isyanı. Birlikte yaşamaya başlayalı neredeyse iki ay olmuştu. Bu iki ayda bir sürü şey atlatmıştık ama sanırım hiç biri sabahın altısında Mert'in sıcacık kollarından çıkıp okula gitmek kadar zor gelmemişti bana, tabi buna birde geceleri yaşadığımız uzun dakikaların verdiği bacak aramda ki ağrı eklenince tam oluyordu...

Belime sarılı kaslı kolu istemeye istemeye yavaşça çözdükten sonra kalkmak üzereydim ki; çıplak tenime değen sıcak elle çığlık attım. Arkamı döndüğümde tek gözünü açmış, yüzünün yarısı hala yastıkta gömülü, çarpık gülümsemesiyle bana bakan adamı görünce iç geçirmeden edemedim.

"Mert?"

"Güzelim gidiyor musun?"

"Sence?"

"Gitmesen, gelsen yanıma da sana sarılıp uyumaya devam etsem." Allah'ım acaba bu sabah beni mi sınıyorsun? Yok yani öyleyse valla sabrımın son zerresindeyim bilmiş ol.

"Güzel teklif..." demekle yetindim iç çekerek.

"Yanıma gelirsen daha güzelini sunabilirim." Ah kahretsin deli gibi yanına gitmek istiyorum işte...

"Üzgünüm hayatım ama benden bir şeyler öğrenmeyi bekleyen yeni nesli yarı yolda bırakamam."

"Beni yarı yolda bırakmaya razısın yani." Ne ne ne! O... o alt dudağını mı sarkıtmıştı öyle. Yerim ama ben o dudakları ya!

İçimde ki şeytana uyup yanına gitmeme saniyeler kala çalmaya başlayan ertelediğim alarmıma; bir yanım teşekkür ederken, diğer yanım küfür ediyordu.

Ahtapot kollu sevgilimin elini avuçladığı kalçamdan kurtardıktan sonra yatağa eğilip dudağına hızlıca bir öpücük bırakıp arkamı döndüğüm de akşam için vaatler veriyordum ona...

Oflaya puflaya asık suratla çıktığım evimden, okulda yüzüme bakıp gülümseyerek 'günaydın hocam' diyen öğrencilerimi gördükten sonra keyfim yerine geliyordu. Öğretmenler odasına girdiğimde taze baba adayı arkadaşımı köşesinde, elinde tuttuğu 'gebelikte yapılması gerekenler' kitabıyla bulunca kahkahama mani olamadım.

"Neşeniz bol olsun Aylin hocam..." Kemal ne zaman bana kızsa ismimin sonuna hocam kelimesini getirip araya mesafe koyduğunu sanırdı ama buna benim ne kadar güldüğümü bilse sanırım bir daha söylemezdi.

"Sağ ol Kemalciğim"

"Bak hala gülüyor ya!"

"Ama ne yapabilirim çok sevimli görünüyorsun, elinde ki pembe dergiyle."

"Gül sen gül, Mert'in bu hallerini gördüğüm zamanda ben size güleceğim."

Kemal'in söylediği cümlenin içimde oluşturduğu ağırlığın, üzüntünün nedeni; bundan neredeyse bir ay önce birlikte olacağımız sırada Mert'in ilkinde korunmadığının aklına gelmesi ve devamında söyledikleriydi. Eğer Defne gelmeseydi benim için ertesi gün hapı almayı unutmayacağını kendine tekrar edip, nasıl böyle bir aptallık yaptığını sorgulayıp durmuştu koca gece. Verdiği tepkiler yüzünden kendimi suçlu gibi hissetmiş, böyle bir şeyin olma olasılığını bile düşünememiştim. Neyse ki yaşadığım gecenin üzüntüsü ve sanırım geçirdiğim günlerin gerginliği yüzünden normalde zamanı hiç belli olmayan adetim, o gecenin sabahına ilk defa ağrısız sızısız kendini göstermiş, Mert'e derin bir nefes aldırmıştı. Tabi ben bunu onun yanına bırakmayıp üç gün boyunca içimdeki cadının gün yüzüne çıkmasına izin verip burnundan fitil fitil getirmiştim orası ayrı ...

Sana GüvenmiyorumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin