Ne kadar çalışkan bir yazarınız var görüyorsunuz değil mi? :D
Öncelikle arkadaşlar, yeni yıl tatiline giriyorum ve memleketime ailemin yanına gideceğim,
Bu yüzden kısa sürede bölüm yazıp yükleyemeyebilirim :( Yani sizden birazcık sabır istiyorum :( :) Kırmazsınız umarım beni :( :)
Şimdiden sizlere, sağlıklı, huzur dolu, mutlu ve tabi ki Sevgi'li bir yıl diliyorum. Umarım yeni yıl istediğiniz tüm güzellikleri getirir sizlere...
Sevgi'yle kalın...
Keyifli okumalar... :)
Pijamalarımla; elimde kocaman bir kâse dolusu patlamış mısır, önümde duran sehpada yenmek için sırada bekleyen bir kavanoz beyaz çikolata, ayaklarımı uzatmış karşımda ki televizyonda izlediğim eski bir yeşil çam filmi olmasını çok isterdim bu yaşadıklarımın.
Ama kumanda da pause düğmesine basılmış gibi donduğumuz yerde, karşımda; Defne'nin kalbi kırılmasın diye kusana kadar lunaparkta kızının istediği oyuncağa binen, onun 'yeter artık baba' dediği yaşa kadar başucunda saçlarını okşayarak masal okuyan, hastalandığında kucağına alıp hastaneye taşıyan, iyileşene kadar annesiyle başından biran olsun ayrılmayan, babam dediği adamla. Annemi kaybettiğim, ona en çok ihtiyacım olduğu gün, beni sırf anneme benzediğim için, geceleri soğuk karanlık odalarda korkarak uyumama neden olan yurdun kapısına terk etmiş adam aynı kişiydi...
"Baba ne susuyorsun, açıkla bana. Aylin abla sana neden öyle dedi?"
Defne'nin sesiyle düşündüğüm hayatımdan sıyrılırken. Onun sorusuyla bu adamın bana yaşattıklarını düşündüğüm de ortaya çıkan duygularım silinmiş. Mantığım devreye girip, yanımda çatık kaşlarıyla elini beline koymuş babasına bakan Defne'nin benim de kardeşim olduğunu bağırıyordu...
"Susmayı kesin artık! Neler oluyor dedim size!"
"Defne kızım?"
"Dokunma bana! Aylin ablanın dediğini açıklayana kadar değil, siz bana onun ne demek istediğini söyleyene kadar değil!" O ağlamaya başladığında elimi sıkı sıkı tutan Mert, başını çevirip gözlerimin içine baktı. Neyse ki gözümden akan yaşlar yüzünden buğulu gördüğüm koyu gözlerinden, ne yapmak istediğini yine de anlayabilmiştim. Aşağı yukarı salladığım başımla ona onay verdiğimde, acıyla yukarı doğru kıvrılan dudağıyla elimi bırakıp Defneyi kolunun altına almıştı bile.
"Abi?"
"Defne bırakalım onlar konuşsun, sonra uygun bir dille ikisi de sana anlatacaklardır."
"Ama... ben..."
"Hadi ama benimle biraz daha vakit geçireceğine üzülüyor musun yoksa?"
"Hayır, tabi ki de ama..."
"Tamam, o zaman şu bana yük olmaya başlayan sırt çantanı al ve içeriye Ali abinin yanına geç ben geliyorum hemen."
"Off tamam!" Dedikten sonra Mert'in elinde ki çantayı alıp arkasını dönmeden önce babasına ölümcül bakışlar atmayı ihmal etmeyen kızın bana bakışları boştu ve bu içimi acıtmıştı.
Mert, Defne içeri girdikten sonra yumruklarını sıkıp, beni arkasına alarak adamın tam karşısına dikilmişti. Önümde duran kaslı gövdesi güvende hissetmemi sağlarken, ağzından dökülen kelimeler bana cesaret veriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sana Güvenmiyorum
Roman d'amour"Aşk..." diyerek onu ardında bırakıp giden kadının, içinde açtığı yarayı kapatamamış. Bu yüzden kadınlara tüm güvenini yitirmiş Mert Karaaslan... Namı diyar Merdo... Yaşadığı iki ilişkisinde de aldatılmış, son olarak düğününe bir hafta kala, yatağın...