Bölüm 11: Bu ben miyim?

14.4K 961 30
                                    

Selam millet...

Sonunda bölümü tamamlayabildim.

Güncel haberleri takip edip, şehit haberlerini okudukça eğlenceli bir şeyler yazmakta zorlandım. Hikayem Romantik komedi tadında olduğu için ruh halimin buraya yansımasını istemedim. BU yüzden moralimin yüksek olduğu zamanlarda yazmayı tercih ettiğimden bu kadar gecikti ama sonunda bitirebildim.

Umarım beğenirsiniz. 

Bu arada bol bol yorum ve vote lütfen...

Keyifli okumalar,

Sevgi'yle kalın =)


"Abi bu çiçek çikolata sence de fazla değil mi?"

"Ev ziyaretine gidiyoruz Aslan boş elle mi gidelim?"

"Tamam abi de bu daha çok kız istemeye gider gibi oldu ikisinden birini almasa mıydık?"

Arabanın arkasında duran çiçek arajmanına ve pastanedeki adamın abartılı bir şekilde süslediği çikolata kutusuna baktığımda Aslana hak verdim.

"Haklısın çikolata kalsın çiçeği alalım."

"Abi ben hiç yukarı gelmesem bir durum olursa sen beni arasan olmaz mı?"

"Saçmalama Aslan! İn şu arabadan."

"Abi bak valla şimdi o bacaksız evdeki lavuğun yanında bana abuk subuk konuşur, sonra ben önce lavuğa dalar sonrada Nilgün'ü camdan aşağı sallandırırım ondan sonra sen bana bırak desende bırakamam en iyisi..."

"ASLAN! Anca beraber kanca beraber yürü dedim sana."

Aslan gözlerini devirip arabadan inmeye yeltendiği sırada;

"Aslan çiçek"

"Ne çiçek?"

"Olum çiçeği alsana." Dediğimde arkada duran çiçeğe baktıktan sonra rengi beyaza dönüp, telaşlı gözlerini gözlerime dikti.

"Yapma abi! Bana, beni yukarı taşı de taşıyım hatta şu arabayı sırtlan de onu da yapayım ama bana o çiçeği taşıtma. Ben hayatımda çelenk harici çiçek taşımadım hele bir kadına verilecek çiçeği..."

Aslında çiçeği amacımızın ev ziyareti olduğunu ispat etmek için almış olsak da bende taşıyamazdım. Çiçeği alırken bile yol kenarında ki satıcıdan arabadan inmeden almıştık. Çünkü, yolda elinde çiçekle bir adam gördüğümde en çok dalga geçen ben olurdum şimdi dalga geçtiğim duruma düşemezdim. Bu yüzden arkada duran çikolata kutusunun üzerindeki gösterişli fiyonkları sökmeye başladım. Ambalajını da yırttıktan sonra sadece kutusu kalmıştı.

"Tamam çiçeği unutalım bu daha iyi hadi gidiyoruz."

Arabadan inip Aslan'ın yönlendirmesi ile apartmana girebilmiştik. İçimde ki nedensiz öfke yeniden yükselmeye başladığında asansör altıncı kata gelmişti. Sağımda ve solumda iki daire vardı. Aslan'a hangisi olduğunu sormama gerek kalmadan kapısının önünde hayvan gibi parlayan benimde tasarımlarını giydiğim bir ayakkabıcının koleksiyonundan olan ayakkabıları gördüğümde kan beynime sıçramıştı. Acaba o Bora denen şerefsizle barışmış mıydı? Ne yapmıştı da barışmışlardı peki? O zaman haftalar kalan düğünü iptal etmemişler miydi? Yani evlenecek miydi? Ah kahretsin! Derin bir nefes alıp kendime geldim. Aslan'a döndüğümde oda az önce benim yaptığım gibi gözlerini ayakkabılara dikmişti. Sanki ayakkabılar hareket etse belinde ki silahını çıkarıp onları vuracakmış gibi bakıyordu.

Sana GüvenmiyorumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin