Bölüm 13: Onu Kazanacağım...

17K 1K 30
                                    

Selam Millet...

Bomba gibi bir bölümle sizinleyim....

Bu upuzun bölüm benden size bayram hediyesi...

Lütfen sizde bol bıol yorum ve vote yaparak bana hediyelerinizi verin =) ( yüzsüzce mi oldu ne? Ama o mini mini yıldız siizn için koyuldu oraya bir tıkla bana ulaştırın lütfen)

keyifli okumalar, iyi bayramlar

sevgi'yle kalın... =)


Bana demişti değil mi o lafı o? İyi de ben ne çalmıştım ki? İlk öpücüğünü mü? Bu imkânsız. Kapa çeneni o kadarını tahmin edebiliyoruz. Kalbini olabilir mi? ah hadi ama her öptüğümde ağlayan ve beni imkânı olsa öldürmek isteyen kız mı? Hiç sanmıyorum. Ama ne demişti? "Sana sormadan, her istediğini alabileceğini düşünen kişi?" Tamam, ondan izin almadan onu öpmüş olabilirim. İki kere. Tamam, iki kere öpmüş olabilirim ama bu hırsız olduğum anlamına gelmez. Evet, sapık diyebilirdi. Ya da tacizci... Yok artık insanın kendi iç sesi bile bunları diyorsa Sarışının bana hırsız demesine şükretmeliydim sanırım.

Ben düşüncelerimle boğuşup, söylediği şeyden sonra bir daha bana bakmayan sarışını dikizlerken oyunu bizim kazandığımızı Aslan'ın ve Kemalin ellerine omuzlarıma koyup 'işte bu kadar' demeleriyle anlamış oldum. Kemal ne kadar laf çarpıtıp oyunun son on beş dakikasından sonra ruhumun aralarından ayrıldığını söylese de, Damla'nın asık suratını gördükten sonra benle uğraşmayı bırakıp karısının yanında aldı soluğu. Nilgün'se Aslan'a karşı kaybettiği oyun yüzünden ağzını açıp tek kelime laf söyleyemiyordu. Çünkü sadece bakışlarıyla bile Aslan'ı öldürmek istediğini anlatabiliyordu. Sarışın mı? Bana hala daha bakmaması dışında, Kemal'in Damla'nın gönlünü alma girişimlerini yüzündeki o muhteşem gülümseme ile izliyordu ve ben bu görüntünün kalbimde oluşturduğu şeye daha fazla dayanamayacaktım. Neredeyse yirmi dakikadır kaybolan sesimi bulmak için boğazı mı temizlediğimde tüm gözler bana dönmüştü.

"Geç oldu biz Aslan'la kalksak iyi olacak."

"Ama önce kızların bizi nereye götüreceğine karar verelim Merdom."

Kemal'in söylediğinde sonra üçümüzde hem fikir olarak perşembe akşamı Salih abinin balıkçısına gitmeye karar verdik.

Evden çıkarken hala yüzüme bakmayan Sarışın; Kemal ve Damla'ya sarıldıktan sonra Aslan ile tokalaşıp Nilgün'ün arkasına geçmişti. Tabi anasını satayım biz insan değiliz ya. Bu hareketi ne kadar sinirlerimi zıplatsa da bende onu görmezlikten gelip Nilgün'e sarıldıktan sonra iyi akşamlar diledim. Nilgün'ünde Sarışının bana yaptığının benzerini Aslan'a yapması bu yolda yalnız olmadığımı hissettirdi. Sanırım bu iki kızın düşündüğümden de çok ortak noktası vardı. Kemal ve Damla arabalarına binip uzaklaştıklarında, biz de hareket ettik.

Geçen on dakika boyunca ne Aslan konuşmuştu nede ben. Üstelik arabada çığ gibi büyüyen sessizlik yüzünden aklıma sürekli öptüğüm dudaklar ve sonrasında o dudakların arasından çıkan tek kelime geliyordu. Hırsız. Düşüncelerimden dünyaya arkamdan gelen keskin korna sesi sayesinde hızlı bir düşüş yaptığımda Aslan camı açmaya çalışıyordu.

"Senin o kornanı alıp gö..."

"Oha oha Aslan!"

"Gözüne abi gözüne..." Aslan açıklamasını yaparken arkadaki adam bir korna daha çalıp el kol işareti yaptığında;

"Tamam Aslanım neresine istersen sok." diyerek kırmızıdan yeşile dönmüş trafik ışığında geçip arabayı sağa yanaştırdım. Arkadaki lavukta hemen arkamıza park etmiş arabadan inmeye hazırlanıyordu ki biz ondan önce davranıp arabadan indiğimizde arabanın açık olan kapısını geri kapattı.

Sana GüvenmiyorumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin