"Neden beni izliyordun?" diye sakin bir sesle sordu. Yutkunarak olduğum köşeye daha da sindim. Onu izlemiyordum ki, neden bahsediyordu? bakışlarımı yüzünden çekerek yerdeki döşemelere götürdüm. Yerdeki kan damlaları bulunduğumuz yerde son buluyordu. Kolunda ki yara kanarken o hiçbir şey olmamış gibi burada benimle sakince konuşabiliyordu.
"Ya sen kimsin ki ben seni izleyeceğim?" Ne tepki vereceğini görmek için bakışlarımı yüzünde gezdirdim. Boyun damarları belirginleşmişti. Yumruk yaptığı elini tam yanımdaki duvara vurduğunda korkuyla yana kaydım. Diğer elini duvarın yan tarafına koyarak kaçmamı engelledi.
"Bana yalan söyleme! Seni gördüm..." Eliyle odamdaki pencereyi gösterdi.
"Oradaydın! Bizi izlediğini gördüm!" bağırışları kulaklarıma dolduğunda gözlerimin dolduğunu hissettim. Başımı öne eğerek görmesini engellemeye çalıştım fakat eli ile çenemden tutup ona bakmamı sağladı. Elini iterek kaşlarımı çattım.
"Sen kimsin? Gerçekten merak ediyorum? Hep böyle mi yaparsın? Birinin evine girip yok ölüm vakti, yok şu vakti diye tehdit mi edersin yoksa bana özgü bir şey mi? Haneye tecavüzden yatacağını bilsem altı boş sözlerine inanmam da bir de seninle hiç uğraşmak istemiyorum. Belli ki beni tanıyorsun. Beni nereden vuracağını da bildiğine göre çok iyi tanıyorsun ama bunun benim için bir önemi yok. Eve nasıl girdin?"
"Anahtarla. Babaannem bile saksıya anahtar koymuyor artık. Haberin olsun yani. Bu arada sandığından daha fazlasıyım. Bunu unutma karşına almak istediğin son insan olabilirim."
"Niye?"
"Tecrübe etme bence."
"Git hadi ne yapıyorsan da yap. Korkacağımı mı düşünüyorsun? Bana zarar veremezsin."
"O yüzden mi dolabın arkasına saklandın?"
"Hayır."
Derin bir nefes alıp yüzüme baktı. Yanından geçip odadan çıktım ve merdivenleri hızlıca inip dış kapının önündeki komodine yaslandım.
"Neden buraya geldin?" Kapıyı açmak için harekete geçtiğimde bana engel oldu.
"Neden buraya geldin?" Kelimeler ağzından çıkarken sanki dans ediyordu. Öyle sakin ve yavaş söylemişti ki...
"Çünkü evimden gidiyorsun. Hemen!" Meydan okuyarak gözlerine baktım.
"Bunu sen mi yapacaksın? Bacak kadar boyunla hem de. Güldürme beni." Tek kaşımı kaldırarak onu inceledim.
"Ne alaka ya? Çocuk musun?" Ne kadarda ukala bir insandı bu. Ne bekliyordu ki? Sen salona geç ben kahve yapıp geliyorum dememi mi? Söylediğimi görmezden gelerek, "Bana pansuman yapmadan gitmem."dediğinde tüm kan beynime sıçradı.
"Bütün tantana bunun için miydi ya! Adam gibi gel kapıyı çal. De ki yaram var, sabıkalıyım da hataneye gidemedim çünkü bunun başka bir açıklaması yok. Neyse ben de sana elimden geldiğince yardım edeyim ama yok illa bir aksiyon... Ya valla çık git hadi ya. Doktora falan mı benziyorum oradan bakınca?" Birden gülmeye başladı.
"Bunu yapmak isteyen kaç kız var biliyor musun ufaklık?" omuzlarımı indirip kaldırdım.
"Ben onlardan birine benziyor muyum?. " Gülümseyerek başını sağa sola salladı.
"Umurumda mı sence?" değildi. Umurunda değildi bunu açıkça belli ediyordu zaten, ama yaptığı şeyin mantıklı bir açıklaması yoktu.
"Pansuman yapacağım ve sende gideceksin." Yüzündeki ifadeden belli ediyordu eğer kabul etmezsem gitmeyeceğini.
"Gideceğim..." Nefesimi sesli bir şekilde dışarı vererek banyoya doğru ilerledim. İlk yardım dolabından sargı bezi, oksijenli su ve pamuk alarak banyodan çıktım. Bıraktığım yerde durduğunu görünce aldırmadan salona girdim. Elimdeki malzemeleri masanın üstüne bırakarak salondan çıkmak için geri döndüm. Tam arkamda olduğunu fark ettiğimde oturması içim koltuğu gösterdim. Dediğimi yaptığında salondan tekrar çıkıp makası almak için odama gittim. Seri bir şekilde makası alarak tekrar aşağı indiğimde vakit kaybetmeden yanına gittim.
Deri ceketini işaret ederek çıkarmasını söyledim.
"Bana emir vermeyi kes ufaklık." Başımı olumlu anlamda sallayıp ceketi çıkarmasını bekledim. Ceketi çıkarıp yan tarafa fırlattı. Kolundaki yara ortaya çıktığında gözlerimi yumdum. Kandan nefret ediyordum.
Masanın üzerindeki pamuğa biraz oksijenli su dökerek yanına oturdum. Kısa kollu giydiği için bana kolaylık sağlamıştı. Pamukla kolundaki kanı temizledikten sonra sargı bezi ile sıkı bir şekilde sardım. Bilerek canını yakıyordum ama bir saniye olsun yüzünü buruşturmamıştı bile. İşim bittiğinde duvara vurduğu elini bana doğru uzattı.
"Burayı da temizle." Gözlerinin içine baktığımda oda bana bakıyordu. Pamuğu yana koyup büyük bir parça daha kopardım. Eline bastırdığımda dişlerini birbirine bastırdı.
"Ne yapıyorsun? Canımı sıkarsan, canını yakarım. Düzgün yap şunu." Dilimi dudaklarımın üzerinde gezdirdim. Cevap vermeyi reddederek pamuğa biraz oksijenli su döktüm. Az önce sırf pamuk bastırdığım için yaranın üzerinde pamuk parçaları kalmıştı. Elimle onları alarak daha yavaş bir şekilde pansuman yaptım. Temizleme işim bittiğinde ayağa kalkıp masanın üzerindeki sargıyı aldım. Kucağına atarak kanlı pamukları elime aldım. Yanından geçmek için harekete geçtiğimde kolumdan tuttu.
"Bunu tek başıma yapamam. Yardım et" omuzlarımı kaldırıp indirdim.
"Sana yeterince yardım ettim. Artık kendin hallet." Diyerek kolumu çekmeye çalıştım. Biraz daha sıkarak ayağa kalktı.
"Bana ne kadar yardım ettin diye sormadım. Gitmememi istemiyorsan söylemen yeterli." Kolumu çekerek yüzümü ekşittim. Yere düşen sargı bezini alarak doğruldum. Elimdeki pamuk yumağını yana koyarak elini sardım. Sargıyla işim bittiğinde pamuk parçalarını da alarak. Banyoya gittim. Çöp kutusuna pamukları atarak makası dolaba koydum. Diğer malzemeleri de yerleştirdikten sonra ellerimi yıkadım. Viladayı alarak dışarı çıktım. Yerdeki kan lekelerini temizlemeye başladım.
"Deniz?" cevap vermeyerek işimi yapmaya devam ettim. Aramızda sessizlik bir müddet devam etti.
"Sen böyle istiyorsan böyle olsun, şu ana kadar sana iyi davrandığım için dua etmelisin. Beni izlediğini gördüm, ne yaptığımızı gördüğünü de biliyorum. Bu sana iyi sonuçlarla geri gelmeyecek! Meraklı olmak her zaman iyi değildir. Bu kez olduğu gibi, Yanlış zamanda yanlış şeyler gördün." Sözü bittiğinde kendimi savunmak için atağa geçtim fakat birkaç saniye nefes alarak devam etti.
"Gitmemi istiyordun değil mi? Gidiyorum. Ama her gidişin bir dönüşü vardır... Bekle, dönüşümü bekle." arkasını dönerek dış kapıya doğru yürüdü. Kulpu aşağı doğru çekerek kapıyı açtı.
"Ha! Bu arada, bir daha ki sefere anahtarı daha güvenli bir yere koymalısın." Diyerek dışarı çıktı. Kapı arkasından yavaş yavaş kapanırken olduğum yerde kalakalmıştım...
Şeyma Daldallı
keyifli okumalar ^-^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Tutsağı
ChickLit(Düzenlenen kısımları mevcuttur.) GÖRÜLMEMESİ GEREKEN ŞEYLER... "Neden beni izliyordun?" "Seni izlemiyordum. Neden bahsettiğini bilmiyorum." TEHLİKELİ OYUNLAR... "Ha! Bu arada, bir daha ki sefere anahtarı daha güvenli bir yere koymalısın." KORKU DOL...