Pamuktan sırlar

2.3K 135 2
                                    

"Hediyemi beğendin mi?" Tanımadığım ses karşısında gözlerim odanın içinde dolandı. "Pardon?" Karşı taraftan gelen alayla karışık gülme sesiyle birlikte bir noktaya baktım. "Beni tanımadın galiba?" Aniden kafamın içinde yaşadığın kaosla beraber mazinin kucağında geçmişe sürüklendim. Bu o gün ki adamdı, Çağan'dan mal istemek için beni kullanan. "Sen osun." Kapı açıldığında arkamı döndüm. Açelya bana bakıyordu. Kafasını ne oldu gibisinden salladı. Parmağımın birini kaldırıp beklemesini işaret ettim. "Evet, sonunda tanıdın demek. Hâlâ yardım etmemekte ısrarcı mısın?" Gözlerimi devirip odanın içine doğru ufak adımlar attım. "Senin anlamak istemediğin şey şu ki, gerçekten beni dinlemeyecek, ki zaten dinleyecek olsaydı bile bu saatten sonra değil." Açelya'yla bakışlarımız buluştu. "Ha evet, biliyorum kavga etmişsiniz. Yine de barışma ihtimaliniz var ve seninde bana yardım etmen gerekiyor." Sinirle dişlerimi birbirine bastırdım. "Seni ihbar ettiğim zaman asıl yardımı etmiş olacağım." Yutkunduğumda Açelya dudaklarını kımıldatıp 'Çağan mı?' Diye sordu. Başımı olumsuz anlamda salladım. "Seni öldürürüm." Diye tısladığında adımlarım aynı anda noktalandı. "Minnet duyarım. Ve umurumda değil. Beni rahat bırak bir daha rahatsız edersen yemin ederim polise giderim." Cevap vermesini beklemeden telefonu kapadım. "Ne oldu?" Açelya'ya bakıp derin bir nefes aldım. "Bir adam var Çağan'dan mal istiyormuş. Bir kaç gün önce beni kullanarak almaya çalıştı fakat Çağan vermediğinden dolayı o gün başarısız oldu. Şimdi de basit numaralarla beni ikna etmeye çalışıyor. Cam kırığı işi de ona ait Çağan'ın bir suçu yok." Açelya öylece yüzüme bakıyordu. "Neden böyle oluyor? Sürekli birileriyle uğraşıyorsun, bende sana yardım edemiyorum. Sadece uzaktan gözlerimi dikip izliyorum." Elimi kaldırıp omzuna koydum. Yavaşça sıktığımda gözlerimiz buluştu. Sıcak bir gülümsemeyi ağırladı dudaklarım. "Sen bana en büyük yardımı yapıyorsun. Yanımda olarak. Hadi bakalım geç kalmayalım." Aşağı indimizde ayakkabıları giyip askıdan bir çanta aldım. İçine anahtarı ve telefonu koyduktan sonra evden çıktık. Yolda ilerlerken işyerlerinden evine dönen insanların kalabalığıyla kafa kafaya geldik. Biraz sonra, sokaklar sakinleyip yerini sükuta bırakacaktı. "Elin acıyor mu?" Soru üzerine elimi havaya kaldırıp bir kaç saniye inceledim. Başımı olumsuz anlamda sallayıp yüzümlede acımadığını belirten mimikler yaptım. "Hayır, unutmuşum bile. Söylemesen aklıma gelmeyecek." Açelya gülümseyip yandaki dükkanların camlarına baktı. "Senin için endişeleniyorum. Yalnız kalmanı istemiyorum bu yüzden." Gözlerim ayak uçlarıma indi. "Merak etmene gerek yok bana bir şey olmayacak." Açelyanın bana baktığını göz ucuyla görüyordum. "Buna nasıl emin olabiliyorsun?" Omuz silkip gökyüzüne baktım. "Oluyorum işte." O bir binanın önünde durduğunda bende durup etrafıma baktım. "Ne yapıyoruz şimdi?" Açelya eliyle üst katı işaret etti. "Bir zarf vereceğim sonra biraz ileride bir yerede ufak bir şey bırakacağım ve işimiz bitiyor. Saate yaklaştı zaten direk mekana geçeriz." Başımı olumlu anlamda sallayıp kenara geçtim. "Bekleyeceğim." Açelya binaya girdiğinde tekrar etrafıma baktım. Karşımdaki ufak bir kız çocuğu bana bakarken gözlerimi kaçırmadan bende ona baktım. Gülümsediğinde otomatikmen benimde dudaklarım kıvrılmıştı. Kıza yan taraftan biri seslendiğinde oraya baktı. Hemen sonra bana döndü, el sallayıp çağırdıkları yere doğru koşarak gitti. Arkasından kısa bir zaman baktım ardından başımı havaya kaldırıp gözlerimi kapadım. "Deniz geldim gidebiliriz." Eski halime geri gelip yürümeye başladım. Açelya'da yanımdan yürüyordu. "Dorukla konuştunuz mu hiç?" Biraz afalladığımdan bakışlarım donuklaşıp adımlarım yavaşlamıştı. Kendime geldiğimde normal hızla yürümeye devam ettim. "Hayır, bir vakit oldu ki konuşmuyoruz... Ama seni sevdiğinden emin olabilirsin." Açelya birden gülmeye başladığında bunu beklemediği açıkça belliydi. "Ne? Şaka yapmanın sırası değil." Baktığımda hâlâ güldüğünü ama aynı zamanda gözlerinin buğlandığını gördüm. "Şaka yapmıyorum. Belki bir gün seninle de paylaşır bunu." Sakin bir şekilde güneşin batışına doğru ilerleyen ve aynı zamanda ritimle zamine dökülen adımların sesini dinliyordum. "Seninle paylaştı mı yani?" Gülümsediğimde koluna kolumla vurdum. "Tıpkı şeye benziyorsun." Kafasını çevirip bana sorar gibi baktı. "Neye benziyorum?" Güldüğümü göstemekten çekinir gibi dudaklarımı birbirine bastırdım. "Aşık insanlara." Daha çok gülerek bana baktı. "Peki bunda güleceğin ne var bu kadar?" Göz ucuyla bakıp göz devirdim. "Aptal bi aşığa ama." Açelya yerinde durunca ben aldırmadan yürümeye devam ettim.  Sızlanarak bana yetişmeye çalışırken hâlâ güldüğünü anlayabiliyordum. "Deniz!"

Karanlığın TutsağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin