Derin bir nefes alarak gözlerimi kapattım. Neler dönüyordu burada? Melih ne demek istemişti? Ya da ağabeyim 'Yıllar önce söylenmiş bir yalanı düzeltemem.' Demişti. Kime karşı bir yalan söylenmişti ki? Nefesimi dışarı vererek yutkundum. Kollarımı dizlerimin üzerine koyup başımı ellerimin arasına aldım. Ağlamıştı... İlk defa ağlamasını görmeme izin vermişti. Yıllar sonra, acaba çocukken de gizler miydi gözyaşlarını? Yoksa umursamaz mıydı? Ayağa kalkıp odanın içinde gözlerimi gezdirdim. Bir türlü uyuyamıyordum. Düşünceler ortadan kayboluyor tam derin bir nefes aldığım sırada hemen ardından daha büyük bir birlikle üstüme geliyordu. Sadece 2 saat dinlenen bedenim güçlükle ayakta duruyordu. Daha fazla dayanamayarak yataktan kalkıp üzerime bir kaç parça kıyafet geçirdim. Saate baktığımda 07.07 olduğunu gördüm, saçlarımı üsten toplayıp telefonunu, anahtarlarımı ve bir miktar parayı cebime koyup yavaşça odanın kapısını araladım. Sessizce çıktım. Aynı şekilde kapıyı kapatıp arkamı döndüm. Parmak uçlarımda sakin ve yavaş adımlarla ilerledim. Merdivenleri inip mutfağa girdim. Bir kalem alarak yapışkan notlara ağabeyimin telaşlanmaması için bir şeyler yazmaya başladım.
'Beni merak etme ağabey bir kaç işim var. Onları halledip geri geleceğim. Dolapta hazır bir şeyler var isterseniz onlardan yiyebilirsiniz.'
Kalemin kapağını kapatıp kenara koydum. Notu da masanın üzerinde bırakıp mutfaktan çıktım. Spor ayakkabılarımı giyip üst kata baktım, önüme dönerek bir nefes aldım. Ardından dış kapıyı aralayıp arasından sessizce süzüldüm. Kapıyı arkamdan kapatıp bir basamak indim. Temkinli adımlarla ilerlerken birden kafama dank eden düşünceyle geri döndüm. Kapı üzerinde karşılaştığım kâğıt düşüncelerimi haklı çıkardı.
'Saat 10.00 da yıldız korusuna gel' Gözlerimi kısıp notu tekrar tekrar okudum. Sonunda kâğıdı avucumun içinde buruşturup sinirle soludum. Kendime onlarca kez sorduğum soruyu yeniledim, bu çocuğun derdi ne? Dişlerimi birbirine bastırıp caddeye çıktım. Kaldırımın kenarında bulunan çöp kovasına kâğıt parçasını atıp avuç içimi üstüme sildim. Saat 07.48 olduğunda vakit kaybetmeden Açelya'nın çalıştığı hastaneye doğru yürüdüm. Başıma gelenleri anlatabileceğim hiç kimse yoktu, ya da güvenebileceğim. Aslına bakılırsa Açelya'yla daha yeni tanışmıştım ona bu denli güvenmekte saçmaydı fakat bu olaylar konusunda fazla acemiydim. En azından tavsiye veriyordu. Bir gerçekte şuydu ki Çağan'ı bulmamda büyük katkısı vardı. Olaylar böyle olunca da elimde güvenmekten başka bir seçenek kalmıyordu. 08.15 civarları soluk soluğa hastanenin önüne geldiğimde telefonumu çıkarıp onu aradım. Telefonun ucundan esneme sesi geldiğinde şüpheyle kaşlarımı kaldırdım.
"Alo?" Açelyanın yorgun sesi kulaklarımda yerini aldığında hala uyuyor olma ihtimali aklımın bir ucunda yerini tetiklemeye başladı.
"Sen hastanede değil misin?" Ardından bir esneme sesi daha geldi.
"Hastanedeyim" Rahat bir nefes verip hafifçe yutkundum. Köşeye çekilip sırtımı duvara yasladım.
"Dışarıdayım, bahçede. Gelsen iyi olacak sanırım" Telefonda bir müddet sessizlik olduğunda duvardan sırtımı çekip kapıya doğru baktım. Ortalıkta kimseyi göremeyince tekrar eski pozisyonu aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Tutsağı
ChickLit(Düzenlenen kısımları mevcuttur.) GÖRÜLMEMESİ GEREKEN ŞEYLER... "Neden beni izliyordun?" "Seni izlemiyordum. Neden bahsettiğini bilmiyorum." TEHLİKELİ OYUNLAR... "Ha! Bu arada, bir daha ki sefere anahtarı daha güvenli bir yere koymalısın." KORKU DOL...