Yıldız Yağmuru

6.6K 248 31
                                    

Kutuyu alarak yerimden doğruldum, kapıyı açıp içeri girdim. Kapattıktan sonra elimdekileri kenara bıraktım. Üzerimdeki montu çıkarıp yan taraftaki askıya astım. Etrafıma bakarak uzun bir nefes aldım. Islak saçlarım yüzüme deydikçe yanaklarım alev alıyordu. Yorgun adımlarla merdivenlere yöneldim. Gözümün önünde birkaç gün önce yaşadığım olaylar belirdiğinde sert bir şekilde yutkundum. Gözlerimi kapatıp bir müddet bekledim, ardından odama çıkıp dolaptan birkaç parça kıyafet aldım. Ortak banyoya girip elimdekileri askıya astım. Duvarlar siyahtı, Tahta bir küvet vardı ve yanında duvara monteli bir askılık vardı. Lavabo, tahtadan yapılmış dolapların üstünde yerini alıyordu. Islak kıyafetlerimi çıkarıp kirli sepetine koydum. Küvete girip suyu açtım, soğuk su bedenime çarptıkça sanki cam parçaları batıyormuş gibi hissediyordum. Bacaklarımı karnıma doğru çekip gözlerimi kapattım. Satranç oynadığım kısın sesi tekrar kulaklarımda yerini aldı.

"Pes mi ediyorsun?" Soğuk suyu inatla reddeden bedenim canımın yanması için direniyor gibiydi. Ama bir tek mantıklı düşünebildiğim yer burasıydı, o gelmeden önce öyleydi.

"Neden beni rahat bırakmıyorsun?" Göz kapaklarımın ardındaki karanlık soğuk suya eşlik ederek rahatlamamı sağlıyordu. Kollarımı bacaklarıma dolayarak başımı dizlerimin arasına koydum.

"Neden mi? Sana söyledim ya! Geçmişin.. Bak öğrenmen gerekiyor. Beni anlamıyorsun, bu sadece sana acı vermiyor. Benimde canım yanıyor..." Konuşması bittiğinde devam etmesi için bekledim fakat konuşmasının sonunun gelmeyeceğini açık bir şekilde belirtti.

"Canın mı yanıyor? O zaman neden anlatmıyorsun? Neden öğrenmeme izin vermiyorsun?" Görmesem de sesli bir şekilde nefes aldığını hissettim. Benim kadar canı yanamazdı ki. Benim hissettiklerimi de anlayamazdı zaten.

"Öğrenmene izin veriyorum. İzin verdiğim halde bunu inatla görmeyen sensin." Gülümseyerek gözlerimi daha sıkı kapattım.

"Bencil insanların kendilerini rahatlatmak için söylediği sözler değil mi bunlar?" Yüzümdeki gülümseme kaybolduğunda dudaklarım ifadesizleşti.

"Bencil olan sensin. Benimde canımı yakıyorsun, her ne kadar bunu bilerek yapmıyor olsan da canımı yakan kişi sensin Deniz. Buna bir son ver!" Kıpırdamadan bir müddet bekledim.

"Seni tanımıyorum bile" Ses tonumdaki acı dolu ton kalbimin ezilmesine sebep oldu.

"Beni sen tanımıyorsun! Ama eski Deniz beni tanıyor!" Dişlerinin arasından tıslayarak cevapladı. Ayak sesleri duyduğumda kaşlarım çatıldı. Neden her seferinde bu şekilde yüzüme vuruyordu ki? Ben ona hiçbir şey yapmamıştım. Adım sesleri uzaklaştığında gittiğini anladım. Gözlerimi açarak başımı dizlerimden kaldırdım. Suyu ılıştırıp kısa bir duş aldım. Küvetten çıkıp dolaptan bir tane havlu çıkardım. Bedenimi kurulayıp onu da kirli sepetine attım. Üzerime kıyafetlerimi giydikten sonra bir havlu daha alarak saçımın nemini aldım. Ardından saçlarımı kurutup banyodan çıktım.

Merdivenlerden aşağı inip mutfağa doğru yürüdüm. Ardından içeri girip tezgahın olduğu yere doğru ilerledim. Dolaptan bir kupa alarak tezgâha koydum. Kettle su koyup ambalajdaki kahveyi kupaya boşalttım. Ambalajını çöpe attıktan sonra arkamı dönerek tezgâha yaslandım. Kattle'daki su kaynamaya başladıktan bir süre sonra düğmesi attı. Kaynamış suyu kupaya döktüm. Kahveyi karıştırıp kaşığı makineye koyduktan sonra Kahveyi alarak üst kattaki balkona çıktım. Yerdeki puf mindere oturdum. Ardından kahveyi yere koyup yandaki şalı bedenime doladım. Başımı hafifçe kaldırıp yıldızları izlemeye başladım. Ağabeyimle yıldızları izlediğimiz zamanlarda bana bir masal anlatırdı. Bende sessiz bir şekilde masalı kendime anlattım.

Karanlığın TutsağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin