İş yerinden çıkıp Açelyanın yanına hastaneye gittim. İçeri girdiğim zaman hastanenin bunaltıcı kokusu ve havası yüzümü yalayıp uzaklaştı. Bir yerden sonra alıştığım için çok fazla rahatsız etmiyordu.
Kenarda durduğumda telefonu çıkardım tam Açelya'yı arayıyordum ki ağabeyimin aramasıyla telefonu açtım. "Efendim ağabey?"
Onun hızlı soluklarıyla karşılaştım. "Deniz abim ben oraya geliyorum babam fenalaştı sevk etmişler durumu da çok iyi değil... Sana bir kere ara sor demiştim!"
Nefesim tıklandığında olduğum yere çöktüm. "Ağabey ne diyorsun sen? Ne demek durumu iyi değil? Ne oldu da kötüleşti?"
Araba tekerlerinin sesi kelimelerin ardında yerini almış gürültü ediyordu. "Bilmiyorum annem bir şey söylemiyor, onlar erken gelir ben arabayla geliyorum. Yanlarına git bu defa yalnız bırakma."
İçimden kopup giden parçalar bedenimi parçalayıp gürültüyle yere düştü. "Ben yalnız bıraktım değil mi?"
Sinirle soludu. "Tartışmanın sırası mı!? Annemi ara nereye geldiklerini öğren ve derhal oraya git! Şu durumda bile kendini haklı çıkarma çabana sokarım!"
Diye bağırması yankılandı beyinimde. Cevap vermeden yüzüne telefonu kapatıp son söylediklerinin gönlümde parçaladıklarını avucuma toplayıp ayağa kalktım.
Açelyanın yanımda olduğunu daha yeni fark ediyorum. "Deniz ne oldu diyorum sana deminden beri."
Kollarımdan tutan ellerine baktım. "Geliyor."
Ellerini itip telefondan annemi aradım. Çalarken Açelya hâlâ anlamsız gözlerle bakıyordu. Açılan telefon ağlayan bir kadının sesini ulaştırdı. "Kızım."
Bir kelime binlerce yeri yıkıp kalbe ulaştı. Şimdiye kadar dikenli sarmaşık sarmış kalbime bu denli hızlı ulaştı hemde. "Anne neler oldu?"
Arkadan görevlilerin sesi geliyordu. "Deniz sus kızım. Bir şey sorma..." Gözümden damlayan yaşı sildim.
"Pekala susuyorum tamam." Ellerim saçlarımın arasından geçti. "Nereye geliyorsunuz onu söyle?"
Annem yanındakilere sordu ardından bana tekrar dönüp bulunduğum hastaneye geldiklerini söyledi. Telefonu kapayıp etrafıma baktım. Açelya, "Deniz ne oluyor Allah aşkına?" Diye sordu.
"Bilmiyorum... Hiçbir şey bilmiyorum. Açelya babama bir şey olmuş buraya geliyorlar."
Kenarda ki sandalyeye oturup gelmelerini beklerken vakit durmuş gibiydi. "Bir dakika ya ne olmuş?" Omuzlarımı bilmiyorum gibisinden kaldırıp indirdim.
***
Babamlar gelmişti. Kalp krizinden kötüleşmişti. Acil bölümden aldıklarında bilinci kapalıydı. Ameliyathaneye alınırken ki annemin perişan hali gözümün önünden gitmiyor.
Yanımda oturan kadına baktığımda dağılmışlık karşılıyordu ilk önce. "Anne?"
Gözlerini uzaktan çekip bana baktı. "Bir şey olmuş anlayabiliyorum tartışınız mı? Bir şeye mi kızdı? Ne oldu?"
Annem gözlerini benden alıp eski haline döndü, ağzından tek kelime dahi çıkmadan. Kapı açıldığında bir hemşire geldi. "Kan gerekiyor."
Ayağa kalkıp hemşireye baktım. "Babamla kanlarımız aynıydı. Ben vereceğim."
Hemşire yürümeye başladığında çantayı kenara koyup arkasından gittim. Bir kaç testten sonra kanımı aldı. Bir şişenin yanına bırakarak bana döndü. "Teşekkür ederiz. Gidebilirsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Tutsağı
ChickLit(Düzenlenen kısımları mevcuttur.) GÖRÜLMEMESİ GEREKEN ŞEYLER... "Neden beni izliyordun?" "Seni izlemiyordum. Neden bahsettiğini bilmiyorum." TEHLİKELİ OYUNLAR... "Ha! Bu arada, bir daha ki sefere anahtarı daha güvenli bir yere koymalısın." KORKU DOL...