Duşluğu açtığım anda üzerime boşalan soğuk su, tenimin farklı yerlerinden batışlarla ilerleyip aşağı dökülüyordu. Ilıklaşması çok uzun sürmese bile bu zaman zarfında altında kaldığımdan dolayı beynim, bunu bana uzunluğunu arttırmış gibi hissettirmişti. Suyun soğukluğu bir kenarda durakalsın asıl mesele bu batışlardan daha büyük acılar oluşturuyordu. Bugün söylediği sözlerle elimde hiçbir şeyimin kalmadığını gösteren bir mesele. Gözlerimin açılmasını sağlayan etken, Çağan. Aklımın bir köşesinde kendine ait oluşturduğu bölümde yaşıyordu. Tıpkı bir virüs gibi yayılıp alanını arttırırken zihnimi yavaş yavaş istila ediyor, üstüne üstlük bunu canımı yakarak yapıyordu. Uyuşan anı bölümlerinde var olan hatıralar, siyaha dönerken her biri uçuşarak kayboluyordu yavaşça.
Söylediklerine inanmak istemeyen bir tarafım vardı. Daha çok inanmak istediğim kısım aslında buydu. Kaybedişlerime yenileri eklenirken büyümesi zarardan başka bir şey değildi. Zararların arasından doğacak olan umuda tutunur gibi sarılmıştım bu düşünceye. Birde onun tam tersi tehlikeli olduğunu bağıran ve birilerinden yardım istememi söyleyen diğer yanım. Korkuyu az da olsa dışa vuran zayıf noktalarımdan ibaret odacık. İkisi arasında gidip gelirken elimde ulaşabileceğim seçenekler olmuyordu. Bocalamalarım derimin altına işleyip kanımdan farklı bir yerde, damarı ortadan ayıran görünmez bir çizginin diğer tarafında çok hızlı bir şekilde akıyordu ve daha çabuk hissettirmek amacındaydı. Bu amacına ulaşması için bir parçasının içeri girmiş olması bile yerle bir olmam için yetiyordu.
'Beni unuttun..!' Aniden kafamın içinde şiddetle yankılanan sesle birlikte düşüncelerimden sıyrılıp yerimde sıçradım. Gözlerim kapandığında, gözünden yaşlar akarak bana kızgınlıkla bakan 2 çift gözle burun burun geldim. 'Beni unuttun...' Bu sefer kızgınlıktan ziyade, daha çok acısını hissettirerek fısıldamıştı. Stranç oynadığım kızdı ve ne olduğunu anlayamadığımdan cevap verecek kelimeleri toparlayamıyordum bir türlü. 'Bunu yapmayacağını söylemiştin!' Kaşlarımı çatarak etrafıma bakındım. "Neyi?" Sorum üzerine daha çok hırçınlaşarak saçlarını tuttu. 'Bana böyle söz vermemiştin!' Beni dinlemiyor gibiydi. Yaklaşmaya çalışınca geri adım atıp hızla elleriyle gözlerini sildi. 'Sana inanmamalıydım... Sana inanmamalıydım...' Aldığım derin nefes boğazımdan geçerek ciğerlerime kondu. "Bana hangi konuda inandın? Hiçbir şey anlamıyorum." Yüzü serleştiğinde ellerini yumruk yaptı. 'Ben Deniz'i özledim.' Duraksayıp yüzüme baktı. Gözünden yeni bir damla düşüyordu. 'Sen o değilsin!' Sessiz çığlığı içimde bir yerde yerle bir olan duygular uyandırdı. 'Ölmek üzereyim. Ben buraya bunun için gelemdim. Beni hatırlamaya çalış lütfen. Eskisi gibi ol, eski sen ol. Ölmek istemiyorum...' Sözcüklerinin ardından yeniden bir göz yaşı akıp yuvarlandı yanaklarından. Görüntü toz bulutu gibi aniden yok olduğunda bir kaç dakika o şekilde bekledim. Geri gelmeyeceğini anladığımda gözlerim açıldı. İrislerime dolan ışıklar karanlığın izlerinde dans ediyordu. Her biri farklı yerde yok oluyor hemen sonra ise büyüklüğünü arttırıp karanlık zemini delerek geçiyordu.
Duşluğu kapatıp derin bir nefes aldım. Ben kimim? Artık bunu öğrenmek için çabalayacağım kesinleşmişti. Saklandığım bunca şeyle yüz yüze gelmenin zamanıydı artık. Zaten çökmüş bir bina gibiydim. Ayaklarım beni taşımak istemiyor hemen bir yere bırakmak ister gibi güçsüzlükle titriyordu. Enkazdan ibaret olan ruhum son derece hırçınlaşmıştı fakat bunu dışa belli etmiyordu, bedenimi yiyip bitiriyordu. Aldığım her nefesi tutup bir ip gibi kendine çekiyordu. Nefes almamı engelleyen en büyük kuvvet ruhumun ta kendisiydi.
Kıyafetlerime doğru ilerleyip hızlıca üzerimi giyindim. Saçlarım ıslak bir şekilde duruyorken toka yardımıyla topuz yaptım. Aynaya gözlerim takıldı, buhar olmuştu. Ellerimi lavaboya koyup bir müddet bulanıklığa baktım. Bir parmağım havaya doğru yol aldığında göz bebeklerim arkasından takip etti, buhar olmuş aynanın üstünde durdu. Uzun bir çizgi çektiğimde oluşan ses yankılanıp kulaklarıma doldu. Ardından onu bir kaç dolu çizik daha kovaladı. Çizikler bittiğinde parmağım aşağı düştü. Yazdığıma bakarken sessizleşti zihnim. Bağırışlarını bir müddetliğine olsa da durdurdu. Gürültü buram buram sessizliğe gömüldü. Ellerimi çekip lavobodan ayrıldım. Kapıdan çıkmak için yanına gidip kilidi tersi yöne çevirdim. Kapı açıldığında sakin adımlarla çıktım. Arkamdan yavaş yavaş kapanırken, ben çoktan yatağıma doğru yol almıştım bile. Yatağın üzerine uzanıp gözlerimi kapadığımda açık pencereden giren kuş sesleri duyuldu. Aynada ise hüzün sessizce duruldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Tutsağı
ChickLit(Düzenlenen kısımları mevcuttur.) GÖRÜLMEMESİ GEREKEN ŞEYLER... "Neden beni izliyordun?" "Seni izlemiyordum. Neden bahsettiğini bilmiyorum." TEHLİKELİ OYUNLAR... "Ha! Bu arada, bir daha ki sefere anahtarı daha güvenli bir yere koymalısın." KORKU DOL...