6. Bölüm Sürpriz

73 7 0
                                    

Aslında kitabı bu kadar hızlı anlatmayı düşünmüyordum. Ama çok uzamış olurdu. İyi okumalar

Artık dakikaları değil saniyeleri sayıyordum. Bir an önce zil çalsa da Ali'nin yanına gitsem. Ve son 10 9 8 7 derken veeee zil çalar. Saat 11:20. Ama daha on dakika var. Acaba şimdiden gitsem mi? "Rüya" dedi biri. Arkamı dönüp cevapladım. "Efendim Asya'cım" dedim. Tam zamanıydı sanki. Nolurdu ki yani sevgili arkadaşım sonra gelsen. "Ali seni bekliyor hadi acele et "dedi. Ne yani Ali mi göndermişti. Sözlerimi geri alıyorum. "Geliyorum" deyip ayağa kalktım. Beraber iki kat aşağıdaki konferans salonuna indik. Kapının üzerinde beyaz bir kâğıt vardı. Arkamı dönmemle birlikte Asya ortadan kayboldu. Gidip kağıdı elime aldım. Ve okudum.
#öncelikle anlaşalım Rüya hanım. Ağlamak yok. Şimdi kapının sağ alt köşesindeki siyah poşeti al ve içindeki göz bandıyla gözlerini kapat. Ve sonra kapıya üç kere tekme at. Ama yavaş ol kırma. #
Deli bu çocuk yaa. Heyecanla dediklerini yapıp kapıyı tekmeledim. Kapı yavaşça açıldı. Bir el yardımıyla içeri girdim. Tam gözlerimi açacakken birden biri ellerimi tuttu. Bazı boğuşma sesleri geldi. Ardından biri ellerimi bağlamak için sıkıca birbirine yapıştırdı. Ben daha ne olduğunu anlayamadan ellerimi iple bağladı. Ne oluyordu burada. Yüksek sesle Ali diye bağırdım. Bir daha bağırdım. Sonra bir daha. Ses gelmeyince imdat diye bağırdım. Sesim çıktığı kadar bağırdım. En sonunda ağzımı bantladılar. Biri beni koltuğa oturttu. Ardından içeride beyaz bir ışık oluştu. Elime birşey tutuşturup gitti yanımdaki. Sanırım bıçaktı. Hemen ipi kestim. Ellerimdekilerden kurtulunca gözlerimi açtım. Ağzımdaki banttan kurtuldum. Etrafıma bakındım. Yan koltuğa bırakılmış mısır ve buzlu içecek vardı. Karanlık olduğu için bir şey görmüyordum fazla. Derken karışımdaki koca ekrandan beyaz bir ışık çıktı. Sonra 5'ten geriye saydı. Ekranda Ali ve benim dört yaşındaki fotoğraflarımız sırayla değişiyordu. Ekranın sağ tarafına doğru bir ışık yöneldi. O tarafa döndüm bende. Elinde gitarıyla Ali tam karşımda bana bakıyordu. Sonra bir şarkı söylemeye başladı. Sanırım kendi yazdığı şarkıydı. Hem onu hem de hazırladığı slaytı izliyordum. Gözlerim dolmaya başlamıştı. Slayt bittiğinde şarkı da bitmişti. Ben hala olayın şokundayken birden tepemden aşağıya güller yağmaya başladı. Kucağıma küçük bi kalp kutu düştü. Kırmızı renkli kadife kaplamalı kutunun kapağını açtım. İçi boştu. Hayır hayır. Bir dakika küçük bir kâğıt vardı. Karanlıktan pek okuyamasam da üzerinde # bir gün bu kutunun içi dolu da olacak# yazıyordu. Ama yaaa. Ben bu kadarını kaldıramam ki. Gülümsedim. Cebimde ki peçeteyi çıkarıp gözyaşlarımı sildim. Sonra Ali'nin yanına doğru ilerledim. Yanına varınca parmak uçlarımda yükselip boynuna sarıldım. "Seni çok seviyorum" dedim ağlarken. "Bende seni seviyorum"dedi. Bir anda onu itip koluna yavaş bir yumruk attım. "Ya sen beni nasıl korkutursun. Aklım çıktı burada benim. Hangi deliye çattım gene diye düşünüyordum."dedim sinirimi belli ederek. "Ay sen çok mu korktun canım arkadaşım kıyamaaaam" dedi Ali gülerken yanımıza yaklaşan Asya.
"Tamam kabul biraz acımasızca. Ama işin zevki bu hayatım" dedi gülerek Elif. İkisi de yanımıza gelince birbirimize sarıldık. "Valla ben bile böyle romantik değilim. Sen ne ara hazırladın her şeyi?" Dedi Can. "Ben Emir emir olalı böyle kavuşma görmedim" deyip güldü. Hepsini çok seviyorum.
Son derste bitince çantamı toparladım. Sınıfın önünde bekleyen Ali'nin yanına gittim. "Tamam. Hadi gidelim" dedim. Başıyla onayladı. Tam koridorda ilerlerken arkadan biri seslendi. "Rüya"dedi. "Efendim" dedim şaşkın şaşkın. "Nasılsın görüşemiyoruz" dedi. Yanağımdan bi makas aldı. Ali'ye baktım. Her an kafa atabilirdi. Hemen kolundan tuttum. "Tanıyamadım?" dedim. Güldü. Ne var ki bunda. Ali'nin sinirlendiğini görmüyor mu. "Cenk ben" dedi gülerek. Biraz düşündüm. Orta okuldan arkadaşımdı. Az peşimde koşmamıştı. "Senin ne işin var burada hayırsız " dedim sarılarak. "Seni özlediğim için geldim belki" dedi. Gülümsedim. "Beni unuttun sanmıştım." dedim kollarından ayrılırken. "Senin kadar güzel birini unutmak mümkün mü" dedi. Güldüm. O sırada arkamdan Ali öksürdü. Ona döndüğümde boynundaki damarları görebiliyordum. "Artık gitsek mi " dedi Ali. "Olur. Görüşürüz Cenk" dedim el sallayarak. "Umarım görüşürüz güzellik" dedi. İşte bizim her zaman ki Cenk. Gülümsedim. O sırada Ali hızla çıkış kapısına doğru gidiyordu. Otoparkta ona yetiştim. Arabaya bindiği sırada bende hemen bindim. "Amacın ne" dedi sinirle. "Beni delirtmek mi" dedi ekleyerek. "Ben ne yaptım ki yaa" dedim. "Ne mi yaptın ? Bu ne samimiyet böyle ya". "Ya bu Cenk'in her zaman ki hali" dedim. "Öyle mi Rüya hanım. Farkındaysanız ben eski Ali değilim ama." "Ali tartışmak mı istiyorsun." dedim sinirlenerek. "Bundan sonra ya hiçbir erkekle selamlaşmak dışında konuşmazsın ya da...." dedi. Ben öfkeyle ona döndüm. "Ya da ne Ali ya da ne? Kaç yıldır görmediğim arkadaşım için bitiricek misin bizi?" dedim. Sonra kafamı iki yana sallayıp park halindeki araçtan indim. Kapıyı sert bir şekilde çarpıp hızlı adımlarla yürüdüm. Koşarak yanıma geldi. Kolundan tutup "özür dilerim tamam arabaya bin de gidelim artık" dedi. "Bırak kolumu" dedim ve koşarak otoparktan ayrıldım. Peşimden çağırsada dönüp bakmadım. Yol boyu ağlayarak yürüdüm. Ve kafamdaki tek soru o mükemmel Ali'ye ne oldu? Tamam kıskançlık her zaman ki haliydi ama artık çok daha fazlaydı.
Ben böyle düşünürken akşam olmuştu. Eve gidip duş aldıktan sonra telefonuma baktım. 96 arama vardı. Hepsi Ali'dendi. Ama benim dikkatimi çeken Ali değildi. Bilmediğim bir numaradan gelen bir mesajdı. Mesajda şu yazıyordu.
# Buldum seni....

İntikamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin