Evet sevgili okuyucularım. İlk kitabım olduğu için biraz acemiyim. Ama elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Umarım beğenirsiniz. Yorumlarınızı merakla bekliyorum. Yazım hatalarım için de çok özür dilerim. Hayırlı günler... :)
*******FURKAN'Dan********
Okula hiç gitmediğim için öğlenden sonraya kadar hep çalıştım. Öğlenden sonra iki gibi falan da kulübe gittim. Uzun bi süre spor yaptım ve duşa girdim. Üzerime birşeyler giydikten sonra soyunma odasından çıktım. Koridorda ilerlerken karşıma birden Cenk çıktı. "Ooo lavaş yine mi kas yapma telaşı" dedi sırıtarak. Nerden çıkmıştı bu deli şimdi ya. "Evet kardeşim sende ister misin? Dövüş sanatları çalışıyordum" dedim. İki elini birden havaya kaldırdı. "Yok kardeş ben almiyim. Evde iki çocuk bi karı beni bekler" dedi. Ben gülünce elini omuzuma attı. "Eee lavaş beni yemeğe nereye götüreceksin?" dedi. "Fark etmez. Nereye gidelim" dedim. "Meyhaneye çek usta" dedi. Bu onun karnım doysun da neresi olursa olsun deme şekliydi. Aklınca hava yapıyordu işte. Otoparka gittik sohbet ederek.
Arabada ilerlerken Cenk öksürmeye başladı. "Tamam tamam. Sor ne sorucaksan?" dedim. Derin bir nefes aldı sonra ciddileşerek "Bugün neden gelmedin okula?" dedi. Direksiyonu daha sıkı kavradım. "İşlerim vardı" dedim. Sanırım ikna olmamıştı. "Aynı sınıfta olmaya katlanamıyorsun değil mi?" dedi. Aniden fren yaptım. Derin derin nefes aldım. Arkadaki araçlar kornaya basınca arabayı sağa parkettim. Ve Cenk'e baktım. "Bak Cenk. Ben buraya onun için gelmedim. Bunu sende biliyorsun. Benim burada olmamın tek sebebi..." dedim. Öylece kaldım. Boğazımdan aşağıya doğru alevlerin yayıldığını hissettim. Sonra yanağımdaki ıslaklığı fark edince sinirle arabadan indim. Yolun kenarındaki parka girdim. Hava tam kararmamıştı ama park boştu. Banklardan birine geçip oturdum başımı iki elimin arasına aldım. Sonra gözyaşlarımı serbest bıraktım. Orada küçük çocuklar gibi hüngür hüngür ağladım. Sonra öfkem daha da arttı. Bankın arkasındakı koca ağaca iki tane yumruk indirdim. Kemiklerimin sızladığını hissedebiliyordum. 15-20 dk sonra kendimi toparlayınca ayağa kalktım. Gözyaşlarımı sildim ve arabaya doğru ilerledim. Cenk şoför koltuğuna geçmişti. Kemeri takılı gitmeye hazır bir şekilde beni bekliyordu. Arabaya binince anahtarı çevirdi. "Yine mi? Beni kan tutuyor. Arkadaki malzemelerle eline pansuman yap" dediğinde fark ettim elimin kanadığını. Arka koltuğun altına uzanıp ilk yardım çantasını aldım.
Restoranta gidince en sakin köşeye geçip oturduk. Kafam ses kaldıracak durumda değildi. Üzerimdeki siyah cekete ve beyaz gömleğime damlayan kanı silmek için garsondan birkaç tane ıslak mendil istedim. Biz siparişlerimizi beklerken kapıdan giren Rüya'yı görünce şaşırdım. Ardından ailesi de içeriye girdi. Annesi hemen yan tarafımızdaki büyük masaya oturunca Rüya beni fark etti. Yüzü bembeyaz olsa da belli etmemeye çalıştı. Babası beni fark edince onlara siz geçin deyip yanımıza geldi. "Afiyet olsun gençler" dedi gülerek. "Sağolun. Buyrun bize katılmak istemez misiniz Adnan bey?" dedim. "Aslında bizde bugün ki ortak ihalemizi kutlamak için gelmiştik. Sanırım sorun olmaz" dedi. "Çok memnun oluruz" dedim gülerek. Ama bir dakika. Rüya? Buna hiç sevinmeyecek. Hatta sinirlenecek. Ne yaptım ben yaaa...
Ben pişman olmuştum ama artık çok geçti. Cenk de bunu farkında olsa gerek yüzü bir anda ne yapıyor bu manyak dercesine bakıyordu. Artık olan olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntikam
Teen FictionŞöminede yanan ateşe biraz daha yaklaştım. Soğuktan hareket ettiremediğim ellerimi ateşe uzattım. Ama farkında bile değildim o ateşin intikam ateşi olduğunu. Çenem birbirine çarpmaya başlayınca ellerimi ağzıma bastırdım. Yenilmiş görünmek istemiyord...