28. Bölüm Yağmur

1 1 0
                                    

      *******Yağmur*****""

"Görüşürüz Nisa'cım." "Görüşürüz canım" dedi arabadan inen Nisa. Onu şirkete bıraktıktan sonra yola koyuldum. Biraz ileride kırmızı ışığa yakalandım. Radyodan güzel bir şarkı ararken bir yandan da ışığı kontrol ediyordum. Güzel bir tane bulunca önüme döndüm. Yeşili görünce vitesi bire katıp tam gaza dokunmuştum ki arkadan bir kaza sesi geldi. Aynadan arkaya baktığımda yerde kanlar içinde biri yatıyordu. Aracı sağa park edip hemen araçtan indim. Bagajdaki sağlık çantasını alıp koştum. Bir araç bir motorluya çarpmıştı. İki sürücüde iyi görünüyordu ama ikisinin arasında kalan yaya yerde kanlar içinde yatıyordu. Yanına eğildim
"Adınız ne?" Dedim. Gözleri açık olsa da bilinci yerinde değildi. "Adınızı söyler misiniz?" Dedim. Arkadan biri elini uzatıp sert bir tokat attı. Hasta bir anda titremeye başladı. Ben kısa bir şok yaşasam da hemen kendine getirmek için çabaladım. Ama bir sonuç alamadım. Hasta bayılmıştı ve ambulansın o koca trafikli caddeye girmesi mümkün değildi. Hemen üç beş kişinin yardımıyla arabama taşıdık. Hastane için yola koyulduk.
Acilin önünde durup hemen araçtan indim. Üzerimdeki gömlek kan içinde kalmıştı. "Hemen sedye getirin" diye bağırdım. Bir doktor ve üç hemşire geldi. "Nesi var?" Diye sordu doktor. Yutkundum önce ve "bi- bilmiyorum. Yanına gittiğimde bu haldeydi. Çok uğraştım ama kendine getiremedim Hocam" dedim. Birlikte hastaneye koşar adım girdik. "Hastayı ameliyata alıcaz doktor hanım isterseniz siz burada bekleyin" dedi hemşirelerden biri. Ben sadece kafamı salladım. Bi on dakika sonra ameliyathane kapısından o hemşire çıktı. "Bu cüzdan ve telefon erkek arkadaşınızın cebinden çıktı. Danışmaya gidip kaydını yaptırın lütfen" dedi. Ben bir an afalladım ve "ha- hayır yani şey o benim erkek arkadaşım değil" dedim. Hemşire sağ kaşını kaldırıp bana baktı. Cüzdanı ve telefonu elinden alıp "ben işlemleri yaptırayım" dedim ve ilerledim. Birinin cüzdanını karıştırmak hiç bana göre bir şey değildi ama mecburdum. Yani öyleyim. Öyle miyim? Off Yağmur neden geri dönmedin ki? Ameliyat bitene kadar beklemek zorunda değildin. Artık mecbursun bakıcaksın. En büyük göze baktım önce. Bir tomar para vardı. "tövbe tövbeee" deyip kapattım orayı. Sonra bi küçük yere baktım bir sürü kredi kartlarının içinde kimliği vardı. Hemen çıkardım. Sonra cüzdanı çantama atıp devam ettim. Danışmanın önüne gelince ne demem gerektiğini düşündüm. "Iııııı şey" dedim ve durdum. "Buyurun"dedi yemyeşil gözleriyle bana bakan sekreter. "Ben trafik kazası için getirilen hastanın kaydını yaptıracaktım" dedim ve kimliği uzattım. Elimden alıp bana baktı "eşiniz mi" ben bi an kalakalsam da toparladım ve "yo yo hayır. Ben tanımıyorum. Sadece yardım ettim." Dedim. Neden herkes bizi çift sanıyordu. Bi süre sonra "Buyurun" dedi ve uzattı. Elinden alıp ameliyathanenin önüne gittim.
Uzun bir bekleyişin ardından hocam dışarı çıktı. "Hocam nasıl durumu?" Diye sordum. "Yağmur önemli bir şeyi yok kafasından küçük bir darbe almış ama sorun yok. Sadece sol kolunda ufak bi kırık var. Göğsüne saplanan cam kırıklarını da çıkardık. Biraz istirahat etsin odaya alalım iki güne taburcu olur. Çok şükür ki camlar daha derine saplanmamış" deyince çok şükür diye mırıldandım. "Görebilir miyim peki " deyince hocam elbette deyip gülümsedi. "Birazdan odaya alırlar" deyip uzaklaştı. Bende kapıda beklemeye başladım. Bu sırada telefonundan yakınlardan birini aramak aklıma geldi. Çantamdan çıkarıp rehberi kurcaladım. İyi ki şifre koymamış telefona. Rüyam ❤ sevgilisiydi sanırım. Aileden birini arasam daha iyi olur diye düşündüm. Dayım yazısını görünce acaba arasam mı dedim. Sonra bir mesaj geldi. Dayısı ### Toplantı bitmek üzere nerde kaldın? ### demişti. Hemen arama tuşuna bastım. İlk çalışta açtı. "Alo nerdesin oğlum sen?" Diye bağırdı. "Şeyy iyi günler beyfendi. Ben-" "Se- sende kim- kimsin Arda'ya bir şey mi oldu?" Dedi. "Hayır hayır. Panik yapmayın. Ufak bi kaza geçirdi. Durumu gayet iyi çok şükür ki. Ben size hastanenin adresini atıyorum hemen" dedim. Karşımdaki ses Tanrım deyip derin bir nefes aldı. "Teşekkür ederim. Çok teşekkür ederim"deyip kapattı. Bende mesajı yolladım. O sırada adının Arda olduğunu öğrendiğim kişi ameliyathaneden çıkarıldı. Sedyeyle birlikte bende ilerledim koridorda. Odaya girince çantamı kenardaki koltuğa koydum. Hastayı yatağa aldıklarında kendine gelmeye başladı.
Biraz sohbetin ardından pat diye kapı açıldı. Çok endişeli görünen kişi sanırım dayısıydı. "Dayı senin ne işin var burada?" Dedi Arda bey. "Arda bey onu ben aradım. Aslında kız arkadaşınızı arayacaktım ama dayınız o sırada mesaj atınca onu aradım." Dedim. Ardından hızla "telefonunuzu karıştırmış oldum özür dilerim" dedim utanarak. Sonuçta ayıp bir şeydi bu. "Senin kız arkadaşın mı var?" Dedi dayısı ona dönüp. "Teknik olarak yok" dedi Arda beyde şaşkın bir halde. "Şey Rüyam diye yazınca sevgiliniz sandım" dediğimde ikisi de elini başına götürdü. "İyiki aramamışsınız Yağmur hanım. O benim kız kardeşim ve duymaması çok iyi oldu" dedi. İçim biraz olsun rahatlamıştı. Çantamdan cüzdanı ve telefonu çıkarıp uzattım. "Dayınız da geldiğine göre ben gitsem iyi olacak" dedim gülümseyerek. Onlarda bana minnettar bir şekilde bakarak teşekkür ettiler. Tam kapıya yönelmişken hocam girdi içeri. "Yağmur gidiyor muydun?" Dedi. "Şey evet hocam bir sorun mu var?" Dedim tedirgin olarak. "5 dakikanı alabilir miyim? Biliyorum izin günündesin ama önemli" dedi elindeki dosyaları göstererek. Arda beye dönüp baktım ve kafamı salladım. Onlarda benim gibi endişeliydi. "Bir sorun mu var" diye sordu dayısı. Hocam kafasını sallayarak MR görüntülerini bana uzattı. Bende alıp duvardaki ışıklı kısımda inceledim. Gördüklerim karşısında şok olmuştum. "Bu ne demek hocam?" Hocam bana bakış devirdi. Sanki sen doktor değil misin der gibi. Arda beye ve dayısına dönüp "beyninizdeki en hassas bölgede küçük bir cam parçası var. Bunu almazsak kanama iki günde daha da artacak ve görme kaybıyla başlayıp size zarar verecek. " Dedim. Hocam benle gurur duyarcasına bakıyordu. Arda bey " peki ya alırsak riski nedir?" dedi. " Bunu kestirmek zor. Dediğim gibi hassas bir bölge. Felç kalabilir daha kötüsü masada kalabilirsiniz." Dedim. " Tamam bir an önce ameliyat edin " deyiverdi Arda bey. Hepimiz şaşırmış bir şekilde ona bakıyorduk. " Bakmayın öyle kafamın içinde bir cam var. Alacak mısınız yoksa kalsın mı?" Deyince hocamla ben hızla odadan çıktık. "Hocam ben ameliyathaneyi ayarlarım. Üzerimi değişip geliyorum hemen" dedim. Hocamsa bana dönüp " girmek zorunda değilsin Yağmur" dedi. Bense olumsuz biçimde kafamı salladım. " Peki tamam organizasyon sende" deyip hızlandı. Bende hemen sekreterliğe koştum. " Bana hemen ameliyathane sekreterliğini bağlayın" dedim. Telefonu bana uzattıklarında durumu kısaca anlatıp ameliyathaneyi ayarladım. 15 dakika içinde operasyon başlamalıydı. Hemen sekreterleri gerekli evraklar için hastaya yönlendirdim. Ayrıca hemşirelere de hazırlanmalarını söyleyip soyunma odasına geçtim. Hazır olunca koşarak Arda beyin odasına gittim. O hala hazır değildi. "Arkadaşlar hasta hala hazır değil ne dedim ben size?" Diye bağırıyorken hemşirelerden biri " hasta sizinle konuşmadan ameliyata girmeyeceğini söyledi hocam" dedi. Ben bakışlarımı tekrar yatakta gülümseyen Arda beye çevirdim. Kapıyı kapatıp koltuğa oturdum. "Dinliyorum" dedim. "Size bu ameliyat için nedense sonuna kadar güveniyorum. Bu ameliyata girmenin sizin için ne kadar önemli olduğuna da kulak misafiri oldum. Eğer ameliyattan sonra benimle yemeğe çıkmayı kabul ederseniz bu ameliyata girerim" dedi. Ben böyle bir şey beklemiyordum. "Na- nasıl anlamadım?" Dedim. "Bunu evet olarak kabul ediyorum" deyip hemşirelere "hazırlayın beni" dedi. "Kariyerim için yemeği kabul edecek bir doktor değilim ama sizin bu ameliyatı olmanız gerekiyor hastam için kabul edebilirim ancak bi kahve içmeyi" deyip odadan çıktım. "Olsun bu da bir şey" deyip gülümsedi. Deli mi bu adam. Neydi şimdi bu. *Asistan doktor Yağmur Alatay 2 numaralı ameliyathaneye bekleniyorsunuz* anonsu duyunca adımlarım hızlandı.
Anesteziyi vururken "yemekte görüşürüz" deyip bayıldı adam. Allah'ım nelerle sınıyorsun.

Kahveleri dökmeden taşımaya çalışıyordum. Bir elime tepsiyi alıp diğer elimle de kapıyı tıklattım. Gir sesini duyunca içeri girdim. "Günaydın Arda bey. Kahveleriniz geldi" dedim gülümseyerek. Oysa asık suratlı bir şekilde bakıyordu. " Ne yani kahve içmekten kastınız bu muydu?" Dedi. Bende gülerek kahveyi uzattım. " Ne bekliyordunuz ki?" Dedim. Kahvesinden bir yudum alıp odayı inceledi. "Yani bir hastane odası düşünmemiştim hiç. Mesela güzel bir ortamda doktor kıyafetiniz olmadan, kafamdaki sargılar olmadan, bu karton bardaklarda değil de daha güzel bir şekilde yemeğin üstüne bir tatlı eşliğinde içsek hiç fena olmazdı." Dedi. "Malesef o kadar uzun bir zamanım yok" dedim. Kahvemi sehpaya bırakıp baş ucundaki hasta dosyasını inceledim. " 5 günde güzel ilerleme. Vücut direnciniz çok güçlü" dedim. Dosyayı kapatıp yerine koydum. Kahvemi elime alıp " size ayrılan sürenin sonuna geliyoruz. İyi istirahatler" dedim ve fırsat vermeden odadan çıktım. Onun kim olduğunu bilmediğimi sanıyor ama yanılıyor. Sadece belli etmiyorum o kadar. Ahh Ardacım ahh. Bu oyunlar daha eskimedi mi? Aklınca beni etkileyip abimlerin canını mı acıtacaksın? Benim canımı acıtarak...
"Alo abi"....."213"...."Durumu iyi"....."Tamam" telefonu kapatıp cebime koydum ve sırada muayene etmem gereken hastama ilerledim. Mesai hızlı ilerliyordu. Hastane yine yoğun ve ben yorgundum. Kahvemden bir yudum daha alıp işimin başına geçtim.

İntikamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin