*********Furkan'dan*********
Bardağımdan bir yudum su içtim. O bile canımı acıtıyordu. Sinirle bardağı yere fırlattım. Odada yankılanan kırılma sesi ortamdaki sessizliği bozdu. Ardından hızla kapı açıldı. "Abi o ses neydi?" dedi korkmuş sesiyle Nisa. Ardından Cenk koşarak geldi. Ne yani tüm eve duyuldu mu? Yok artık. "Noluyo burda o ses neydi?" dedi telaşla. Elimi saçlarımın arasında gezdirdim "şey bardak düştü" dedim. Tabi ki inanmamışlardı. "Abi " dedi dolan gözleriyle bana yaklaşan güzel kardeşim. Sonra ellerimi tuttu. Gözlerimin içine baktı. Ben gözlerimi kaçırınca çenemden tutup kendine çevirdi. Masmavi gözlerinin içine baktım. Anneme ne kadar da çok benziyordu. Masmavi gözleri, sapsarı saçları, uzun kirpikleri ve davranışları... Annemi her özlediğimde ona bakardım sadece. Beni en iyi o sakinleştiriyordu. Beni en iyi o anlıyordu. Beni en iyi o tanıyordu. Ve bana her zaman koşulsuz inanıyordu. Tek tesellim o zaten. O ve Cenk. Arda bana asla inanmayacak. Biliyorum çünkü benden nefret ediyor. Ve en kötüsü de Rüya beni asla affetmeyecek. Benim yüzüme bile bakmayacak. Ama elimdeki belgelerle ona kanıtlayacağım. İyi ki o alım satım belgelerini almışım. Eğer onları kaybetseydim Rüya'yı da kaybederdim. Nisa'nın derin gözlerinde kaybolmuştum yine. Arkadaki deri koltuğa oturdum. Yüzümü avuçlarımın arasına aldım. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Nisa yanıma oturdu. Sımsıkı sarıldı. Hiç sarılmadığı gibi. İşte o an daha kötü oldum. Bende ona sarıldım. "Abim" dedi titreyen sesiyle. Sonra saçlarımı okşadı. "Canım abim" dedi. "Benim tek varlığım sensin. Nolur böyle yıkılma. Eğer sen yıkılırsan ben ayakta duramam" dedi burnunu çekip. "Elbet bir gün herşeyi öğrenecek. İşte o zaman sizin hikayeniz başlayacak" dedi. Sonra yüzümü iki elinin arasına aldı. Gözlerimin içine baktı. "Ben inanıyorum sende inan" dedi. Sonra narin elleriyle gözyaşlarımı sildi. Omzuma dokunup "yemek yarım saate hazır olur. Hadi toparlan" deyip Cenk'le birlikte odadan çıktı. Bir iki dakika yere boş boş baktıktan sonra kendime geldim. Gelmeliydim. Benim asıl amacım ailemi benden çalanları ortaya çıkarmak. Herşey çözüldükten sonra Rüya'yla masalımı yazacaktım.
Elimi yüzümü yıkadıktan sonra yemeğe oturduk. "Günün nasıldı?" dedim Nisa'ya gülümseyip. İlk başta şaşırsa da gülümseyip "evdeydim hep abicim" dedi. Cenk'le iş hakkında sohbet ettikten sonra kapı zili çaldı. Ben kapıya doğru ilerlerken arkamdan Cenk de geldi. Kapıyı açınca toz pembe renginde tülden bir elbisesiyle küçük bir çocuk sarıldı bana. "Fuykan abiii" dedi gülerek. "İlayda senin ne işin var burada?" dedim mavi gözlerinin hizasında olmak için eğilerek. Sonra sımsıkı sarıldım. "Şeni çok ösledim" dedi. "Kiminle geldin buraya?" dedim. Eliyle merdivenlerin gerisinde duran siyah saçlı esmer bir kızı gösterdi. Ellerini belinde birleştirip sağ ayağıyla yerde yuvarlak çizip "Haştayneden kaçtık" dedi. Sonra kafasını yere eğdi. "Peki o kim?" dedim. "Oda benim gibi haşta" dedi. "Hadi içeri girin bakalım" dedim içeriyi işaret edip. Arkadaki kızın yanına koştu hemen. "Hadi Melis abya" diyerek elinden tutup içeri geçti. Ardından bizde içeri geçtik. Salona doğru ilerlerken Cenk kulağıma eğilip "bu kız kim?" dedi meraklı bakışlarla. "Tedavi masraflarını üstlendiğim Lösemi hastası çocuklardan biri." dedim. Anladım der gibi başını salladı. Yemek masasında yemek yiyen Nisa İlayda'yı görünce hemen ayağa kalktı. "Nisa abyaaaa" diye koşarak sarıldı. "Benim bitanem gelmiiiş" dedi Nisa'da. "Beni ösledin mi Nisa abya?" dedi küçücük parmaklarıyla yanaklarını sıkarken. "Sen özlenmez misin güzelim yaa" dedi Nisa onun saçlarını okşayıp. "Bende seni çok ösledim Nisa abya. Beni neden hiç göymeye geymediniz" dedi. Yüzü bir anda asıldı. Masmavi gözlerindeki ışık söndü sanki. "Çünkü senin bize geleceğini biliyorduk ufaklık" dedim yanına ilerleyip. Sonra kucağıma aldım. "Hadi Nisa ceketimi getir odadan" dedim. Nisa anlamadım der gibi bakınca "İlayda bizi ziyarete gelmiş. Bizde onu pastaneye götürelim" İlayda oleeeey diye çığlık atınca bende adının Melis olduğunu öğrendiğim kıza döndüm. "Bu arada tanışmadık ben Furkan" deyip boşta kalan elimi uzattım. Gülümseyip "bende Melis" dedi. Cenk hemen araya girdi. "Öhöm öhöm" dedi boğazını temizler gibi. Sonra sol eliyle saçlarını kaşıyıp diğer elini kıza uzattı. "bende Cenk. Çok memnun oldum tanıştığımıza" dedi. Kız sadece yapmacık bir gülümsemeyle "bende" dedi elini uzatıp. "İşte yine başlıyoruz" diye fısıldadım. Nisa da gelince hep birlikte çıktık evden. Arabaya doğru ilerlerken telefonum çaldı. İlayda'yı Nisa'ya uzatıp telefonu çıkardım. Ekrandaki ismi görünce hemen açtım. "Anlat" dedim soğuk bir sesle. "Efendim geldiğinden beri yüzü gülüyor. Kuzenleriyle ikizlerin maçına gitti bugün. Şuanda takipteyim. Müzisyen olan kuzeninin çalıştığı atölyeye doğru gidiyorlar tahminimce" dedi. "Ali?" dedim. "Henüz yok efendim" dedi. Rahatladım biraz. Sonuçta onu Rüya'nın yanında istemiyordum. "Takibe devam et para hesabında olur sabaha" dedim. "Çok sağolun efendim" dediğinde "sen rahat mısın orda?" diye sordum. Sonuçta yabancıların arasındaydı. "Evet efendim sizin sayenizde" dedi. Samimi bir şekilde söylemişti bunu. Yalakalık için değildi. "Emre dikkatli ol. Neye ihtiyacın olursa sekretere söyle yollasın. Adam, para ya da başka bir şey" dediğimde"tamam efendim" deyip kapattı. Sonra arabaya doğru ilerledim. Kapıları açtım ve bindik. Yakınlardaki pastaneye gittik. Deniz manzarası olan bi köşeye oturduk. Garson gelip ne istediğimizi sordu. "Ben bir dilim çikolatalı pasta alayım. Yanında da kahve şekersiz" dedim. Nisa ve Melis franboğazlı pasta, İlayda ve Cenk'de çilekli pasta istedi. Herkes kahve tercih etse de İlayda 5 yaşında olduğu için ona süt istedik. Başlarda somurtsa da sonra dayanamadı. Cenk'in tüm gece boyunca Melis'i çıldırtması ve ilayda'nın tatlı sohbeti sonunda onları hastaneye bıraktık. Ardından eve geçtik. Günümüzü böyle bitirdik. Eve gidince Nisa namazını kıldıktan sonra uyumak için odalarımıza ayrıldık.********Rüya'dan***********
Atölyeye girdiğimizde ışıklar kapalı olduğu için hiçbir şey görünmüyordu. Leeduo ışıkları yaktığı anda düğünlerde patlatılan o silindir adını bilmediğim şeylerden patladı ard arda. Biz şaşkınlık içinde bakarken en az on kişi Hugoas ve Douras'ı havaya kaldırdılar. Şimdi anlamıştım. Süpriz bir kutlama yemeğiydi bu. Etraf kırmızı-beyaz- mavi süslerle kaplıydı. Muhteşem bir süprizdi...
Masada bin bir çeşit yiyecek ve kocaman çikolatalı pasta vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntikam
Novela JuvenilŞöminede yanan ateşe biraz daha yaklaştım. Soğuktan hareket ettiremediğim ellerimi ateşe uzattım. Ama farkında bile değildim o ateşin intikam ateşi olduğunu. Çenem birbirine çarpmaya başlayınca ellerimi ağzıma bastırdım. Yenilmiş görünmek istemiyord...