27. Bölüm Tur

1 1 0
                                    

Araçtan inerek etrafıma baktım. Ormanlık alanda kocaman bir otel. Bavulumu alıp kızlarla birlikte ilerledik. "İlk önce yerleşip bir duş alalım. Sonra bitkiler bölümünde gezintiye çıkalım. Oradan restoranta geçip akşam yemeği yiyelim. Ve günü kaplıcada şifalı sularda bitirelim" dedi ellerini çırpıp Jessia. "Bence de" dedik aynı anda Leose ile birlikte. Otele doğru ilerlemeye devam ettik...

**********Furkan'dan*********

Derin bir nefes aldım. Masanın üzerinde melodisi duyulan telefonuma uzandım. Ekranda Emre ismini görünce hemen açtım. "Evet" dedim telaşla. "Efendim şuan da otele geldik. Takipteyim" dedi. "Terslik var mı?" Diye sordum. "Şuan yok efendim. Siz yarışmaya gelecek misiniz?" Deyince biraz düşündüm. Ne yapmalıyım acaba diye. Ama kafamda bir sürü soru olduğu için pek mümkün olmadı cevabı bulmak. "Bilmiyorum. Rüya sana emanet. Güvenliği senin sorumluluğunda " dediğimde"baş üstüne efendim" dedi. Telefonu kapatıp önümdeki dosyalarla ilgilendim. Birkaç dosyalık daha işim kalmıştı. Sanırım şirketten erken çıkmak için bir fırsat yakalamıştım. Kapı çalınca 'gir' dedim. Ardından mavi kısa elbisesiyle gözlüklü asistanım Merve içeri girdi. "Efendim Arda bey geldi" dedi. Şaşırmadım desem yalan olurdu 'gelsin' dedim merakla.
Kapıdan içeri girdi. Yerimden kalktım ve tokalaşmak için ilerledim. Elimi uzatıp bekledim. Fakat yüzüme bile bakmadan geçip oturdu. Elimi cebime katıp bende karşısındaki koltuğa oturdum. Bi süre ortamızdaki sehpayı inceledi. Cenk olsaydı kesin dayanamayıp "çok beğendiysen al" derdi. Sonra odamı inceledi. Bakışları bende sabitlenince söze başladı. "Anlayamıyorum" dedi kaşlarını çatıp. "Neyi" dedim merakla. "Elinde herşeyin var. Neden babamı öldürttün?" Dedi. Şaşkın bir şekilde baktım ona. Ne kadar da emin görünüyordu benim katil olduğumdan. "Mirasını mı istedin? Kariyerini mi? Anlayamıyorum hepsi sende de var" dedi. Arkama yaslandım. " Sana bir sorum var" dedim. Gözlerini devirip "sor bakalım" dedi. "Baba kaybetmek gerçekten acı verici bir durum. Peki hırsların için bile olsa başka birine bu acıyı yaşatır mısın?" Dedim. "Asla" dedi. "Ben hem annemi hem babamı kaybettim. Neden başkasına da bu acıyı yaşatayım ?" Dedim. Sırıtıp"sen ben değilsin. Piskopatsın" dedi. "Öyle mi? Ya o babanın katili olan piskopat ailenin içine girmiş biriyse?" Dedim sinirle. Kekeleyerek "na-nasıl yani. Ne demek istiyorsun? Yoksa bir şey mi biliyorsun?" Dedi merakla. Elimi yumruk yapıp sıktım. "Hayır" dedim yere bakıp. "Yalan söyleme! Bir şeyler var. Ve bunu sende biliyorsun" dedi sinirle ayağa kalktı. "Lanet olsun. Neden gerçekleri saklıyorsun. Neden? Kimi koruyorsun?" dedi sinirle. Sonra kafasını ellerinin arasına aldı ve arkasını döndü. "Herşey çok saçma" dedi. Birden bana dönüp sinirle baktı ve işaret parmağını sallayarak "O belgeleri sakladığını biliyorum. Nedenini de bulucam çok az kaldı. Neden o katili koruyorsun bilmiyorum ama onun gibi sende sonucuna katlanacaksın." Dedi. Ayağa kalkıp suratına bi yumruk geçirdim. "Kendine gel. Ben o katili değil seni koruyorum. Bu kadar kör olma" dedim. Sonra o burnunu tutarken yakasından tutup odanın köşesinde duran boy aynasına götürdüm. "Şu haline bir bak. Bulduğunda o katili sende öldürüp bir katil olacaksın. Peki ya ondan ne farkın kalacak. Babanın adını kirleteceksin. İntikam gözünü kör etmiş senin. Bu sen değilsin. Bu sana yakışan değil. Akıllı ol ve süründür o katili. Bir kere değil bin kere ölsün pislik. Acı çeke çeke... " dediğimde bakışları kendine kaydı. Sonra kravatını düzeltip bana döndü. "Seni arıcam" dedi. Arkasına bile bakmadan çıktı odadan. Yere çöküp dizlerimi kendime çektim. Kafamı gömdüm ve gözyaşlarımı serbest bıraktım. "Abilerin bi tanesiiii ben gel-" kapı örtülüp"abii" diye bi çığlık attı Nisa. Kapıyı kilitleyip yanıma geldi oturdu. Sımsıkı sarıldım. Eşarbından gelen o gül kokusu ciğerlerime dolunca daha çok ağladım. Annemin o mis kokusu. "Annee" dedim hıçkırıklarımın arasında. "Abi" dedi titreyen sesiyle. Ben hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam ederken daha sıkı sarıldı. "Ben yanındayım abim. Sakin ol bak. Biz güçlü olmalıyız. Abi bak nolur pes etme. Bırakma yine kendini. Ne olur korkuyorum. Abim" dedi saçlarımı okşayıp. "Sen bunca şeyden sonra hâlâ ayaktasın. Nolur abi topla kendini. Bak çok az kaldı" dediğinde bilincim yerine geldi. Kendimi geri çekip yüzüne baktım. Kıpkırmızı olmuştu gözleri. Yüzünü avuçlarıma aldım ve anlına bir öpücük konurdum. "Canım kardeşim"deyip tekrar sarıldım. Yerden kalkıp koltuğa oturduk. Nisa ayağa kalktığında"gitme" diyebildim. "İlaçlarını alıp gelicem abim. Merak etme. On beş dakikaya dönerim. Kimse girmicek odaya sende çıkma" diye tembihleyip çıktı odadan. Ardından kapıyı kilitledim. Koltuğa uzanıp gözlerimi kapadım. Gözümün önüne kaza gelip duruyordu sürekli. Ayağını tutan küçücük Nisa'mın küçücük çığlıkları, annemin kan içindeki vücudu ve babamın kolunun koptuğu, boynunun kesildiği o kaza. O manzara ilk gün ki gibi hep gözümün önüne gelirdi zaten. Nisa hatırlamasa da ben hatırlıyordum işte. Unutamadığım her saniye o katillere olan nefretim daha da büyüyordu.
Kapı kilidi açılınca içeri Nisa girdi. İlaçları ve suyu bana uzattı. İlaçları sevmesemde el mecbur içtim. "Annemi istiyorum" dedim. Ayağa kalkınca Nisa koluma girdi. "Bende gelicem" dedi. Uzatmadım bir an önce yola koyulduk. Şuan tek istediğim şey annemle konuşmaktı.
Yolda ağzını bile açmadı canım kardeşim. Anneme yaklaştıkca içimdeki yara daha fazla sızlıyordu...

İntikamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin