18. Bölüm Tabut

38 5 0
                                    

Kasımpatı adlı kitabımı da okursanız çok sevinirim arkadaşlar.

Kırmızı ceketimi de giyip odadan çıktım. Cenaze işlemlerini halletmek için uğraşan dayım yoktu koridorda. Kolumdaki saate baktım. 8:13 daha erkendi. Cenaze 8:30 da verilecek ve ikindin defnedilecekti. Normalde yarın taburcu olabilirdim ama babamı son kez görmek istiyordum. Tabuttan bile olsa sarılmak istiyordum. Abimin odasına doğru ilerledim. Kapıyı açınca teyzem ve annemi gördüm. Annemin gözleri kıpkırmızı olmuş ve şişmişti. Abim yatağında serumun bitmesini bekliyordu. Annemin yanında güçlü durmaya çalışsa da oda perişandı. Yanaklarımda hissettiğim ıslaklıkla irkildim. Arkamdan biri Rüya diye bağırınca hemen arkamı döndüm. Koşarak gelen Ali arkasından gelen annesi ve babasını gördüm. "Rüya duyunca hemen geldik. Çok üzüldüm. Ne demem gerektiğini de bilmiyorum. Başımız sağolsun" dedi tek nefeste Ali ve sımsıkı sarıldı. "Siz nerden öğrendiniz hastane dışına duyulmadı ki daha" dedim. Ali biraz şaşırsa da cevabı verdi. "Kaza haberlere çıktı. Bizim avukatlar kamyonetin Alatay holdingin taşıma aracı olduğunu buldu. Bunu yapan malesef Furkan'ın başında bulunduğu şirket" dedi sarılırken. O sırada annesi sarıldı hemen. "Ahh canım benim. İyi misin? Duyunca gerçekten çok ama çok üzüldük" dedi sarı saçları nefes almamı zorlaştırırken. "Sağolun" diyebildim sadece. Sonra annesi gözyaşlarımı silip tekrar sarıldı. Hep birlikte abimin odasına girdik.
Cenaze işlemleri tamamlanınca dayım bizi eve götürdü. Evin kapısını açan Leose bana gir işareti yaptı. Kapının sağ tarafındaki duvarda babamla birlikte anneme hazırladığımız el yapımı kocaman çerçeve vardı. Parmaklarımı yavaş yavaş babamın fotoğraflarında gezdirdim. "Baba..." dedim kısık sesle. "Nasıl bırakıp gittin" dedim gözyaşlarım durmadan akarken. Jessia koluma girip "hadi Rüya yapma böyle" dedi. Yavaş yavaş merdivenlerden çıktık ve odama doğru ilerledik. Babamın çalışma odasının kapısı açık olunca odaya girdim. Jessia da peşimden geldi. Odaya girdiğim anda babamın kokusu odayı doldurmuştu. Daha babama doyamamıştım bile. Masada duran fotoğrafa baktım. Sonra duvarlara. Ne güzel günlerimiz olmuştu. Sandalyede duran ceketini aldım. Kokusunu içime çektim. "Baba neden gittin ya neden. Hani bana söz vermiştin. Baharda pikniğe gidecektik seninle. Hani Galatasaray'ın maçına gidecektik. Baba bana sözün var bırakma beni" diye ağlayarak bağırdım. Jessia hemen benimle beraber yere çöküp sarıldı. Ben hıçkıra hıçkıra ağlarken Jessia'da ağlamaya başladı. "Baba neden aldılar seni benden. Neden " diye bağırdım.
Jessia ve Leose beni sakinleştirip odama götürdü. Ben öğlene kadar uyuduktan sonra 1:15 gibi falan ağlayarak uyandım. Baş ucumda bekleyen büyük teyzem hemen sarılıp teselli etmeye çalıştı. İkindi vakti gelince. Evin arka bahçesinde cenaze yıkama aracında babamı kefenleyip tabuta koydular. Dayım Müslümanların cenaze işlerinden pek anlamadığı için belediyeden ve imamdan yardım alıyordu. Babamı buraya en yakın mezarlığa gömmek için resmi işlemleri dayım halletmiş sağolsun. Cenaze namazından sonra açılan mezara babamı koyup tahtaları yerleştirdiler. Kalabalık tek tek toprak atmaya başladığında babama ilk hediyem olan kurutulmuş çiçek buketini elime alıp kalabalığın içine daldım. Beni tutmak isteyenlere aldırmayıp babama ulaştım. "Beni unutma baba olur mu?" diye fısıldayarak buketi mezarın içine attım. Ali beni hemen oradan uzaklaştırdı. Teyzemin yanına bırakıp geri gitti. Annemin feryatları hep devam ederken bende bir köşede ağlamaya devam ettim. "Adnan beni bırakma. Adnan ölmedin sen. Çıkıp gelsene hadi" diye bağıran anneme gidip sarıldım. "Anne babam gidiyor. Anne durdursana babam bizi bırakmadı" diye ağlamaya devam ettik.
Herkes gittiğinde Cenk ve Nisa geldi mezarlığa. Nisa sımsıkı sarıldı. Bizimkiler araçlara binip orada bekledi beni. Üçümüz kaldık sadece. "Başın sağolsun canım benim" dedi Nisa. Beraber ağlamaya başladık. "Rüya keşke daha önce tanısaydım Adnan amcayı. Başın sağolsun" dedi Cenk. "Babamın katili aynı masada bizimle birlikte yemek yedi. Bundan daha acı ne olabilir ki" dedim sinirle. "Ne demek istiyorsun" diye sordu Nisa. "Bize çarpan kamyonet Alatay holdinge ait bir taşıma aracıymış" dedim. " Ya babam gitti benim babam. Canım yanıyo. Ben onu affettim, güvendim. O benim babamı çaldı benden" dedim burnumu peçeteye silip. Ağlamaya bir süre daha devam ettim. Onlar donup kalmışken ben sadece mezardaki toprağı sıkıyordum. Babama ulaşmak istiyordum. Elimi tutsun istiyordum. Yine sinir etsin beni istiyordum. Ama sadece istiyordum. Olmuyordu... Nisa titreyen sesiyle "Bu bu imkansız. Nasıl olur?" Deyip cenke döndü. "Benim haberim yok bundan. Ama böyle bir şey olamaz. Neden olsun ki ? Çok saçma" dedi. Ben avucuma aldığım toprağı sıkıp " Ne saçma değil mi? Ortağının babamı öldürmesi?"deyip babamın mezarına baktım.

İntikamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin