12. Bölüm Sınıf

56 4 0
                                    

Arkadaşlar bu bölümde kendi sınıfımı anlattım. Aslında bu sakin halleri. Çok eğlenceli bir sınıfa sahibim. Ara ara yine yazarım. Tüm sınıf arkadaşlarımı çok seviyorum (istisnalar hariç 😉😃)

Daha dünün yorgunluğunu atamadan kürkçü dükkânına geri dönmüştüm.
Yani sınıfıma...
Soğuk espriler, büyük şakalar, saçma sapan lakaplarla dolu olan güzel sınıfım. Her sınıfta olduğu gibi bizim sınıfta da çalışkan öğrenciler en önde, dersi sadece dinliyor gibi görünmek isteyenler iki üçte, yok yazılmamak için gelenler ise dördüncü sıralarda oturuyordu. Sınıf yaklaşık 24 kişiydi. En kalabalık sınıf bizimkiydi. Ama eğlenceli bir sınıftır. Birkaç gözde öğrencileri dersi kaynatmakta uzmanlık belgesine layık görülmekte. Burak hocalara yaptığı yalakalıklarıyla meşhur bir öğrenci. Mevlüt, Çağrı ve Gökhan hocaları delirtecek değişik şeyler sorarlar. Aslında hepsi iyi çocuklar ama bir arada olunca hocaların fobisi haline geliyorlar. Dostlukları samimi ve gerçek. İşte bu özellikleri onları diğer tembel serseri öğrenciler grubundan ayıran önemli faktör. Ne kadar alaycı, umursamaz görünseler de öyle değiller. Her şakanın sonunda iyimserlikleri ortaya çıkıyor. Bir kişiye yardımcı olmaktan rahatsız olmuyorlar. Aksine insanlara faydalı olmak dışarıya belli etmeselerde onlarında hoşuna gidiyor. Şakalarını insanları kırmayacak dozda yapıyorlar. Eğer birinin kalbini kırarlarsa gidip özür dilemesini biliyorlar. #gerçekten ibaret# kafamı kaldırdığımda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersindeydik. Orhan, Çağrı ve Gökhan bayan hocamızın yanında sorularıyla kadını çileden çıkartıyorlardı. Onları dinlemeye başladım. Orhan "hocam marsta ezan okunmuyor peki biz orada nasıl namaz kılıcaz?" diye bir soru sordu hocaya. Yanındakiler gülünce hoca hiç gülümsemesini bozmadan cevap verdi. "Eğer namaz kılmak istersen duyarsın. Marsa çıkan ilk kişi bir rivayete göre marsa ayak bastığı zaman ezan sesini duymuş" dedi. Bizimkiler öylece kalınca Çağrı araya girdi. "Hocam iki sokak ötedeki caminin sesi buraya zor geliyor marsa nasıl duyulsun?" dedi. Hoca gülümsedi. "Rabbim ona ulaşmak isteyen her kuluna yardım eder. Siz yeterki isteyin" dedi. Hocanın bu cevabı beni etkilemişti. Onlar hocaya soru sormaya devam ederken bende çantamdaki telefonumu çıkarttım. İnternete Namaz nasıl kılınır? Yazdım. İlk baştakini açtım. Bazı şeyler yazıyordu. Sanırım adı surelerdi. Okumaya başladım. Üstte arapça altta türkçe yazıyordu. Anlamları çok güzeldi. Saate baktığımda yedi dakikada bi beş altı sure okumuştum. İçimi bi huzur kaplamıştı. Değişik hissediyordum. Sanki daha önce hiç yaşamadığım bir his. Rahatlatan bir his. Mutluluk veren bir his. Sonra alt kısmı okudum. Ayet-El Kürsi. Okumaya başladım. Telaffuzda biraz zorlansam da bitirmiştim. Anlamını okumaya başladım. İçimden ailem için hayırlı bir gün olması için dua ettim. Ben çantamı toparlarken zil çaldı. Karnımda uçuşan kelebekleri hissedebiliyordum. Muhteşem bir duyguya kapılmıştım. Kalbimin sanki kan değilde huzur pompaladığını hissediyordum. Boğazımda büyük bir düğüm vardı ama acıtmıyordu. Aksine aldığım nefese anlam katıyordu. Okuldan hızla çıkıp eve vardım.
Çantamdaki anahtarımı çıkartıp kapıyı açtım. Koridoru temizleyen hedoşu gördüm. "Kolay gelsin hedoş" dedim o tombul yanaklarından öperek. Güldü. "Ayy yavaş deli kız. İki üç sağlam dişim kaldı. Onları da sen kırma" dedi dalga geçerek. "Aşk olsun hedoşum. Aramızda bir dişin lafı mı olur al benimkileri vereyim" dedim. Sonra dişlerimi gösterdim. O gelip yanaklarımı sıktı sadece. "Hadi hadi. Annenler seni bekliyor salonda" dedi. "Neden hedoş. Yangın tatbikatı falan mı var?" deyince hedoş kahkalara boğuldu. "Ayyy. İlahî deli kız. O tatbikattan sonra tövbe ettim ben" dedi. "Tamam tamam gidiyorum hedoşum. Kolay gelsin" dedim ve çantamı girişte bırakıp salona ilerledim. O sırada aklıma hedoşun tatbikattaki hali aklıma geldi. İki yıl önce evin tüm çalışanlarıyla beraber tatbikat yapmaya karar vermiştik. Hedoşa söylemeyi unutmuşlardı. Gece alarmı duyunca hedoş pembe pijamalarıyla iki sokak arasında, yardım edin itfaiye yok mu diye yarım saat koşmuştu. Ben gülerek odaya girince abim "ooo bakıyorum günü iyi geçen tek biz değiliz babacım" dedi. "Sayılır" dedim abimin yanına otururken. "Hoşgeldin güzellik" dedi canım abim saçlarımı dağıtarak. "Kızım günün nasıldı" dedi karşımda oturan babam. "İyiydi babacım. Sanırım sizinde iyiydi. Herkesin yüzü gülüyor ne bu neşe?" dedim gülümseyerek. Annem sevinçle araya girdi. "Sonunda o istediğim atölyeden haber geldi. Ve bil bakalım yeni sahibi kim oldu" dedi. "O da birşey mi kızım. Şu karşındaki son derece karizmatik ve yakışıklı kişi koskoca Boğaziçi Üniversitesine birinci olarak girdi" dedi abim. "O ne ki. Şu yakışıklı kişinin daha yakışıklı olan babası büyük bir ihale kazandı" dedi. "Hepinizi tebrik ederim canım ailem. Bunu dışarıda kutlamaya ne dersiniz?" deyince harika olur diye atladı annem ve hazırlanıp restoranta gittik...

İntikamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin