21. Bölüm Öfke

35 3 0
                                    

Nisa'dan

Telefonu çantama katıp Cenke döndüm. Şaşkın bir şekilde bana bakıyordu. "Rüya" dedim. Yutkundum. "Gidiyor" diyebildim sadece. Bu zamana kadar hiç arkadaşım olmadı. Ben istemedim. Ama Rüya benim için gerçekten çok değerliydi. Hayatımda tanıdığım en iyi insanlardan biriydi. Saftı, temiz kalpliydi. Yüzü gibi gönlüde güzel bir kızdı. İlk defa mutluluğu hissettim bir arkadaşımın yanında. Ama şimdi gidiyordu. Uzaklara. Çok uzaklara...
"Nisa cevap versene" dedi Cenk. Bir an kendime gelip cevap verdim. "Koreye dönüyor. Teyzelerinin yanına" dedim. Yan taraftaki koltuktan ceketimi alıp kapıya ilerledim. "Nereye" dedi arkamdan Cenk. "Rüya'yla vedalaşmaya" dedim ve dışarı çıktım. On saniye sonra zile basıp kapının açılmasını bekledim. "Yine ne unuttun?" dedi Cenk. "Abime sen söylersin" deyip odama çıktım. Yatağımın altındaki küçük kutuyu alıp çantama kattım. Koşarak aşağı indim. Cenk hâlâ kapıda bekliyordu. Konuşmadan motoruma ilerledim. Arkadaşımı bekletemezdim...

*********Cenk'ten************

Nisa çıkınca kapıyı kapatıp salona geçtim. Filmi kapatıp alt kata Furkan'ın odasına doğru ilerledim.  Ne diyecektim. Nasıl dicektim. Zaten kamyonetin bizim holdinge ait olduğunu öğrendiğinden beri çalışma odasından dışarı çıkmıyordu. Sadece avukatlarıyla görüşüyordu. Kapıyı tıklayıp 'gir' cevabını bekledim. Ama ses gelmedi. Hiç düşünmeden odaya daldım. Yine koltukta uyuya kalmıştı. Genelde hep kahverengi tonlarında olan çalışma odaları benim kuzenim için fazla saçma gelirdi. Bu yüzden beyaz ve mavi ağırlıklıydı. "Yine ne var?" dedi gözlerini açmadan. "Konuşmamız lazım" dedim. Sandalyesine oturup ona döndüm. "Anlat bakalım kuzen" dedi uykulu ses tonuyla. "Rüya..." dedim. Yutkundum. Nasıl söylenirdi ki şimdi bu ona. Gözlerini açtı hemen. "Ne olmuş ona?" dedi. "Koreye gidiyor. Bu gece" dedim. Yüzü bir anda düştü. "İyi yolculuklar" deyip arkasını döndü. "Şimdi izin verirsen uyumam lazım" dedi sinirli bir sesle. "Tamam Furkan sakin ol" dedim ve odadan çıktım. Klasik Furkan'dı işte. Duygularından kaçmak için çabalardı. Halletmem gereken dosyalar vardı. Onlar için odama çıktım. Furkan'la sonra ilgilenecektim. Rahatlaması lazımdı.

*********Furkan dan***********

Cenk'in kapıyı kapatmasıyla ayağa kalktım. Hemen telefonumu masadan elime aldım. Emre yazısını görünce hemen araya bastım. "Alo nerdesin?"....."Tamam hemen hazırlan Kore'ye gideceksin"........"fazla uzatmasana. Dediğimi yap yeter. Bundan sonra orda devam edeceksin takibe. Adım adım bana rapor vericeksin" "anladın mı?" dedikten sonra telefonu kapattım. Kendimi koltuğa atıp başımı arkaya yasladım. Sanki biri kalbimi söküp götürüyordu. Canım acıyordu artık. Tam herşey düzeldi derken yine altüst olmuştuk. Neden bağlanmıştım ki bu kıza? Nasıl bağlanmıştım? Hangi akılla? Daha beş gün önce kardeşimle alışveriş yapıyordu. Aldığı parfümerin hepsinden bende almıştım. Onu özlediğimde kokusuna sarılırdım. Ama şimdi... Keşke diyorum. Keşke başta o kamyonetleri almasaydık. Anlaşmayı imzalamasaydık. Ama bir dakika!!! Hemen ayağa kalktım. Odadan çıktım ve Cenk'in odasına doğru ilerledim. Kapıyı hızla açıp "hemen bana geçen yıl aldığımız kamyonetlerin anlaşmalarını ve plakaların bulunduğu dosyayı ver" dedim. Çalışma masasında şaşırmış gibi bana baktı. "Acele etsene oğlum" dedim. Normalde kaba biri değilimdir ama sinirlenince kendime bile engel olamam. "Sen ciddi misin? Ne yani 750. 000 tane plakayı tek tek incelicek misin?" dedi. Elindeki kahveyi bırakıp ayağa kalktı. "Evet dediğimi yap" dedim sinirle. Rüya gitmeden bunları ona göstermeliydim. Onun gözünde bir daha kötü biri olamam. "Başımın belası" deyip dolaplara yöneldi. Bir kaç dosyadan sonra aradığımızı buldu. "Al bakalım" dedi. Hemen alıp odama ilerledim. Tam kapıyı kapatacakken "kolay gelsin" dedi. Cevap vermeden odama ilerledim. Cebimdeki telefonu çıkarıp avukatları aradım. Evlerini bilerek yakında almışlardı ki istediğim anda gelebilsinler. On beş dakika sonra geldiler ve toplantı odasına girdik. Tüm delilleri masanın üstüne boşaltıp işe başladık. Amacımız belliydi. Gerçeği bulmak...
Biz işe yoğunlaşmışken ayak sesleri dikkatimizi dağıttı. Merakla kapıya bakarken içeri nefes nefese Cenk girdi. İki saniye soluklanıp konuşmaya başladı. "Buldum kuzen" dedi. Derin bir nefes alıp devam etti. "O kamyonet arızalı olan ve şuanda şirkete kayıtlı olmayan bir kamyonet. Beş ay önce hasar görmüş ve hurdalığa atılmış. Bizim bi ilgimiz yok" dedi. Ben donup kalmışken avukatlar hemen dosyaları karıştırdı. "Evet işte bu o kamyonet efendim" dedi genç avukatımız Halil bey. "İşte bu da hurdalıktan alınan belge" dedi Rauf bey. Hemen elime alıp inceledim. Diğer masadaki laptopuma geçip kamyoneti araştırdım. Ekranda çıkan ismi okuyunca oturduğum yerde donup kaldım. *Ali Tekin tarafından geçen pazar alınmıştır* ne diyordu bu aptal bilgisayar. Sinirle ayağa kalktım. Yan taraftaki cam kapaklı dolaba sert bir yumruk attım. Kanlar içinde kalan elimi aldırmadan hemen o sayfayı yazıcıdan çıkarttım. "Hepsini çantaya doldur hemen!!" diye bağırdım Cenk'e. Dediğimi yaptı. Çantayı aldığım gibi evden çıktım. Arabaya doğru koştum. Kolumdaki saate baktım. Saat 00:00dı. Tam  yarım saatim vardı. Yolum uzundu. Hemen gaza yüklenip yola koyuldum.
Havaalanına girince ilk işim bilet satış yerlerine bakmak oldu. Ordan oraya koşturup Rüya'yı aradım. Ama yoktu. Elimden yere damlayan kanı üzerime silip aramaya devam ettim. "Sayın yolcularımız Güney Kore'ye kalkacak olan uçağımız için kapılar kapanmıştır. İyi yolculuklar dileriz" anonsun sesiyle gözyaşlarımı serbest bıraktım. Dizlerimin üstünde yere çöküp hüngür hüngür ağladım. Bir iki dakika ağladıktan sonra omzuma dokunan elle irkildim. Rüya diyerek ayağa kalktım. Arkamı dönmemle hayal kırıklığına uğramam bir oldu. Cenk sımsıkı sarıldı. Onun sarılmasıyla daha hızlı ağladım. Omzu sırılsıklam olmuştu ben sakinleştiğimde. "Çok üzgünüm kuzen. Hemde çok" dedi titreyen sesiyle. Sadece kafamı sallayabildim. Sonra beraber eve doğru yola koyulduk. Bir parça eksiklikle... Büyük bir parça.

İntikamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin