19. Bölüm Ağlamak

34 5 0
                                    

Kitap yavaş ilerliyor farkındayım. Kusura bakmayın. Ygs'ye hazırlanıyorum. Vaktim olmuyor. Tüm adaylara başarılar...

"Rüya" dedi Leose. "Gitmemiz lazım" Ben gitmek istemesem de gitmek zorunda olduğumu biliyordum. Gözyaşlarımı silip ayağa kalktım. "Nisa, Cenk benim gitmem lazım kusura bakmayın. Geldiğiniz için teşekkür ederim" dedim ve sarıldım ikisinede. "Rüya" dedi Nisa. Yanıma yaklaşıp gözlerimin içine baktı. Her an ağlayabilirdi. Ellerimi tutup "Emin misin?" dedi. Derin bir nefes alıp devam etti. "Kazayı yaptıran o mu?" dedi. Burnumu çekip kafamı salladım. Oysa sadece ellerimi tutup gülümsedi. "Hadi canım git sen" dedi. Ve ayrıldık.
Dayımın arabasında Leose, Leeduo,Douras ve ben gidiyorduk. Diğerleri teyzemin arabasında arkadan geliyorlardı. Eve varınca hemen odama çıktım ve soğuk bir duş aldım. Bir hafta önce normal bir hayatım varken şimdi olanlar çok fazla geliyordu. Aynanın karşısına geçip kendime bir baktım. Yüzü çökmüş, gözleri kıpkırmızı olmuş, berbat görünen bir yüz vardı karşımda. Bu ben değildim. Şu anda neye ihtiyacım var bilmiyordum. Ama kafayı yememe az kalmıştı. Hemşirelerin yaptığı birkaç sakinleştirici sayesine ayakta durabiliyordum. Herşey çok saçmaydı. Kapının tıklatılmasıyla irkildim. "Canım iyi misin?" Kapının kilidini açıp teyzeme baktım. Oda kötü bir durumdaydı. "Uyumak istiyorum biraz teyzecim. Çok yorgunum" dedim. Onaylar gibi kafasını sallayıp saçlarımdaki havludan öptü. "Tamam canım. Birşey istersen seslenmen yeterli" dedi. "Tamam" dedim ve odama girdim. Saç kurutucusunu çekmecelerde aramaya başladım. Yatağımın yanındaki küçük çekmeceyi açıp içine baktım. İçinde yıllardır kullandığım hızlı bir şekilde saç uzatmak için bitkisel kremler spreyler falan vardı. Arka kısımda aradığımı buldum. Fişi prize takıp saçlarımdaki havluyu da çıkardım. Düğmeye basıp sıcaklığı hissettim. Yüzümün yanmasına izin verdim. Bir süre sonra kendi canımı acıtmamın babamı üzüceğini düşünüp uyumaya karar verdim. Yanaklarımdaki ıslaklığı aldırmadan uyumaya devam ettim.
Gözlerimi açınca etrafın karanlık olduğunu fark ettim. Abajurumu açıp etrafa baktım. Yan tarafımda bir telefon vardı. Elime alıp içini kontrol ettim. Hat ve telefon yeniydi. Rehberde ailedekilerin numarası vardı sadece. Babam hariç...
Bunu düşününce boğazımda bir acı hissettim. Yutkunamadım. Canım acıdı. Telefonu elime alıp yataktan çıktım. Odamda üzerime bir ceket aradım. Siyah bir ceket elime geçince hemen giyip odadan çıktım. Koridorda hiç ses yoktu. Alt kata indim. Mutfağa girip bir su içmek istedim. Kapıyı açtığımda sandalyedeki hedoşu ağlarken gördüm. Burnum sızlayınca hemen ağlamaya başladım. Hedoş beni fark edince hemen kalkıp bana sarıldı. "Ahh benim güzel kuzum. Canım benim" dedi saçlarımı okşayıp. Bende ona sarıldım sımsıkı. "Güzel kızım çok üzüldüm. Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun Adnan beyimin" dedi. "Amin hedoşum amin" dedim titreyen sesimle. Genzim yanarken içeri ikizlerden Hugoas girdi. Gözleri kıpkırmızı olan kuzenim "şey su alıcaktım da" dedi. Hedoş kalkıp hemen verdi. Hugoas gidince bir bardak da bana verdi. Yudumlarken boğazımda tarifsiz bir yanma hissettim. Bir süre sonra salona geçtim. "Rüya gel güzelim" dedi abim. Yanına geçip oturdum. Gözleri sadece nefret doluydu. Yüzü kireç gibi duruyordu hâlâ. "Yarın gidiyorsunuz. Koreye teyzemlerin yanına. Annem ve sen. Ben burada işleri yoluna koyana kadar orada kalacaksınız. Hepimiz için en iyisi bu. Durumlar düzelince geri döneceksiniz" dedi abim. Ben şaşkın bir şekilde ona bakarken o devam etti. "Yarın gece 00:30 da uçağınız hazır. Ona göre hazırlan" dedi. "Ne kadar peki" dedim. "Sen tüm kıyafetlerini yanına al. Zaten ileride ordan da alırsınız" dedi. "Nee? Abi sen ne dediğini farkında mısın? Ben babamın yokluğuna bile alışamadım daha. Bide sensiz mi kalayım yani. Hayır hayır hayır. Ya hep ya hiç tamam mı!" dedim bağırarak. Ayağa kalkınca "ya daha babamın kokusu bile bu evden gitmemiş ben mi gideyim. Bunca anıma sırt mı çevireyim. Ya abi nolur beni babamın mezarından uzaklaştırma." dedim. "Bir kez olsun benim sözümü dinle" diye bağırdı abim. "Ya hayır ya hayır. İstemiyorum. Babam bizi bıraktı ama ben onu bırakmıcam tamam mı! Eli yok ama toprağı var. Kokusu olmasa bile mezarındaki çiçekler var. Ya kendisi olmasa bile anıları var. Tüm bunları elimden alamazsınız" diye sinir krizi geçirince yerimde titremeye başladım. Abim hemen sarıldı ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladık. "Herşey sizin iyiliğiniz için. Sadece bir kere güven. Bir kere abin olduğumu hatırla. Lütfen" diye fısıldadı kulağıma. "Tamam" diyebildim sadece. Tamam... Boğazıma düğümlendi kelimeler. Bu nasıl bir acıdır.

İntikamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin