Umarım sıkılmıyorsunuzdur. Hikayem biraz yavaş ilerliyor. Farkındayım ama merak etmeyin beklediğinize değecek. Çok ilginç olaylar olacak. Hikayeyi iyi bitirmeyi planlıyorum. Ama fikirleriniz varsa görüşlerinize açığım. İyi okumalar... :)
Yastığın çekilmesiyle kafam yatağa düştü. Gözlerimi hiç açmadım. Diğer tarafa dönüp uykuya devam ettim. "Ya kalksana uykucu" dedi Leose. Sonra yastığı kafama geçirdi. Benden bi tepki göremeyince tekrar vurdu. Ve bir daha...
Pes eder gibi ellerimi etrafa açtım. "Hadi acele et" dedi. "Tamam kalkıyorum" dedim. "Yemezler tatlım. Hemen kalk" dedi. "Offff" diyerek yatakta doğruldum. "Saat kaç" dedim yüzümü ellerimin arasına alıp. "12:30 canım. Ve maça bir saat kaldı" dedi. "Nee? O kadar çok uyuduğumu farkında bile değilim" dedim. "Fark ettim" dedi. "Başım çok ağrıyo" diye mızmızlandım. Gelip sımsıkı sarıldı. "Sana bir bitki çayı yapayım. Kendine gelirsin" dedi. Başımdan öpüp gitti. Yan taraftaki konsolun üstündeki telefonuma uzandım. Elime alıp tuşları açtım. Abimin numarasını çevirip ara tuşuna bastım. Sekretere bağladı hemen. Dayımın numarasını aradım. Oda meşgule attı. Bunların nesi vardı böyle. Ardından bir mesaj geldi. #Canım abinle toplantıdayız. Müsait olunca ararım ben seni # bir şey yazmadım. Telefonu kenara bırakıp ayağa kalktım. Önce banyoda elimi yüzümü yıkayıp kendime geldim. Sonra gardolabımdan dün aldığımız kıyafetleri çıkarıp yatağın üstüne koydum. Bu sırada odaya Leose girdi. Elinde bitki çayım vardı. "Şimdi nasılsın" dedi gülümseyerek. "Muhteşem" dedim elimi tırnak işareti yapıp. Sonra yanıma yaklaştı. "İç şunu" deyip bardağı bana uzattı. "İyi hissediceksin" deyip yatağıma oturdu. "Teşekkürler" dedim. Sonra çayımdan bir yudum aldım. Tadı çok güzeldi. Sanki çilek,elma karışımı tatlı bir aroması vardı. "Mmm beğendim" dedim. "Şaşırmadım" dedi ukalaca sırıtıp. Bardağı masaya bırakıp aynanın karşısına geçtim. Saçlarımı açıp anlıma baktım dikkatle. "Burası ne ara morardı böyle" dedim. "Bakayım" deyip yanıma geldi. "Doğruyu söyle gece yarısı kaçıp box maçına mı gittin?" dedi imalı imalı. Ben şaşkın bir şekilde ona bakarken o kıkırdadı. "Çok komiksin ya. Valla bak" dedim. Sonra yatağın üzerinde duran kıyafetlerimi alıp giyinmek için banyoya ilerledim. 10 dakika sonra odaya tekrar girdiğimde Leose yoktu. Sanırım oda hazırlanmaya girmişti. Dolabımdan fön makinemi çıkartıp saçlarımı düzleştirmeye başladım. Saçlarımın bir kısmını düzleştirdikten sonra çok sade olduğunu düşündüm. Biraz dalgalandırmaya karar verdim. Saç işim bittikten sonra hafif bir makyaj yapıp odadan çıktım. Aşağıya indiğimde Leeduo, Jessia ve Leose beni bekliyordu. "Başka gelen yok mu?" diye sordum. "Tatlım bizi beğenmiyor musun? Hayır çekinmene gerek yok itiraf edebilirsin yani" dedi Jessia dalga geçerek. "Hadi geç kalıyoruz" dedi Leeduo kapıdan çıkarken. "Canım onlar gezmek istedi biraz" dedi Leose. "Hımmm anladım" deyip arabaya ilerledim. Şehir hayatından uzak bir yerdeydik ve Başkente gidecektik. Yolumuz uzun değildi ama biz çok geç kalmıştık. Yolculuk boyunca şarkı söyledik. Eğlenceli vakit geçirmiştik.********Ayşe'den (Annesi)********
Çocuklar çıktıktan sonra biraz bahçeye çıktım. Yemyeşil doğanın içine bıraktım ruhumu. Adnan'ı kaybettiğimden beri doğru düzgün uyuyamamıştım. Sadece kızım ve oğlum için ayaktaydım. Bir de kocamın katilinin yüzüne bir kez olsun tükürmek için. Herşeyimi benden aldığı için. Mutluluğumu,dostumu,hayat arkadaşımı... Aklıma gelen herşeyi. Geleceğimi...
Yeşil ağaçların arasında yürümeye devam ettim. Adnan'la ilk evlendiğimizde beni Muğla'ya götürmüştü. Böyle yemyeşil bir yerde küçük bir kulübe vardı. Sadece 3 gün kalmamıza rağmen çok sevmiştim orayı. Sonra bir daha gidemedik. İşler yoğunlaştı derken çocuklar büyüdü. Okuldan fırsat bulamıyorduk. Sonra da zaten Rüya'm hastalandı. Lösev olduğunu öğrendiğim zaman dünya başıma yıkılmıştı adeta. Onu kaybetmek korkusu her geçen gün içimi dolduruyordu. Her gece saatlerce sarılırdım ona. Bir daha şansım olmaz diye sımsıkı sarılırdım. Küçük bir dere kenarındaki taşa oturdum. Kazadan bir gün önce Adnan'la yeniden Muğla'ya gitmeye karar vermiştik. Yemekten sonra evde çocuklara söyleyip yola çıkmayı planlıyorduk. Ama olmamıştı. O katil hayallerimizi de öldürmüştü. Dere sesinin verdiği huzurla derin bir nefes aldım. Tek istediğim oğlumun babasının katilini bulmasıydı. Kendime bir yönden kızıyorum. Oğlumu bu yükün altında yanlız bıraktım diye. Ama elimden de başka birşey gelmezdi ki. Ben işleri daha da batırırdım. Umarım oğlum bana kırılmamıştır. Gözlerim dolmaya başlayınca ağlamamak için kendimi zor tuttum. Kızım için kendime söz verdim. Artık ağlamak yoktu. Derin bir nefes alıp ayağa kalktım. Sonra eve doğru yürümeye devam ettim.**********Arda'dan (abisi)********
Rüya ve annem gittiğinden beri dayımla birlikte şirketi idare etmeye çalışıyordum. Babamın ölümünden sonra daha kendimi toparlayamadan hemen şirketin tüm yükünü üstlenmiştim. Kolay değildi tabi ki. Ama hırs yapmıştım. O Furkan denen katil nasıl yaptıysa bende yapacaktım. Şirketi daha da büyütecektim. "Arda hazır mısın? Bak bu çok önemli" dedi dayım odaya girer girmez. Ayağa kalkarak "Hazırım" dedim. Gömleğimi ve ceketimi düzelttikten sonra dayımla birlikte odamdan çıktık. Toplantı salonuna doğru ilerledik. "Sakın ciddiyetini bozma. Üslubuna da dikkat et. Büyük bir olasılıkla reddedicekler. Ama sakın sinirlenip kötü bir şey yapma. Sen kararlılığını göster. Fazla muhattap olma ben açıklamaları yaparım" dedi. "Tamam" dedim sadece. Kapıdan içeri girdim. Herkes ayağa kalktı. Oturmalarını işaret edip yerime geçtim. Dayımda yanıma oturdu. "Arda bey toplantıyı başlatıyorum" dedi toplantıya başkanlık edecek kişi. Herkes hazır olunca başladı. Toplantı uzun sürdü. Ama sonuç güzeldi. Babam ve Furkan'ın yaptığı anlaşmanın iptali için toplanmıştık. Karşı taraf kabul etmez diye beklerken ilk onlar iptalini talep etmişti.
Ne yapmak istediklerini anlamamıştım. En azından zorunda olduğum bir ortaklıktan kurtulmuştum. Şimdi dayım benim adıma şirketi yönetirken bende babamın katillerini içeri attırmak için işe koyulacaktım. Odama girdikten sonra kravatımı gevşettim. Masamdaki telefondan sekreteri aradım. "Geldiler mi?" dedim. "Tamam odama al" deyip kapattım. Ben telefonu kapatır kapatmaz kapı tıklatıldı ve içeri iki avukat girdi. "Bana o adamı içeriye attırıcak birşey söyle " dedim. Kravatı çıkartıp koltuğa fırlattım. "Efendim durum sandığımızdan daha farklı olabilir" dedi genç olan. "Ne demek bu?" dedim. Adlarını bile bilmiyorum. Ama ailemin güvendikleri biri olmasa şirketimizin avukatı olamazlardı. Hızla çantasını boşalttı. Bir kaç dosya, kâğıtlar, krokiler ve laptop. Ben şaşkınca onlara bakarken hemen dosyayı uzattı bana. "Efendim kazaya sebep olan kamyonet 5 ay önce hasarlı olduğu için hurdalığa atılmış. Sonra birisi tarafından yasak olmasına rağmen yüklü bir paraya satın alınmış" dedi. Açıkçası çok şaşırdım. Böyle bir şey beklemiyordum. "Kim almış" dedim merakla. "Henüz bilmiyoruz efendim. Ama tüm belgelerin saklandığını tahmin ediyoruz" dedi diğeri. Sağ elimi çeneme koyup düşünmeye başladım. Acaba arabayı hurdalıktan alıp belgeleri yok etmiş olabilir mi? Deniz manzarası olan penceremden dışarıyı seyrettim. "Efendim ne yapmamızı emredersiniz?" dedi orta yaşlı olan. "Kamera kayıtlarından şoföre dair birşey var mı?" dedim. "Malesef efendim yüzü belli değil" dedikleri anda onlara döndüm. "Kaza yerine yakın tüm kamera kayıtlarını bulun bana" dedim. Başlarıyla onaylayıp odadan çıktılar. Sandalyeme oturup biraz düşündüm. Acaba suçu üstlerinden uzak tutmak için bu da mı bir taktikti. Sekreterimi aradım ilk çalmada hemen açtı. "Hemen odama gel" dedim kapattım. Ardından odaya geldi. "Bana emniyet müdürü Rauf beye gidicek bi zaman ayarla" dedim. Başını sallayıp çıktı. Bende biraz kafa dinlemek için koltuğumda uykuya bıraktım kendimi.**********Rüya'dan**********
3-1 biten maçta çok ama çok eğlenmiştik. Hugoas ve Douras birer gol attıktan sonra ilk yarı bitmişti. İkinci yarıda bir gol yedikten sonra Hugoas gaza gelip bir gol daha attı. Kupayı beraber kaldırıp gazetecilere poz verdiler. Yaklaşık 30 dakikadır yoldayız ve hiç susmadılar. Sürekli kendilerini övüp duruyorlar. "Golü attıktan sonra bana flarını fırlatan kız kimdi acaba?" Dedi Douras. "Hayır kokusu çok güzel eminim ki kızda güzeldir" deyince Jessia kafasına bir şaplak attı. "Bakın kısmetim söz konusu burda. Lütfen ciddi olalım" deyince tutamadım kendimi. Leeduo telefonu çalınca arabayı kenara çekip cevapladı. "Yarın çalışsak bugün çok yorgunuz" dedi. "Tamam" deyip kapattı. Arabayı hızlı bir şekilde hareket ettirip yola devam etti. "İyimisin?" dedim. Yan tarafında ben oturuyordum. Arkada Jessia, Leose, Douras ve Hugoas oturuyordu. "Bugün biraz çalışmamız lazım. Diğer katılımcılar dans çalışmalarına başlamış bile" dedi. "Tamam bana uyar" dedim. Hep birlikte küçük atölyelerine gidiyorduk...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntikam
Teen FictionŞöminede yanan ateşe biraz daha yaklaştım. Soğuktan hareket ettiremediğim ellerimi ateşe uzattım. Ama farkında bile değildim o ateşin intikam ateşi olduğunu. Çenem birbirine çarpmaya başlayınca ellerimi ağzıma bastırdım. Yenilmiş görünmek istemiyord...