Tanıtım videosu eklenmiştir.
Karakter görselleri profilimdeki "Aurora Karakter Kitapçığı" isimli kitapta ekli, oradan bakabilirsiniz.
"İşte şimdi, önümüzde hiçbir engel kalmadı."
Soğuk, bedenimi rahatsız etmeye başladığında gözlerimi araladım. Bu üşümek diye tanımlanamayacak keskinlikte bir histi. Öte yandan rüyalarımdan mı arta kaldığını, yoksa biri tarafından mı bana söylendiğini anlayamadığım bir cümle kulaklarımda yankılanırken kendime gelmem, kafamın uyuşukluğuna pek de iyi etki etmiyordu.
Ellerimi üzerinde yattığım zemine dayayıp güçlükle doğruldum ve sırtımı arkamdaki duvara yasladım. Kendimi hiç olmadığım kadar bitkin hissediyor, gözlerimi bile tam açamıyordum. Tüm kemiklerim sızlıyor, derime nüfuz eden soğuk sayesinde tenim her yerime bıçaklar batırılıyormuş gibi yanıyordu. Belirli aralıklarla istem dışı titriyordum. Bu hale nasıl düşmüştüm, neredeydim? Tedirgin bakışlarımla etrafı taradım. Kör edici derecede beyaz bir odada bulunuyordum; üzerinde durduğum zeminden duvarlara kadar her şey bembeyazdı ve parlaklığı gözümü alıyordu. Karşımdaki duvarı boydan boya kaplayan geniş pencere dışında odada kayda değer hiçbir ayrıntı yoktu. Buraya öylece bırakılmış ve terk edilmiştim sanki.
Kendimi zorlayarak ayağa kalkmaya çalıştım fakat acı ve kısık bir inlemeyle yerime geri çökmek durumunda kaldım. Vücudumu taşıyabilecek kadar iyi halde değildim. Bedenimin canlanmayı reddetmesi yetmiyormuş gibi uyandığımdan beri varlığını şiddetle vurgulayan baş ağrım da biraz daha artarsa acıdan dolayı yeniden bayılacaktım.
Bakışlarımı tekrar pencereye çevirdim. Bu haldeyken yapabileceğim en iyi keşif dışarıyı incelemekten ibaret görünüyordu. Yan yana yükselen gökdelenlerden anlaşıldığı üzere şehir merkezindeydim. Pekala, bu gerilimimi daha çok mu arttırmalıydı yoksa en azından ıssız bir yere götürülmediğim için sevinmeli miydim? Sıkıntılı bir nefesi dışarı üfledim. Kafayı yemeden buradan kurtulabilecek miydim? Belki de beni kaçıranların -ya da kaçıranın- nihai amacı buydu.
Öylece dışarıyı izlemeye devam ettiğim esnada otomatik bir kapının açılış sesini işittim. Sanırım varlığımın hatırlanma zamanı gelmişti. Kafamı hafifçe sesin geldiği yöne çevirdiğimde bana doğru ilerleyen beyaz önlüklü iki kişiyle karşı karşıya kalmıştım. Arkalarında bıraktıkları kapının ise az önce orada olmadığına adım kadar emindim.
"Uyanmana sevindim, Aisley."
Çatık kaşlarımla yanındaki ufak tefek kadından önce konuşan yaşlı adamı süzdüm. Odanın her şeyiyle aynı renkte saçları ve sakalları upuzundu, yüzünün büyük bir kısmını incelememe engel olacak derecede tenini örtüyorlardı. Yine de epey fazla olan kırışıklıklarını kolayca fark edebiliyordum. Bulunduğumuz devirde bu görüntüyle karşılaşmak tuhafıma gitmişti. Üstelik hayalimdeki gibi düşmanca kahkahalar ve ölüm tehditleri içeren bir yaklaşımda bulunmaması da garipti. Tamam, işler ilginçleşiyordu. Onu tepeden tırnağa incelediğim bu süreçte gülümseyerek bana baktığını fark edince kaşlarımı daha da çattım.
"Siz kimsiniz?"
Eğer soracağım soruların bununla sınırlı kalacağını düşünüyorlarsa yanıldıklarını şimdiden belirtmeliydim. Az sonra öldürüleceksem, ölmeden önce neler döndüğünü öğrenmekte kararlıydım.
"Ve benden ne istiyorsunuz? Ayrıca beni buraya nasıl getirdiniz?" diye devam ettim. Bu kadar fazla konuşabilmem halsizliğimle büyük bir tezat oluşturuyordu.
Yaşlı adam kısık sesiyle kısa bir süre güldü. Gülünecek vaziyette olabilirdim ama yüz ifademin komik olduğunu düşünmüyordum. Benimle alay mı ediyorlardı? Alay edilmenin gerginlik katsayımı azaltmadığı apaçık ortadaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AURORA
Science Fiction(Aurora Serisi'nin 1. kitabıdır. Seri iki kitaptan oluşmaktadır.) Özel güçlere sahip 12 insanı başka bir gezegene sürgün etmek ve onları bunun bir sürgün olduğundan haberdar etmemek, işin en kolay kısmıydı. Fakat her şeyin bu kadar karmaşık hale g...