•19• "Simge"

40.2K 3.3K 742
                                    

"Ne yaptığını sanıyorsun sen?" dedim karşımda beliren Boreas'a. "Arkadaşlarım her neredeyse hemen onları geri getir!"

Sakince kafasını salladı. "Elbette onları geri getireceğim, Aisley." Ardından yüzüne son derece huzursuz edici bir gülümseme yerleştirdi. "Yalnızca ufak bir şartım var."

Sinirden gülüp "Neden hiç şaşırmadım acaba?" diye mırıldandım. Bakışlarımı bir süre etrafta gezdirdikten sonra ise ona tekrar döndüm.

"Ne istiyorsun?" diye sordum, lafı uzatmak gibi bir niyetim yoktu. Bir an önce isteğini yerine getirip dürüst yol arkadaşlarıma kavuşmak istiyordum. Ne durumda olduklarını bilmemek beni epey geriyordu.

"Küçük bir oyun oynayacağız," dediğinde histerik bir kahkaha attım.

"Hadi ya?" dedim dalga geçercesine. Kaşlarımı olabildiğince çatmış, gözlerimi onunkilere kilitlemiştim. "Ne sanıyorsun sen kendini?"

"Arkadaşların benim elimdeyken bu kadar cüretli olmamanı öneririm, Aisley." dedi gülümseyerek. Bu gülümseyiş hiç hoşuma gitmemişti. Sırf onu yanımızdan pek de kibar olmayan bir dille kovdum diye kendisini Genivra'nın tarafına mı atmıştı? Hiç sanmıyordum. Kendi doğrularına ters düşecek olsa annesinin tarafına kolay kolay geçmezdi.

"Oyunu anlatmadan önce, kısa ve öz olarak sonucunu söyleyeyim. Arkadaşlarını kurtaracaksın."

Kaşlarımı kaldırarak "Lütfetmişsin." dercesine ona baktım. Bu ifademi umursamadı ve oyununu anlatmaya girişti. Rüzgar olanca şiddetiyle esiyor, yağmur sanki mümkünmüş gibi git gide daha da hızlı yağıyordu. Şimdiden sırılsıklamdım.

"Eminim şu anda hepsi onları bıraktığım hallerinden çok daha iyi durumdadır." diye sözlerine başladı, tehditkar bir tonlamayla. "Oyuna gelecek olursam da bence sevinmelisin. Seni yeraltına yolluyorum... Ateşi severim demiştim, senin de seveceğinden şüphem yok."

Son kelimelerinin ardından duraksadı ve yüzüne yine o bilindik gizemli ifade yerleşti. Bu öyle bir ifadeydi ki açıklayacak kelimeleri kendimde bulamıyordum. Sanki... Sanki ateşi seveceğimden şüphe duymama sebebi kendi çıkarımlarından ibaret değildi. Ben öylece gözlerinde bir ipucu aramaya devam ederken içinde bulunduğumuz andan ilk sıyrılan Boreas oldu.

"Devam edeyim. Yeraltında, tünellerden oluşan bir yere göndereceğim seni. Yolda karşılaştıklarınla başa çıkmanın bir yolunu bulursun artık, ona karışmam. Ama merak etme, tüneller fazla karmaşık değil. Sadece üç tünel var. Ve birinin sonunda da, vazgeçilmez takım arkadaşların." Birkaç adım geriledi. "Bol şans, Kayıp Kraliçe."

Rüzgar şiddetini kesti, yağmur dindi ve gök gürültüleri sustu. Arkasını dönünce "Dur!" diye bağırdım. "Sana nasıl güveneceğim? Yalan söylemediğini nereden bileceğim?"

Yüzünü bana dönme gereği duymadan sorularımı yanıtladı. "Bilemezsin, Aisley. Bana inanmak zorundasın çünkü başka çaren yok."

Etraf aniden alev aldı, kızıllıkla boyanan gözlerim hiçbir şeyi net seçemeyecek hale geldiğinde her yer tekrar normale döndü ve işte, gökyüzünü artık göremiyordum. Yeraltındaydım. Oyun başlamıştı.

Burası kapkaranlıktı. Ellerimi boşluğa uzatarak çevremi yoklamaya çalıştım. Bir kutunun içinde olabilirdim çünkü bulunduğum alan fazlasıyla dardı, duvarlarına kolaylıkla temas edebiliyordum. Öne doğru küçük bir adım attım. Adımımla birlikte içeride bir nesnenin yere düştüğüne işaret eden zangırtıyı işitmiştim. Eğildim ve yuvarlanıp ayağıma çarpan nesneyi yerden aldım. Ellerimi etrafında gezdirince düğme olduğunu tahmin ettiğim bir çıkıntı keşfedip bastım, etraf aydınlanınca ne olduğunu anlamıştım. Boreas, lütfedip bana bir el feneri bahşetmişti. Yolun geri kalanında da böyle ipuçları bıraktığından emindim, onun canı sadece oyun oynamak istiyordu.

AURORAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin