•11• "Teşebbüs"

42.1K 3.6K 889
                                    

Lucas hızla yerinden kalkıp birkaç adım geriledi. Yaratığa en yakın konumda olanlar o ve Jessie'ydi.

"Baylar bayanlar," derken korkmuş görünmese de tedirginliğini hissedebiliyordum. "Artık sığınabilecek bir uzay gemimiz de yok."

Hepimiz yaratığa en uzak noktada yavaş adımlarla gerileyerek toplanmaya başlamıştık. Chris güldü. "Birazdan sığınacak yer aramaya gerek kalmayacak, tabii küle döndükten sonra da nefes alma şansımız varsa bilemem."

Falicia düşmek üzereyken Brian'a tutundu. Gözlerimi yeniden yaratığa çevirmeme rağmen dikkatim hala ondaydı. "Falicia," dedim, "iyi misin?"

Cevap gelmeyince tekrar bakışlarımı onun olduğu yöne çevirdim. Gözlerini kapatmıştı, kusacak gibi görünüyordu. Teni sapsarı kesilmişti ve ayakta durmak bedenine çektirilen bir eziyetmişçesine iki büklüm olmuştu. Bana iyi olduğunu ifade edebilmek için başını sallasa da iyi olmadığını hepimiz rahatlıkla görebiliyorduk.

Yaratık bize bir adım daha yaklaşırken korkuyla yaslandığım yere iyice yapıştım. Onun bir adımı zaten benim beş adımıma denk geliyordu. Etrafa yaydığı sıcaklığı şimdiden hissediyordum.

"Lydia," dedi Sara, titrek sesiyle. "Şununla konuşsana, senin özel gücün yok muydu?"

Lydia, ağlamaklı bir ses tonuyla deneyeceğini söyledi. Ne yapacağımızı bilmemenin verdiği gerginlikle hepimiz köşeye sinmiştik, kimseden çıt çıkmıyordu. Yaratığın bu sakin tavırları beni daha da ürkütüyordu. Lydia'nın onunla iletişime geçmek üzere çabaladığını, yaratığın cüssesine oranla küçücük kalan gözlerini ona çevirmesinden anlamıştım. Ancak kısa süre sonra homurdanmaya benzer tuhaf bir inilti çıkararak iki elinin arasında oluşturduğu alev topunu büyültmeye başladı, yaratık. İşte şimdi bitmiştik.

"Alev topu mu o?" diyerek güldü, Bill. "Vay be, geldiğimizden beri gördüklerimize bak! Demek ki bu gezegende özel güçleri olan tek varlıklar biz değilmişiz. Çok havalı."

Yanıbaşında duran Cerelia dirseğini Bill'in karnına geçirince Bill acıyla inledi. "Saçmalamayı kes, Bill. Hayranlığın hiç sırası değil. Lydia, konuşamadın mı?"

Lydia cevap vermekte gecikmedi. "Onlarla telepatiye benzer bir yolla konuşuyorum. Denedim ama sanırım bana kızdı. Düşmanı olduğumuzu söyledi. Bizi... Yok etmesi gerekiyormuş."

Önümüzde kocaman bir alev topu bize atılmak üzere hazırlanmıştı ve kaçacak bir yerimiz veya kurtuluş yolumuz yoktu. Aklıma gelen son çare az önce kendime saklamaya karar verdiğim bilgileri riske atmama yok açacak olsa da, yaşamak için başka şansımız yok gibi duruyordu.

Kararlı bir tonlamayla "Pekala, dinleyin." dedim. "Birini çağırmayı deneyeceğim ama bana soru sormayacaksınız."

Aklımdan geçen isim belliydi, Iris bizi kurtarabilirdi. Sonuçta o Buzlar Kraliçesi'yse alevden bir yaratığın üstesinden gelebilecek daha iyi bir aday bulmak söz konusu bile değildi. Rüyalarım aracılığıyla bana ulaşabildiğine göre belki ben de ona bilinçaltımla erişebilirdim.

Diğerlerinin sorgulayan bakışları eşliğinde gözlerimi kapattım. "Iris, yardımına ihtiyacım var." dedim ve bir süre bekledim. Resmen içimden konuşarak birine ulaşmaya çalışıyordum... Kulağa çılgınca gelen şeylerin bu gezegende tek şansımı oluşturabilmesi artık beni şaşırtmıyordu.

Iris bekleyişlerimi karşılıksız bırakmıştı. Gözlerimi açıp karşımdaki yaratığı yeniden görmeyi ve çaresizce ölümü beklemeyi hiç istemiyordum. Bir kez daha şansımı denedim. "Iris, rüyalarıma girebiliyorsun. Beni duyabilirsin, biliyorum. Lütfen yardım et."

AURORAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin