Clarissa benim kıyafetimin üzerine son olarak yolculukta üzerimde olması gereken kıyafetleri giydirirken konuştu, neden bizimle eğitmenlerimizin ilgilendiğini sormak mantıksız olacağından onun dediklerini harfiyen yapmaktan ve sorularını cevaplayıp talimatlarını yerine getirmekten başka bir şey yapmıyordum.
"Dediklerimi uygula. Sakın öfkene yenik düşme, en önemlisi bu. Eğitimlerle sana çok şey kattım ama duygularının kontrolü tamamen senin elinde, bu konuda bir şey yapamam. Orada türlü şeylere zaafı olan yaratıklarla karşılaşacaksın. Kanın kokusunu kilometrelerce öteden alabilen ölümcül böcekler bunların yanında en hafif kalanı. Elinden geldiğince grup arkadaşlarınla iyi geçin, kendini koru. Sakın düşünmeden bir hamle yapmaya kalkışma. Kıyafetlerin seni korumaya yönelik zırhlarla kaplı, onları üzerinden çıkarma. Yalnızca yolculuk için gerekli bu son giydiklerini uzay mekiğinde bırak. Yüzüne çok dikkat et, o vücudunun en savunmasız bölgesi, açıkta kalan tek parçan. Çoğu zaman koşmaya çok ihtiyacın olacak, bacakların yansa bile koşmaya devam edeceksin. Tamam mı?"
Başımla onayladım. Tek bir kelime etmiyordum ve bu yaptıklarının hala bir saçmalık olduğuna inanıyordum. Ölmemek için değil, elimden geldiğince geç ölmek için savaşacaktım. Verdiği her talimatta biraz daha geriliyordum.
Gülümsedi. "Sanırım eklemem gereken başka bir şey kalmadı, hazırsın."
Düşünceli bir tavırla "Aslında... Galiba benim eklemem gereken bir şey var." dedim. Clarissa'ya güvenebilir miydim?
Ne olduğunu sormak yerine bunu belli etmek için kafasını iki yana salladı. Başımı hafifçe yana eğdim ve gözlerinde yakalayabileceğim herhangi bir gerçeği kaçırmamak için dikkatle ona baktım.
"Amisit Regina..." dedim, kelimeleri olabildiğince doğru ve anlaşılabilir telaffuz etmeye çalışmıştım. "Ne anlama geliyor?"
Aniden az önce bana destek veren samimi gülümseyişi sönüp yerini gergin yüz hatlarına bıraktığında şüpheyle kaşlarımı kaldırdım. Bakışları donuklaştı, hızlıca birkaç kez gözlerini kırpıştırdı.
"Sen... Bu kelimeleri nereden duydun?"
"Tesadüfen," dedim, soğuk bir ses tonuyla. "Anlamını öğrenmeme fırsat verilmeyen bir yerde gördüm."
Tedirgince etrafı kolaçan etti ve sesini alçalttı. "Bu isim senin başını belaya sokar, Aisley. Gitmek üzeresin. Bu kelimeleri kendine sakla."
Gözlerimi kıstım. Demek bu bir isimdi ve Bilge'nin sinirlerini fazlasıyla gerecek kadar önem arz ediyordu. "Anlamını da kendime saklayabilirim." dedim, kendimden emin bir tavırla.
Clarissa dişlerini gıcırdattı ve "Latince," diye fısıldadı. "Latince bir isim. Ölmek ve seni daha oraya gitmeden yakmak istemediğim için daha fazlasını söyleyemem. Sen de kendini biraz olsun düşünüyorsan o kelimeleri sakın JMA'in sana verdiği kaynaklardan aratma."
Gülümsedim ve başımla onu onayladım. "Teşekkür ederim."
Bu, eğitmenimle aramızda geçen son konuşmaydı. Onun da bana gülümseyerek karşılık vermesinden hemen sonra diğer herkes ile birlikte Bilge'nin arkasından ilerlemeye koyuldum ve Clarissa'yı arkamda bıraktım.
Büyük bir salona geçerken önümüzde yürüyen JMA yönetim kurulu -yani meydandaki ilk gün yaşlı adamın yanına ışınlanan o insanlar- ve Bilge Nyxomnis, konuşmak yerine bizi uzay gemisine bineceğimiz alana götürene kadar adımlarımızın sesini dinlememizi söylemişti. Dolayısıyla kimse ses çıkarmıyordu, kimsenin konuşmaya hevesli olduğunu da sanmıyordum zaten. Hepimiz sessizce programlanmış ölümümüzün kucağına atlamak için bekliyor ve her nefesimizde her şeyin bitişine biraz daha yaklaşıyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AURORA
Science Fiction(Aurora Serisi'nin 1. kitabıdır. Seri iki kitaptan oluşmaktadır.) Özel güçlere sahip 12 insanı başka bir gezegene sürgün etmek ve onları bunun bir sürgün olduğundan haberdar etmemek, işin en kolay kısmıydı. Fakat her şeyin bu kadar karmaşık hale g...