•39• Final/1 "Yaşam, efsaneleri sever."

33.2K 3.2K 682
                                    

Bölümü multimedyadaki şarkıyla dinlemenizi öneririm. Fakat şarkıyı Norveç'e ayak bastıkları zaman açmanız daha uygun olacaktır.

Şarkı: Ruelle-Live Like Legends

Şarkının ve bölümün ismi birbirine benziyor, değil mi? Biraz değiştirerek kullanayım dedim. ^.^

Final/1. Bölüm- "Yaşam, efsaneleri sever."

Cerelia'nın ölümünün üzerinden birkaç saat geçmiş olmalıydı. Onun bu durumu ortama bir çığ gibi düştüğünden, Lucas ve Miray'ın kardeş olduğu gerçeği önemsiz kalmıştı. Ölüm, bu kelime kanımı donduruyordu. Ve bu geçen süre boyunca kimse tek bir kelime dahi etmemişti. Onun cansız bedeni öylece önümüzde uzanıyor, karanlık üzerini örtüyordu. Zaman zaman hırsla, öfkeyle; bazen de neşe ve gururla parıldayan şarap rengi gözlerini çevreleyen uzun kirpikleri yanmıştı. İçimizde en soğukkanlı davranabilen kişi olan Falicia, feneri onun yüzüne tutma cesaretinde bulunmuş ve perişan halini gözlerimiz önüne sermişti. Uzun, yıpranmış sarı saçları külleşmiş bir halde baş ucunda yer alıyor; yüzündeki korku dolu ifade hiçbir zaman silinmeyecek gibi görünüyordu.

O her ne kadar ruhuna kötülük sinmiş olsa da görünüşü güzel bir kızdı. Böyle bir ölümü hak edip hak etmediğini sorgulamak istesek, onu tanımayan biri tereddütsüz ne acı bir ölüm olduğundan yakınıp yazık olduğunu söylerdi. Ama biz böyle diyemiyorduk. Keşke onun hakkında çok iyi bir kızdı, ölüm ona yakışmıyordu gibi kelimeler edip ağlayabilseydim. Fakat ne yazık ki yapamıyordum. Ona öylece bakmak, elimden gelen tek şeydi. Her ne kadar kötülüğümü düşünerek bu hale gelmiş olsa da onun bu şekilde aramızdan ayrılmasını istemezdim.

Elbette içimizde gözyaşlarına hakim olamayan birkaç kişi bulunuyordu. Lydia, Sara ve Dan. Kimisi tek bir damla gözyaşı döktüğüyle kalırken kimi hıçkırıklara boğulmuştu. Kim bilir, belki de onlar Cerelia'nın içinde barınan iyiliği ya da onun yansımasını görebilmişti.

Falicia, Lydia'nın hıçkırıklarına ve bağırışlarına daha fazla dayanamamış olmalıydı ki hızla fenerin ışığını söndürdü. Ardından bir köşeye geçip çoğumuz gibi yere çöktü. Kar, soğuk umrumuzda olamayacak kadar berbat durumdaydık. Cerelia'nın yüzündeki korkuya bulanmış kızgın ifade gözlerimin önünden asla gitmeyecek, çığlıkları asla kulaklarımdan silinmeyecekti. İnsanlar ölümle buluşurken, karakterleri ölüm şekillerini etkiler miydi? Jessie, tıpkı kendisi gibi sessiz bir acı içerisinde ölüp gitmiş, yüzündeki huzurlu ifadeyle karların içinde kaybolmuşken; Cerelia, karakterine ayna tutulmuş ve yansıması yüzüne vurmuş gibi korkunç bir yüz ifadesi eşliğinde ölümle buluşmuştu.

Iris gelene kadar kimse habersizce edilmiş sessizlik yeminini bozmadı. O kadında garip bir ışık vardı. Geldiği yeri aydınlatmak gibi bir yeteneğe sahipti ve bunu soyut anlamda söylemiyordum. Her şeyden habersiz neşeyle konuşmaya başladı.

"Doğruyu söylemek gerekirse çocuklar, hayatımda gördüğüm en şanslı varlıklardansınız. Hepinizi aynı anda Norveç'e ışınlayabilme imkanım var! Söz konusu Kayıp Kraliçe ve güçlü ruhların özgür kalması olunca bazı kanunları esnetebilmeyi başardım."

Kimse cevap vermeyince aniden suskunlaştı ve neler olduğunu anlamak ister gibi kaşlarını çatarak gözlerini yüzlerimizde gezdirdi. Ardından bakışlarını bazılarımızın baktığı yöne, Cerelia'nın yattığı yere çevirdi ve nefesi kesilmiş gibi bir ses tonuyla konuştu.

"Bu da ne? Ah, gördüğüm en korkunç ölü insan bedeni olmalı!"

Iris'in muhtemelen düşüncesizce dışarıya vurduğu içinden geçenler Lydia'nın hıçkırıklarını ve ağlamasını iki katına çıkardı. Bunun üzerine Iris gözlerini kısarak Cerelia'nın suratına baktı. Onun Cerelia olduğunun farkına yeni varıyor olmalıydı.

AURORAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin